40 yıldan beri ilk kez, kurum bünyesi dışından bir öğretim üyesi, Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atandı. Başka üniversitelere de siyasal iktidar partisine yakın öğretim elemanları atanmıştı.
Boğaziçi'nde hem öğrencilerden hem hocalardan büyük tepki geldi. Polis, direnci kırmak için çaba gösterirken ilginç bir sahneye tanık olduk: Polis, üniversitenin kapısına kelepçe vurdu!.. Bunu gerçek anlamda söylüyorum. Hani düşünceye, özgürlüğe kelepçe vuruldu derken bunu mecazi anlamda ifade etmiş oluruz ya… Oysa işin geçeğini kelepçe vurulmuş üniversite kapısında gördük. Özellikle çevreciler kendilerini zincirleyerek protesto eylemi içinde olurlardı. Bu kez polis, o sırada zincir ve kilit bulamamış olacak ki, üniversite kapısına kelepçe vurdu. Gel de Aziz Nesin ve Levent Kırca'yı anma.
Baştan söyleyelim: Özgürlük, bağımsızlık, özerklik üniversitenin "olmazsa olmaz" koşulları ve temel ilkeleridir.
Türkiye'de, çok ağır siyasal eylemlerden sonra üniversiteye dönüldüğü ve bilim insanlarının görevlerine son verildiğini gördük. Son yarım asırda bu durumun örnekleriyle karşılaşılmıştır; 147'ler olayı, 1402'likler olayı ve son zamanlarda yaşananlar.
27 Mayıs 1960 Harekâtını gerçekleştirenler, üniversiteden pek çok öğretim üyesinin çıkarılmasını kararlaştırdılar. O tarihlerde sayısı pek az olan üniversiteler 147'ler olayı ile çok kan kaybettiler ve çok değerli öğretim üyeleri üniversite dışında kaldılar.
12 Eylül 1980 darbesinde bu eylem tekrarlandı ve yürürlükteki 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu uygulanarak 80 öğretim üyesi üniversiteden atılmış, 400 civarında öğretim üyesi de, güvenlik soruşturması alamama, görev süresi uzatılamama gibi nedenlerle üniversitelerden uzaklaştırılmış, yaklaşık 60 akademisyen de bu durumu protesto için istifa etmişti.
15 Temmuz 2016 darbe kalkışmasından sonra da aynı durum ve uygulamalarıyla karşılaşılmaktadır.
Devlet ve Vakıf Üniversitelerimizde toplam 5 bin 247 akademik personele ilişkin işlem başlatılmış, bunlardan toplam 4 bin 225 kişi hakkında görevden uzaklaştırma kararı alınmıştır.
Devlet ve Vakıf Üniversitelerinde 1545 idari personele ilişkin işlem başlatılmış, 1117 personel hakkında görevden uzaklaştırma kararı alınmıştır.
Bu tabloya; el konulan, kapatılan vakıf üniversitelerini de eklediğimizde ağır ve eleştirilebilecek durum ortaya çıkabilmektedir.
Oysa üniversiteler bilim kuruluşları olmakla ancak bağımsız ve özerk oldukları ölçüde ileri gidebilirler. Bu nitelikteki üniversitelerde bilim ortamı gelişebilir. Bu kurumlar, her şeyin özgürce, korkusuzca söylendiği, öğretildiği, eleştirildiği, tartışıldığı kuruluşlardır.
Anayasal düzlemi yokladığımızda;
"Herkes, bilim ve sanatı öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir." (madde: 27/I)
"Üniversiteler ile öğretim üyeleri ve yardımcıları serbestçe her türlü bilimsel araştırma ve yayında bulunabilirler." (madde: 130/4)
Anayasa bu ise yaşananlar ne?..
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023