Bu sığınmacılar ne olacak?

4 milyonu aşan sayıda Suriyeli sığınmacı barındıran Türkiye'ye kesenin ağzını açmakta ketum davranan Avrupa Birliği'ne zaten kızgın olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib'de yaşanan krizde de ülkemiz yalnız bırakılınca Avrupa ülkelerine gitmek isteyen sığınmacılara engel olunmayacağını açıkladı. 

Bu karardan sonra Türkiye, Yunanistan'a açılan kapımız olan Pazarkule'den çıkmak isteyen sığınmacılara hiçbir engel çıkarmadı. 

İçişleri Bakanlığı'nın açıklamalarına göre 7 Mart'ta kadar Yunanistan'a geçen sığınmacı sayısı 150 bine yaklaşmış durumda.

İçişleri Bakanı, 'bu sayıyı teyit ettiremedik' diyen gazeteciyi tersledi ve 'Yunan yanlısı olmakla' itham etti. Gazetecileri terslemek son yıllarda moda olmuş durumda. Gerçi hapse girmektense terslenmek tercih edilebilir… 

Türkiye'nin açıkladığı sınırı geçen sığınmacı sayısını Yunanistan tarafı kabul etmiyor ve binlercesini engellediğini ifade ediyor. 

Eğer Yunanistan tarafına geçtikten sonra bu sığınmacılar buhar olmadılarsa, ortada bir tuhaflık var demektir.

Bir şekilde Yunan güvenlik güçlerini atlatıp sınırdan içeriye doğru geçmeyi başarabilenler de yakalanıp geriye Türkiye topraklarına bıkılıyorlar. 

Türkiye, bu geri itmeleri engellemek için bin özel harekât polisini Meriç Nehri boyunca görevlendirdi. 

Yunanistan tarafı neden sığınmacı sayısını gizlesin ki? Bu işine gelmez. 

O zaman Türkiye mi abartıyor, sorusu gündeme geliyor.

Bence biraz abartıyor olabiliriz. 

Zira Avrupa Birliği (AB) ülkelerini bu sorunun çözümü için bizimle masaya oturmaya mecbur etmeye çalışıyoruz.

Ancak Ankara, AB'yi zorlayacağım derken olan sığınmacılara oluyor. Hani bu sığınmacılar 'muhacir' biz 'ensar' idik?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla Ege'den sığınmacı geçişlerine izin verilmediği açıklandı. Gerekçe can güvenliğinin olmaması. 

Ancak Edirne'den geçişlerde de can güvenliği yok. Yunanistan sınır polisi tampon bölgedeki sığınmacıların üzerine kurşun yağdırıyor. Ölümler ve ciddi yaralanmalar oluyor.

Ankara için çözüm daha çok euro…

Sığınmacı sorununun çözümünden Ankara'nın anladığı tek şey 'daha çok para'… 

Oysa para vatandaşlar olarak bizlerin yaşadığı sığınmacı sorununu çözmüyor. 

Önceki gün olağanüstü toplanan AB Dış İlişkiler Konseyi toplantısından sonra açıklama yapan AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in cümlesi aynen şöyleydi: 

"Türkiye'deki mülteci yükünün farkındayız. 6 milyar eurodan daha fazla yardımda bulunabiliriz. Ancak Türkiye önce mültecileri pazarlık kozu olarak kullanmaktan vazgeçmeli."

Bu sözler AB'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın istediği kıvama gelmeye başladığını gösteriyor. 

Türkiye kapıları kapatmazsa AB ülkeleri kesenin ağzını yakında kesinlikle açacaklardır.

Bu aşamaya geldikten sonra Ak Parti hükümeti daha çok euroyla muradına erecek, biraz para veren AB tarafı sığınmacı akınını bertaraf etmiş olarak rahat koltuklarına kurulacak. 

Peki ya bizler?

Ancak vatandaşlar olarak bizim sığınmacı sorunumuz devam edecek. 

Metroya ya da metrobüse bindiğimizde yanınızda Türk'ten çok Suriyeli ya da Afgan mültecilerle yaşama mahkûmiyetimiz sürecek.

Ne dersiniz 83 milyon vatandaş olarak aramızda bir miktar euro toplayıp, Ak Parti hükümetiyle Suriyeli sığınmacı konusunu öyle mi konuşsak?