Bugüne kadar hem sağdan hem de soldan birçok siyasetçi, doğrudan eyalet sistemine geçilmesi gerektiğini telaffuz etmiş ya da en azından tartışılması gerektiğini savunmuştur.
Bu konuda çok daha fazla ileri gidilerek bazı devlet raporları hazırlanmış, ancak halktan ve Atatürkçü askerlerden çekinilerek somut bir adım atılamamıştı.
Türkiye'de eyalet sistemi denildiğinde, akla ilk olarak 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal gelse de, esasen bu konuyu gündeme getiren 1980 askeri darbesi sonrası 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren olmuştu.
2 Mart 2007 tarihli gazetelerde, Kenan Evren tarafından hazırlatılan ve Türkiye'nin sekiz bölgeye bölündüğünü gösteren sistemin haritası yer alıyordu.
1987 genel seçimlerinden hemen önce Türkiye'deki yedi coğrafi bölgenin eyalete dönüştürüleceği yönünde haberler basında yer aldı.
Bu haberlere göre, Özal hükümeti yedi coğrafi bölgenin eyalet yapılması ve yerel yönetimleri güçlendirecek adımlar üzerinde bir çalışma yapmıştı. Ancak seçim gecesi Özal, bu haberlere ilişkin, "Uydurma, Türkiye'de eyalet sisteminin olması mümkün değil" demişti.
Aslında kafasında bu sistemin hayata geçirilmesi hep vardı ancak, dediğimiz gibi askerlerden ve Türk halkından endişe ediliyordu. O tarihte bu sözleri sarf etmiş olmasına karşın çok değil iki yıl sonra Özal'ın ağzından "eyalet sistemi" önerisi çıktı. Özal'ın Mart 1989'da Konya'nın Ereğli ilçesinde açıkladığı model, eyalet sisteminin bir örneği olarak görüldü.
Özal bir başka sefer de Almanya gezisi dönüşü konuşmuş ve ağzından baklayı yarım yamalak çıkarmıştı:
"İller sayısı 100'ü aşarken, büyük şehirli iller de 'büyük il' olacak. Türkiye'de bu özelliğe sahip 16 il var. O 16 il, civarlarındaki illerle irtibatlı olacak. Ama bu demek değil ki, Türkiye'deki bütün illerin bir 'büyük il'le irtibatı olsun. Ona belki zamanla gidilir. Ama bu, belki 'eyalet sistemi'ne doğru gidişin başlangıcı olur."
Bu sözlerden birkaç ay sonra da Özal, 8. cumhurbaşkanı seçilir!
1990 yılında İçişleri Bakanlığı'nın raporuyla ilgili çıkan haberler, 'Türkiye 18 eyalet' başlığıyla duyurulmuştu. Gazetelerde yer alan haberlere göre, başka bakanlıkların da görüşleri alınarak hazırlanan bu raporda, ABD'dekine benzer bir sistemin kurulması, il sayısının artırılması ve hatta 120'ye kadar çıkartılması ile valilerin halk tarafından seçilmesi gibi öneriler yer alıyordu.
Haberlerde, dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun masasına giden bu rapordaki önerilerin Özal tarafından da desteklendiği vurgulanıyordu.
Özal'ın hem başbakanlık hem de cumhurbaşkanlığı döneminde zaman zaman hem eyalet ve hem de başkanlık sistemiyle ilgili kamuoyunun nabzını yoklamasına karşın tam olarak nasıl bir sistem planladığını açıklamaya ise ömrü yetmedi.
1991 yılında Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) Genel Başkanı Erdal İnönü, "Yerel demokrasinin güçlenmesi, yerel vergi alınması, yerel masrafların bir kısmını yerel kaynaklarla toplamak, bunlar düşündüğümüz modelde olan şeyler. Bunlar hep olacak. Eyalet sistemi ayrıca düşünülebilir" diyecekti.
1990'ların sonuna gelindiğinde de o dönem, hem PKK lideri Abdullah Öcalan'ın yakalanması ve hem de PKK ile çatışmaların önemli ölçüde azalmasıyla birlikte eyalet sistemini ima eden sözler, yine devletin en üst kademelerinde dile getirilecekti.
1984 yılında hazırlattığı eyalet sistemi kararnamesi Özal hükümeti tarafından reddedilen Evren, 23 yıl sonra konuyu bir kez daha tartışmaya açacaktı. Evren, 2007 yılında yaptığı açıklamada şunları söyleyecekti:
"Şimdi bölge veya eyalet sistemine geçilirse belki daha iyi olur. Kendi ihtiyaçlarını karşılamak için vergi bile alabilirler. Dünyanın birçok yerinde var. Almanya'da, ABD'de var. Biz bunu sekiz vilayet için düşünmüştük."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakan olduğu 2003 yılından bu yana başkanlık sistemi arzusunu sıklıkla dile getirdi. Ancak iş eyalet sistemine geldiğinde Erdoğan bu konuda ısrarcı değildi.
Daha önce bu konudaki en net açıklaması 2013 yılında olan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimine yaklaşık bir yıl kala basında yer alan şu açıklamalarıyla dikkat çekecekti:
"Dünyada gelişmiş güçlü ülkelere bakarsanız, bunların hiçbirinde eyalet korkusu diye, eyalet endişesi diye bir şey yoktur. Tam aksine eyalet yapılanmaları o güçlü ülkelerde çok daha süratle kalkınmayı getirir ve demokraside özellikle siyasi rekabeti getirir. Bu, güçlenme alametidir. Osmanlı'ya baktığımız zaman, o güçlü Osmanlı'da mesela çok daha enteresan Lazistan eyaleti var, Kürdistan Eyaleti var. İniyoruz güneye yine aynı şekilde eyalet sistemleri var. Niye Osmanlı güçlü ve oralarda hiç çekinmeden rahatlıkla bunları vermiş."
Tabi Erdoğan'ın bahsettiği ve Osmanlı'nın uyguladığını ileri sürdüğü eyalet sistemi, Osmanlı'nın sonunu getirmişti. Burada ne bir kalkınmışlık ve ne de bir millet anlayışı söz konusuydu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yine bir başka Konya mitinginde yaptığı konuşmada ise, "Kardeşlerim Türkiye'nin üniter yapısının en büyük savunucusu, şahsım olarak biz olduk. Eyaletmiş, federasyonmuş, şuymuş buymuş, hiçbiri bizim gündemimizde yoktur, olmayacaktır" diyecekti.
Yukarıdan aşağıya kadar aktardığım eyalet sistemine ilişkin açıklamalar ve bu açıklamaları yapanların neyi amaçladıklarına dair kanaatim şudur.
Özellikle de 1980 darbesinden sonra tam anlamıyla Atlantik rotasına oturtulan Türkiye, gerek iktisadi ve gerekse siyasi olarak teslim alınmışa benziyor.
Türkiye'nin NATO ve AB macerasına bakıldığında, çok büyük ve tehlikeli bir tuzağın içerisine çekildiğimiz net olarak anlaşılmaktadır.
Buna vaktiyle IMF ve DB gibi sömürge araçlarını ilave ettiğimizde, Türkiye'nin kurtuluş savaşı vererek kazandığı tam bağımsızlık ilkesi ve anlayışından, kendi rızamızla uzaklaşılmış olduğunu görmekteyiz.
Bugün ne olduğunu kimsenin anlayamadığı ve fakat, Türkiye'nin aleyhine olacağı işlere imzaların atılacağı Komisyon garabetinden, Eyalet sisteminin çıkabileceğini sezmekteyim!
Elbette ki allanıp pullanarak pazarlanacaktır.
İşte bu ahval ve şeraitte Türkiye'nin ayakta kalabilmesine olanak sağlayacak tek bir dayanak söz konusudur.
Atatürk'ün izinden giden parti ve siyasetçilerin, acilen birleşme ve bütünleşme projesidir.
Türk milletinin silkinip kendisine gelmesi, ayrıca hayat memat meselesidir.
Cumhuriyeti koruma ve kollama görevini Anayasa'dan alanların fişlerini çektikleri için o konuda yorum yapamayacağım!
Bu konuda çok daha fazla ileri gidilerek bazı devlet raporları hazırlanmış, ancak halktan ve Atatürkçü askerlerden çekinilerek somut bir adım atılamamıştı.
Türkiye'de eyalet sistemi denildiğinde, akla ilk olarak 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal gelse de, esasen bu konuyu gündeme getiren 1980 askeri darbesi sonrası 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren olmuştu.
2 Mart 2007 tarihli gazetelerde, Kenan Evren tarafından hazırlatılan ve Türkiye'nin sekiz bölgeye bölündüğünü gösteren sistemin haritası yer alıyordu.
1987 genel seçimlerinden hemen önce Türkiye'deki yedi coğrafi bölgenin eyalete dönüştürüleceği yönünde haberler basında yer aldı.
Bu haberlere göre, Özal hükümeti yedi coğrafi bölgenin eyalet yapılması ve yerel yönetimleri güçlendirecek adımlar üzerinde bir çalışma yapmıştı. Ancak seçim gecesi Özal, bu haberlere ilişkin, "Uydurma, Türkiye'de eyalet sisteminin olması mümkün değil" demişti.
Aslında kafasında bu sistemin hayata geçirilmesi hep vardı ancak, dediğimiz gibi askerlerden ve Türk halkından endişe ediliyordu. O tarihte bu sözleri sarf etmiş olmasına karşın çok değil iki yıl sonra Özal'ın ağzından "eyalet sistemi" önerisi çıktı. Özal'ın Mart 1989'da Konya'nın Ereğli ilçesinde açıkladığı model, eyalet sisteminin bir örneği olarak görüldü.
Özal bir başka sefer de Almanya gezisi dönüşü konuşmuş ve ağzından baklayı yarım yamalak çıkarmıştı:
"İller sayısı 100'ü aşarken, büyük şehirli iller de 'büyük il' olacak. Türkiye'de bu özelliğe sahip 16 il var. O 16 il, civarlarındaki illerle irtibatlı olacak. Ama bu demek değil ki, Türkiye'deki bütün illerin bir 'büyük il'le irtibatı olsun. Ona belki zamanla gidilir. Ama bu, belki 'eyalet sistemi'ne doğru gidişin başlangıcı olur."
Bu sözlerden birkaç ay sonra da Özal, 8. cumhurbaşkanı seçilir!
1990 yılında İçişleri Bakanlığı'nın raporuyla ilgili çıkan haberler, 'Türkiye 18 eyalet' başlığıyla duyurulmuştu. Gazetelerde yer alan haberlere göre, başka bakanlıkların da görüşleri alınarak hazırlanan bu raporda, ABD'dekine benzer bir sistemin kurulması, il sayısının artırılması ve hatta 120'ye kadar çıkartılması ile valilerin halk tarafından seçilmesi gibi öneriler yer alıyordu.
Haberlerde, dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun masasına giden bu rapordaki önerilerin Özal tarafından da desteklendiği vurgulanıyordu.
Özal'ın hem başbakanlık hem de cumhurbaşkanlığı döneminde zaman zaman hem eyalet ve hem de başkanlık sistemiyle ilgili kamuoyunun nabzını yoklamasına karşın tam olarak nasıl bir sistem planladığını açıklamaya ise ömrü yetmedi.
1991 yılında Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) Genel Başkanı Erdal İnönü, "Yerel demokrasinin güçlenmesi, yerel vergi alınması, yerel masrafların bir kısmını yerel kaynaklarla toplamak, bunlar düşündüğümüz modelde olan şeyler. Bunlar hep olacak. Eyalet sistemi ayrıca düşünülebilir" diyecekti.
1990'ların sonuna gelindiğinde de o dönem, hem PKK lideri Abdullah Öcalan'ın yakalanması ve hem de PKK ile çatışmaların önemli ölçüde azalmasıyla birlikte eyalet sistemini ima eden sözler, yine devletin en üst kademelerinde dile getirilecekti.
1984 yılında hazırlattığı eyalet sistemi kararnamesi Özal hükümeti tarafından reddedilen Evren, 23 yıl sonra konuyu bir kez daha tartışmaya açacaktı. Evren, 2007 yılında yaptığı açıklamada şunları söyleyecekti:
"Şimdi bölge veya eyalet sistemine geçilirse belki daha iyi olur. Kendi ihtiyaçlarını karşılamak için vergi bile alabilirler. Dünyanın birçok yerinde var. Almanya'da, ABD'de var. Biz bunu sekiz vilayet için düşünmüştük."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakan olduğu 2003 yılından bu yana başkanlık sistemi arzusunu sıklıkla dile getirdi. Ancak iş eyalet sistemine geldiğinde Erdoğan bu konuda ısrarcı değildi.
Daha önce bu konudaki en net açıklaması 2013 yılında olan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimine yaklaşık bir yıl kala basında yer alan şu açıklamalarıyla dikkat çekecekti:
"Dünyada gelişmiş güçlü ülkelere bakarsanız, bunların hiçbirinde eyalet korkusu diye, eyalet endişesi diye bir şey yoktur. Tam aksine eyalet yapılanmaları o güçlü ülkelerde çok daha süratle kalkınmayı getirir ve demokraside özellikle siyasi rekabeti getirir. Bu, güçlenme alametidir. Osmanlı'ya baktığımız zaman, o güçlü Osmanlı'da mesela çok daha enteresan Lazistan eyaleti var, Kürdistan Eyaleti var. İniyoruz güneye yine aynı şekilde eyalet sistemleri var. Niye Osmanlı güçlü ve oralarda hiç çekinmeden rahatlıkla bunları vermiş."
Tabi Erdoğan'ın bahsettiği ve Osmanlı'nın uyguladığını ileri sürdüğü eyalet sistemi, Osmanlı'nın sonunu getirmişti. Burada ne bir kalkınmışlık ve ne de bir millet anlayışı söz konusuydu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yine bir başka Konya mitinginde yaptığı konuşmada ise, "Kardeşlerim Türkiye'nin üniter yapısının en büyük savunucusu, şahsım olarak biz olduk. Eyaletmiş, federasyonmuş, şuymuş buymuş, hiçbiri bizim gündemimizde yoktur, olmayacaktır" diyecekti.
Yukarıdan aşağıya kadar aktardığım eyalet sistemine ilişkin açıklamalar ve bu açıklamaları yapanların neyi amaçladıklarına dair kanaatim şudur.
Özellikle de 1980 darbesinden sonra tam anlamıyla Atlantik rotasına oturtulan Türkiye, gerek iktisadi ve gerekse siyasi olarak teslim alınmışa benziyor.
Türkiye'nin NATO ve AB macerasına bakıldığında, çok büyük ve tehlikeli bir tuzağın içerisine çekildiğimiz net olarak anlaşılmaktadır.
Buna vaktiyle IMF ve DB gibi sömürge araçlarını ilave ettiğimizde, Türkiye'nin kurtuluş savaşı vererek kazandığı tam bağımsızlık ilkesi ve anlayışından, kendi rızamızla uzaklaşılmış olduğunu görmekteyiz.
Bugün ne olduğunu kimsenin anlayamadığı ve fakat, Türkiye'nin aleyhine olacağı işlere imzaların atılacağı Komisyon garabetinden, Eyalet sisteminin çıkabileceğini sezmekteyim!
Elbette ki allanıp pullanarak pazarlanacaktır.
İşte bu ahval ve şeraitte Türkiye'nin ayakta kalabilmesine olanak sağlayacak tek bir dayanak söz konusudur.
Atatürk'ün izinden giden parti ve siyasetçilerin, acilen birleşme ve bütünleşme projesidir.
Türk milletinin silkinip kendisine gelmesi, ayrıca hayat memat meselesidir.
Cumhuriyeti koruma ve kollama görevini Anayasa'dan alanların fişlerini çektikleri için o konuda yorum yapamayacağım!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- ABD’nin gözü Eskişehir’de / 29.10.2025
- Asgari ücret 90 bin lira olmalı / 28.10.2025
- Bütçe değil nükleer bomba! / 27.10.2025
- Uyuşturucu satanı İDAM edin! / 21.10.2025
- Türkiye sistematik olarak çökertiliyor! / 20.10.2025
- ALS’li hastalara acil devlet desteği! / 15.10.2025
- Andımız yeniden okutulmalı / 13.10.2025
- Şerefsiz, alçak ‘biji Apo’ / 10.10.2025
- 2026’da asgari ücretli dilenecek / 06.10.2025
- Yalan üreteceğinize motor üretin! / 03.10.2025
- Asgari ücret 90 bin lira olmalı / 28.10.2025
- Bütçe değil nükleer bomba! / 27.10.2025
- Uyuşturucu satanı İDAM edin! / 21.10.2025
- Türkiye sistematik olarak çökertiliyor! / 20.10.2025
- ALS’li hastalara acil devlet desteği! / 15.10.2025
- Andımız yeniden okutulmalı / 13.10.2025
- Şerefsiz, alçak ‘biji Apo’ / 10.10.2025
- 2026’da asgari ücretli dilenecek / 06.10.2025
- Yalan üreteceğinize motor üretin! / 03.10.2025





















































































