Bu afetin de altından kalkarız ama

Büyük bir afet yaşıyoruz. Vefat eden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır, milletimize de başsağlığı diliyorum. Aynı afete maruz kalan sınırın öbür tarafındaki Suriyeli kardeşlerimize de rahmet ve başsağlığı diliyorum.

10 ilde 13 milyondan fazla insanımız bu afetin direk muhatabı olurken 85 milyon Türkiye ağlıyor.

Vefat sayılarımız, yaralı sayılarımız her geçen dakika artıyor. Kimi yerde tipi, kimi yerde kar, kimi yerde yağmur. Hava sıcaklığı sıfır veya sıfırın altında.

Yollar patladı, köprüler çöktü, havalimanı yarıldı, bazı hastaneler yıkıldı. Elektrikler kesildi, doğalgaz kesildi. İnternet, haberleşme sorunlu. Milyonlarca insanımız hayatta kalma mücadelesi veriyor. Rabbim yardım etsin, gayret ve kuvvet versin.

Ama ortada çok daha büyük bir sorun var! 2023 Türkiye'sinde deprem öncesini geçtim deprem sonrası için hazırlıksız bir yönetim anlayışı var. 

Yine ağlayacağız, ahlar çekeceğiz ama dünkü gibi millet olarak afeti de beraberce sırtlanacağız. Bir ve beraber olacağız ve altından da kalkacağız.

Peki, ne zaman tedbir alacağız?

Dillerden düşmeyen, 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' sözünün mahiyetini ne zaman kavrayıp, ne zaman önce insan diyeceğiz?

Bu ilk değil sonda olmayacak. Tarihler (atıyorum) 1560 değil. 1783 değil. 1939 değil. 17 Ağustos 1999'da değil 12 Kasım 1999'da değil.

Çağ değişti. İmkanlar gelişti. Teknoloji adeta zamanla yarışıyor. Bilim yerin altını da, üstünü de, uzayı da inceliyor, bulduklarını açıklıyor.

Ama bakıyorsunuz ki, söylenenler 1939'da da aynı 2023'te de aynı. Neden?

Tamam! Bir olacağız, beraber olacağız. Peki, tedbiri ne zaman alacağız?

Bütün bilim insanları 'deprem, deprem, deprem' diye yıllardır bağırıyor. Neden kimse kale almıyor?

17 Ağustos depreminin yıl dönümünde yani 6 ay önce Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, "Tüm Türkiye'de 6,8 milyon riskli konut söz konusu. Bunların 1,5 milyonunun acilen dönüşmesi gerekiyor yani yaklaşık yüzde 25-30'u. İstanbul ölçeğinde ise 1,3 milyondan 230 bin acilen dönüşmesi gereken konut var" dedi.

6 milyon 800 bin konut ve bu rakamın 1 buçuk milyonu her an ölüm getirecek mahiyette. Bu binalar, yapılar son bir yılda da yapılmadı.

Demek ki siyasette gelen felaketi çok iyi biliyordu. 

Türkiye'de güvenli yerleşim alanı sorunu var mı? Yok.

Türkiye'de kum sorunun var mı? Yok.

Türkiye'de çimento sorunu var mı? Yok.

Türkiye'de demir-çelik sorunu var mı? Yok.

Türkiye'de inşaat ekipman sorunu var mı? Yok.

Türkiye'de iş gücü sorunu var mı?

Türkiye'de inşaat mühendisi, yetişmiş insan sorunu var mı? Yok.

O zaman neden gereğini yapmadı?

Acımız hafiflediği zaman daha çok şeyler yazacağım ama şimdi tek soru soruyorum: Faiz karşıtı olduğu halde 21 yılda 542 milyar dolar faiz ödeyen tek parti iktidarı isteseydi bu ülkedeki tüm konutları yenileyemez miydi?

AKP Sözcüsü Ömer Çelik: "Cumhur İttifakı olarak hepimiz sahadayız. Hepimiz üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz. Cumhur İttifakı'nın teşkilatları sahadadır."

Niçin sahadasınız Sayın Çelik? Cenazelerimizi çıkartmak için mi? Bugüne kadar üzerinize düşeni neden yapmadınız? Bahsettiğiniz 'cumhur ittifakı' kim?

Acımız hafiflesin her şeyi konuşacağız

"Toplum olarak birlikte olacağız, kenetleneceğiz. Gün siyasetin üstünde, gün fikirlerin üstünde, gün birlik olma günü, beraber olup yaraları sarma günü. 

Türkiye'nin geçtiği bu acılı süreçten biran evvel kurtulmasını, yaralarını sarmasını ve güzel günlere kavuşmasını umut ediyoruz…

Parti olarak deprem bölgesine hijyen malzemeleri, çocuk bezi, gıda, battaniye gibi malzemeler gönderdik. Elimizden gelen yardımı bölgedeki depremzede kardeşlerimize ulaştırmak için gerekli adımları attık. Süreç boyunca da yardımlarımızı devam ettirmeye çalışacağız…

Ve her şey bittiğinde bu kadar binanın neden yıkıldığını da konuşacağız." (BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş)