Avrupa Birliği'nin Türkiye ile ilgili ilerleme raporu önümüzdeki günlerde netlik kazanacak.
5 Kasım tarihli sunulması planlanan raporun içeriği konusunda kamuoyu tarafından bilinen tek bir gerçek var o da;bu yeni raporun eski raporlardan daha ılımlı olacağı görüşündeyiz.
Evet, tamamlanma aşamasındaki yeni AB raporu gerçekten de dil olarak Türkiye'nin beklentilerine pozitif bir cevap verecek gibi. Birliğin sert tepkilerine o kadar alıştık ki, bu rapor bizim için yeni bir umut kapısı olacak.
Türk parlamentosunun son yıllarda yürütme ve yargı alanlarında yaptığı atılımlar gerçekten de cesaret verici. Bunu asla gözardı edemeyiz. Gerçekleştirilen icraatlerin, atılan adımların AB üyelik süreci açısından değil sadece, Türk milletinin demokratik toplumsal yaşayış ve düzeni açısından yararlı olduğu kanaatindeyiz.
1960'ların başından beri Avrupa Birliği treninin peşine takılmış, her defasında arka kompartımana asılarak binmeye çalışan Türkiye, yaklaşık yarım asırlık süreçte epey bir mesafe aldı.
Hükümetler değişti, darbeler oldu, ekonomik ve siyasal krizler yaşandı, liderler yenilendi .
Zaman zaman Avrupa ile entegre olma çabası rayındandan çıkar gibi oldu ama küçük akortlarla tekerlek tekrar rayına oturtuldu.
Peki Avrupa ülküsü için bunca yıldır mücadele eden Türkiye'nin verilen onca tavizlerle bir kazanımı oldu mu ya da bu süreç Türkiye'ye neler kaybettirdi?
Sorunun cevabı, bu satırlara sığmayacak kadar geniş kapsamlı.Burada biz birkaç cümleyle ifade edecek olursak;
Türk siyasa yapıcıları bu uzun serencamda sürekli kapının dışında tutuldular. Türkiye'ye ekonomik-sosyal ve siyasal baskılar yapıldı ve yapılıyor da. Birliğin,siyasal sistem ve ülke bütünlüğüyle bağdaşmayan pek çok talepleri oldu. Kıbrıs'ın Rumlar'a peşkeş çekilmeye çalışılması, Ege denizi ve adalarının Yunanistan'a yamanma gayreti , Kürt vatandaşlara milliyetçi söylemlerle özerklik hatta bağımsızlık verilmesi gibi...
Türkiye'deki mikro milliyetçi unsurları tahrik ederek Türkiye'nin toprak bütünlüğünü dinamitleyici kararlar alan Avrupa'dan bazı kazanımlarımız(!) olmadı değil.
Avrupa ülkelerinden eskisinden daha kolay borç para bulabiliyoruz. Tabi ki fahiş faizlerle.
İhracatımızı Birlik ülkelerine eskisinden daha fazla gerçekleştirebiliyoruz.Ama sınırlı mal ve kotalarla.
Sosyo- kültürel alanlarda daha yakın işbirliği içerisinde bulunuyoruz. Ama yeni jenerasyonu yozlaştırma pahasına.
Bu kadar yakın münasebete rağmen, Türkiye ile Avrupa birliği flörtü bir türlü evliliğe gidemedi.
Gitmek niyetinde de görünmüyor.
Avrupa Birliği'nin üst düzey temsilcilerinin açıklamaları bizde bu intibayı uyandırıyor. AB Parlamento ve Komisyon temsilcilerinden her defasında Türkiye'nin birliği katılımı konusunda olumsuz açıklamalar geliyor ama Türk idareciler bu açıklamaları tersine yorumluyor.
Türkiye'nin sosyo-kültürel ve bilhassa dini yönden birliğe girmesinin mümkün olmadığının altını kırmızı kalemle çizen Avrupa Birliği Komisyonu'nun hazırladığı ve girişte de sözünü ettiğimiz yeni rapordan medet ummak saflık olacaktır.
Eskisinden daha pozitif, daha ılımlı olarak nitelendirilen rapora bakıldığında bu raporun ümitvar olmak için yeterli olacağını sanmıyoruz
Ancak...larla dolu raporda neler mi var?
Türkiye Avrupa İnsan hakları düzeyinde son yıllarda olumlu adımlar atmaya başladı.. ancak bu adım yeterli değil Daha çok adım atılmalı.
Kürtçe'nin yasal sürece sokulması Türkiye için olumlu bir adım..ancak bu adımlar diğer diller için de atılmalı.
Ekonomi alanında özellikle IMF ile ilişkiler iyi yolda.. ancak adımlara daha çok ivme verilmeli.
Mahkemelerde şeffaflaşma var, yargı süratlenmeye başladı, enflasyon düşüyor, özgürlük alanları genişliyor..ancak yeterli değil.
Siz ne kadar adım atarsanız atın..Ancak..larla bu iş olacak gibi değil.
Kıbrıs verilmedikçe, Ege ve Adalar gözden çıkarılmadıkça, Doğu ve Güneydoğu İsrail ve Kürtlere özgülenmedikçe bu adımların hiçbir kıymet-i harbiyesi olamaz.
Kasım ayının ilk haftasında sunulacak olan AB komisyonu İlerleme Raporu'nun birkaç günlüğüne İMKB'yi birkaç puan artırmaktan başka yararı olmayacak.
Bunu da daha çok, piyasaya hakim olan yabancı sermaye kesimleri fırsat olarak kullanacak.
Siz, AB ile ikili ilişkilerdeki defolu balonun nereye kadar şişirileceğini bekliyorsunuz ki?
5 Kasım tarihli sunulması planlanan raporun içeriği konusunda kamuoyu tarafından bilinen tek bir gerçek var o da;bu yeni raporun eski raporlardan daha ılımlı olacağı görüşündeyiz.
Evet, tamamlanma aşamasındaki yeni AB raporu gerçekten de dil olarak Türkiye'nin beklentilerine pozitif bir cevap verecek gibi. Birliğin sert tepkilerine o kadar alıştık ki, bu rapor bizim için yeni bir umut kapısı olacak.
Türk parlamentosunun son yıllarda yürütme ve yargı alanlarında yaptığı atılımlar gerçekten de cesaret verici. Bunu asla gözardı edemeyiz. Gerçekleştirilen icraatlerin, atılan adımların AB üyelik süreci açısından değil sadece, Türk milletinin demokratik toplumsal yaşayış ve düzeni açısından yararlı olduğu kanaatindeyiz.
1960'ların başından beri Avrupa Birliği treninin peşine takılmış, her defasında arka kompartımana asılarak binmeye çalışan Türkiye, yaklaşık yarım asırlık süreçte epey bir mesafe aldı.
Hükümetler değişti, darbeler oldu, ekonomik ve siyasal krizler yaşandı, liderler yenilendi .
Zaman zaman Avrupa ile entegre olma çabası rayındandan çıkar gibi oldu ama küçük akortlarla tekerlek tekrar rayına oturtuldu.
Peki Avrupa ülküsü için bunca yıldır mücadele eden Türkiye'nin verilen onca tavizlerle bir kazanımı oldu mu ya da bu süreç Türkiye'ye neler kaybettirdi?
Sorunun cevabı, bu satırlara sığmayacak kadar geniş kapsamlı.Burada biz birkaç cümleyle ifade edecek olursak;
Türk siyasa yapıcıları bu uzun serencamda sürekli kapının dışında tutuldular. Türkiye'ye ekonomik-sosyal ve siyasal baskılar yapıldı ve yapılıyor da. Birliğin,siyasal sistem ve ülke bütünlüğüyle bağdaşmayan pek çok talepleri oldu. Kıbrıs'ın Rumlar'a peşkeş çekilmeye çalışılması, Ege denizi ve adalarının Yunanistan'a yamanma gayreti , Kürt vatandaşlara milliyetçi söylemlerle özerklik hatta bağımsızlık verilmesi gibi...
Türkiye'deki mikro milliyetçi unsurları tahrik ederek Türkiye'nin toprak bütünlüğünü dinamitleyici kararlar alan Avrupa'dan bazı kazanımlarımız(!) olmadı değil.
Avrupa ülkelerinden eskisinden daha kolay borç para bulabiliyoruz. Tabi ki fahiş faizlerle.
İhracatımızı Birlik ülkelerine eskisinden daha fazla gerçekleştirebiliyoruz.Ama sınırlı mal ve kotalarla.
Sosyo- kültürel alanlarda daha yakın işbirliği içerisinde bulunuyoruz. Ama yeni jenerasyonu yozlaştırma pahasına.
Bu kadar yakın münasebete rağmen, Türkiye ile Avrupa birliği flörtü bir türlü evliliğe gidemedi.
Gitmek niyetinde de görünmüyor.
Avrupa Birliği'nin üst düzey temsilcilerinin açıklamaları bizde bu intibayı uyandırıyor. AB Parlamento ve Komisyon temsilcilerinden her defasında Türkiye'nin birliği katılımı konusunda olumsuz açıklamalar geliyor ama Türk idareciler bu açıklamaları tersine yorumluyor.
Türkiye'nin sosyo-kültürel ve bilhassa dini yönden birliğe girmesinin mümkün olmadığının altını kırmızı kalemle çizen Avrupa Birliği Komisyonu'nun hazırladığı ve girişte de sözünü ettiğimiz yeni rapordan medet ummak saflık olacaktır.
Eskisinden daha pozitif, daha ılımlı olarak nitelendirilen rapora bakıldığında bu raporun ümitvar olmak için yeterli olacağını sanmıyoruz
Ancak...larla dolu raporda neler mi var?
Türkiye Avrupa İnsan hakları düzeyinde son yıllarda olumlu adımlar atmaya başladı.. ancak bu adım yeterli değil Daha çok adım atılmalı.
Kürtçe'nin yasal sürece sokulması Türkiye için olumlu bir adım..ancak bu adımlar diğer diller için de atılmalı.
Ekonomi alanında özellikle IMF ile ilişkiler iyi yolda.. ancak adımlara daha çok ivme verilmeli.
Mahkemelerde şeffaflaşma var, yargı süratlenmeye başladı, enflasyon düşüyor, özgürlük alanları genişliyor..ancak yeterli değil.
Siz ne kadar adım atarsanız atın..Ancak..larla bu iş olacak gibi değil.
Kıbrıs verilmedikçe, Ege ve Adalar gözden çıkarılmadıkça, Doğu ve Güneydoğu İsrail ve Kürtlere özgülenmedikçe bu adımların hiçbir kıymet-i harbiyesi olamaz.
Kasım ayının ilk haftasında sunulacak olan AB komisyonu İlerleme Raporu'nun birkaç günlüğüne İMKB'yi birkaç puan artırmaktan başka yararı olmayacak.
Bunu da daha çok, piyasaya hakim olan yabancı sermaye kesimleri fırsat olarak kullanacak.
Siz, AB ile ikili ilişkilerdeki defolu balonun nereye kadar şişirileceğini bekliyorsunuz ki?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005