Hani, yavuz hırsız ev sahibini bastırır ya da dağdan geldi bağdakini kovuyor, diye konuşulur ya halkımız arasında... ABD'nin ahvali bu kabilden.
Aslında sadece ABD değil, tüm Avrupa ekseni bu çizgide.
Ama gel gör ki, bunları Ankara bir türlü anlamak istemiyor. Olup bitenleri bir türlü görmek istemiyor.
O zaman da binlerce asırlık tarihe şan vermiş milletimizin onuru beş paralık vaziyete düşürülüyor. Başımıza çuval üstüne çuval geçiriliyor.
Süleymaniye'de karşı karşıya kaldığımız 'ABD küstahlığı'na ilişkin teferruat açıklandıkça, Ankara'da konuşlanmış olan bazılarının sanki damarlarından kan çekilmiş olduğu kanaati kuvvetleniyor. Bu kadar pişkin olmak için ancak kansız olmak lazım gelir, diyor milletimiz.
Dışarıya nota veremeyen kimi Ankara'dakiler, içeriye dönük beyanat veriyor. Ders verilmesi gerekenlere şöööyle okkalı bir ders vermek yerine, milletimizin ciğerindeki şişi indirmeye çalışıyorlar.
Somut gelişmeler, bundan böyle artık bölgemizde bize rahatlık olmadığının sinyallerini veriyor.
Yavuz hırsızların ev sahiplerini bastırdığı reelpolitik sürece girdik. Hiç ötelemeye hacet yok; bu iş bizim işimiz, bu dert bizim derdimiz, bu ağrı bizim başımızın ağrısı.
Yavuz hırsızlar diyorlar ki, başağrısından kurtulmak istiyorsanız, başınızı omuzlarınızın üstünden uçuracaksınız.
Ekonomik olarak bunu diyorlar, politik olarak bunu diyorlar, kültürel olarak, etnik olarak bunu diyorlar.
Ankara'dakilerden kimileri diyor ki, bari, başımızı uçurmasak da, beynimizi size entegre etsek, uzuvları hareket ettiren beyin loblarımızı sizinkilerle değişsek. Kopenhag ve Maastricht'e kriterlerine göre, IMF ve Washington lobilerinin ölçütlerine göre yeniden şekillensek... İnisiyatif sizde olsun, bize impuls gönderin; biz söylenenleri yapalım.
ABD ve AB, bu teslimiyete bile razı değil.
KKTC'yi vereceksiniz, diyorlar.
Ege sularından 2004'e kadar çekileceksiniz, diyorlar.
ABD Başkanı Wilson'un önceki yüzyılın başında kurduttuğu Ermenistan'ın, yalan da olsa üzerinde ısrarla iddia edilen soykırım haklarını, tazminat ve toprak taleplerini karşılayacaksınız, diyorlar.
Dininizi, diyanetinizi dolayısıyla Macarlar gibi kültür ve kimliğinizi, bu arada İstanbul'u da vereceksiniz; tüm medeniyetlerin özel statülü evrensel kenti yapacağız orasını, diyorlar.
Yer altı kaynaklarınızı özelleştirme yöntemiyle alacağız tabii, diyorlar; bunlar zaten çantada keklik...
Hülasa, Kuzey Irak'ta görüldüğü gibi onurunuz-şerefiniz dahil herşeyinizi istiyoruz, diyorlar.
Demiyorlar, diyen varsa beri gelsin.
O halde bırakalım partilerimizi bir kenara, sökelim titrlerimizi-apoletlerimizi; makamımızı, adımızı, sanımızı bir tarafa koyalım... Bu aziz milletin sade bir evladı gibi düşünelim...
Bu olan-bitenler karşısında ne yaparsınız? Şerefine, ırzına, vatanına göz dikenlere karşı türkü yakan tek kişi dahi çıkar mı milletimiz içinden..?
Üç-beş sütü bozuk müstesna; vallahi çıkmaz, billahi çıkmaz.
Eeee... O zaman bu onur düşmanlarına karşı türkü çağırmalar neyin nesi? Bu kadar olup bitenlerden sonra kim, kime, niçin hala sevdalık türküleri yakıyor, şarkılar okuyor?
Bu şarkı burada bitmeli.
Milletimiz, evini-mahallesini-bölgesini basan tüm yavuz hırsızlara karşı kendine gelmeli, kendi stratejilerini üretmeli. Kendi kudretini göstermeli.
BTP lideri ve kadroları yıllardan beri işte bunu haykırıyor.
Ankara'dakilerin vazifesi de bu bağlamda milletimize önayak olmak, milletimizin ufkunu ve gönlünü açmaktır. Yoksa, evimizi-mahallemizi basan yavuz hırsızlar karşısında acziyet göstermek değildir, bel-el vermek veya onların bir dediğini iki etmemek hiç değildir.
Genel Müdürümüz sayın Sabri Terzi Bey'in muhterem teyzeleri Zahide Öztürk'ün vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayım. Merhumeye Yüce Allah'tan rahmet ve mağfiret, Sabri Terzi Bey'in şahsında tüm Terzi ailesine, yakınlarına ve dostlarına başsağlığı dilerim.
Aslında sadece ABD değil, tüm Avrupa ekseni bu çizgide.
Ama gel gör ki, bunları Ankara bir türlü anlamak istemiyor. Olup bitenleri bir türlü görmek istemiyor.
O zaman da binlerce asırlık tarihe şan vermiş milletimizin onuru beş paralık vaziyete düşürülüyor. Başımıza çuval üstüne çuval geçiriliyor.
Süleymaniye'de karşı karşıya kaldığımız 'ABD küstahlığı'na ilişkin teferruat açıklandıkça, Ankara'da konuşlanmış olan bazılarının sanki damarlarından kan çekilmiş olduğu kanaati kuvvetleniyor. Bu kadar pişkin olmak için ancak kansız olmak lazım gelir, diyor milletimiz.
Dışarıya nota veremeyen kimi Ankara'dakiler, içeriye dönük beyanat veriyor. Ders verilmesi gerekenlere şöööyle okkalı bir ders vermek yerine, milletimizin ciğerindeki şişi indirmeye çalışıyorlar.
Somut gelişmeler, bundan böyle artık bölgemizde bize rahatlık olmadığının sinyallerini veriyor.
Yavuz hırsızların ev sahiplerini bastırdığı reelpolitik sürece girdik. Hiç ötelemeye hacet yok; bu iş bizim işimiz, bu dert bizim derdimiz, bu ağrı bizim başımızın ağrısı.
Yavuz hırsızlar diyorlar ki, başağrısından kurtulmak istiyorsanız, başınızı omuzlarınızın üstünden uçuracaksınız.
Ekonomik olarak bunu diyorlar, politik olarak bunu diyorlar, kültürel olarak, etnik olarak bunu diyorlar.
Ankara'dakilerden kimileri diyor ki, bari, başımızı uçurmasak da, beynimizi size entegre etsek, uzuvları hareket ettiren beyin loblarımızı sizinkilerle değişsek. Kopenhag ve Maastricht'e kriterlerine göre, IMF ve Washington lobilerinin ölçütlerine göre yeniden şekillensek... İnisiyatif sizde olsun, bize impuls gönderin; biz söylenenleri yapalım.
ABD ve AB, bu teslimiyete bile razı değil.
KKTC'yi vereceksiniz, diyorlar.
Ege sularından 2004'e kadar çekileceksiniz, diyorlar.
ABD Başkanı Wilson'un önceki yüzyılın başında kurduttuğu Ermenistan'ın, yalan da olsa üzerinde ısrarla iddia edilen soykırım haklarını, tazminat ve toprak taleplerini karşılayacaksınız, diyorlar.
Dininizi, diyanetinizi dolayısıyla Macarlar gibi kültür ve kimliğinizi, bu arada İstanbul'u da vereceksiniz; tüm medeniyetlerin özel statülü evrensel kenti yapacağız orasını, diyorlar.
Yer altı kaynaklarınızı özelleştirme yöntemiyle alacağız tabii, diyorlar; bunlar zaten çantada keklik...
Hülasa, Kuzey Irak'ta görüldüğü gibi onurunuz-şerefiniz dahil herşeyinizi istiyoruz, diyorlar.
Demiyorlar, diyen varsa beri gelsin.
O halde bırakalım partilerimizi bir kenara, sökelim titrlerimizi-apoletlerimizi; makamımızı, adımızı, sanımızı bir tarafa koyalım... Bu aziz milletin sade bir evladı gibi düşünelim...
Bu olan-bitenler karşısında ne yaparsınız? Şerefine, ırzına, vatanına göz dikenlere karşı türkü yakan tek kişi dahi çıkar mı milletimiz içinden..?
Üç-beş sütü bozuk müstesna; vallahi çıkmaz, billahi çıkmaz.
Eeee... O zaman bu onur düşmanlarına karşı türkü çağırmalar neyin nesi? Bu kadar olup bitenlerden sonra kim, kime, niçin hala sevdalık türküleri yakıyor, şarkılar okuyor?
Bu şarkı burada bitmeli.
Milletimiz, evini-mahallesini-bölgesini basan tüm yavuz hırsızlara karşı kendine gelmeli, kendi stratejilerini üretmeli. Kendi kudretini göstermeli.
BTP lideri ve kadroları yıllardan beri işte bunu haykırıyor.
Ankara'dakilerin vazifesi de bu bağlamda milletimize önayak olmak, milletimizin ufkunu ve gönlünü açmaktır. Yoksa, evimizi-mahallemizi basan yavuz hırsızlar karşısında acziyet göstermek değildir, bel-el vermek veya onların bir dediğini iki etmemek hiç değildir.
Genel Müdürümüz sayın Sabri Terzi Bey'in muhterem teyzeleri Zahide Öztürk'ün vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayım. Merhumeye Yüce Allah'tan rahmet ve mağfiret, Sabri Terzi Bey'in şahsında tüm Terzi ailesine, yakınlarına ve dostlarına başsağlığı dilerim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019


















































































