Bu ülkede kimler vergi kaçıramaz?

Bir soru ile başlayalım; Türkiye'de kim vergi kaçıramaz? Cevap asgari ücretliler, işçiler, memurlar, emekliler. 

Peki, kim vergi kaçırabilir? Cevabı Maliye Bakanı'ndan öğreniniz.

Peki, Türkiye'de kimlerden vergi alınıyor? Bakkal, manav, berber, asgari ücretli, işçi, memur, emekli, iş yeri sahibi, şirket, holding kısaca para kazanan demeyelim de, eline para geçen her kesimden.

Peki, vergi affı kimler için çıkarılıyor? (ki, 2002'den bugüne 8 kez vergi affı çıkarıldı). Asgari ücretliler, işçiler, emekliler için mi? Hayır. Ya? Patronlar için. 

Peki, asgari ücretliden vergi alan hükümet, neden patronların vergilerine af çıkarır? Siz cevabı düşünürken ben başka başlık açayım;

Bugün vatandaşımızın bankalara kredi ve kredi kart borçları 900 milyar TL'yi aşmış durumda. Bu borçların 100 milyar TL'ye yakın miktarı da takibe alınmış vaziyette. 

Peki, 19 yıllık tek parti iktidarından bugüne kadar örneğin, 'şu gelir gurubu altındaki vatandaşlarımızın bankalara olan borcunu sıfırlıyoruz, biz ödüyoruz' dediğini hiç duydunuz mu?

Yok, ben duymadım. 

Peki, vatandaşın borcuna karışmayan, nasıl ödersen öde diyen ve mahkemelerde 23 milyonu bulan icra dosyalarını hiç gündeme almayan tek parti iktidarının, malum şirket ve holdinglerin trilyonlarca vergi borcunu silmesi ne anlama gelir, nasıl tariflendirilebilir?

Biz, halkın, milletin iktidarıyız, gücümüzü milletten alıyoruz, diyenlerin halka değil de sermaye sahiplerine sahip çıkmasının hatta işsizlik fonunda toplanan paraların bile bazı firmaları kurtarmak için kullanılmasının izahı nedir?  

Bir yıldır dünya bir virüsle uğraşıyor. Doların sahibi ABD bile rekor açıklar verdi, veriyor. Bütün devletler ve ülkemizde öyle.

Ama bankalar hiç zarar etmiyor. Örneğin ülkemizde Kasım sonu itibarıyla bankaların 11 aylık net kârı 57 milyar 305 milyon liraya ulaşmış.

Bu nasıl bir sistem ki, devletler çıkmazda, insanlar açlıkta, emeklerine kota konulurken bankalar yani para babaları, para tekelleri devamlı kârda?

Hem kendimiz, hem ülkemiz, hem de insanlık için bu sistemin değişmesi lazım. 

BTP Lideri Hüseyin Baş'ın dediği gibi, "Bu sistemde sorunlar çözülmez. Yeni bir anlayış, yeni bir bakış ve yeni bir ekonomi sistemi lazım." 

O sistem 15 yıldır dünyanın gündeminde ve birçok devlet çıkış kapısı olarak sarıldı. Ama ülkemizde insanımızın teslimiyetçiliği geleceğine mal oldu, oluyor. 

İşte asgari ücret! "Ih, mıh" tan sonra herkes kabullendi. 

Oysa Türkiye'nin genç sesi, farklı sesi BTP Lideri Hüseyin Baş, "Biz, asgari ücreti 10 bin TL yapacağız" dedi ve nasılını da anlattı.

"Türkiye'de yoksulluk bitsin istiyoruz" diyen Sayın Baş, "Ben öyle bir hayale sahibim ki, benim ülkemde yoksul kimse kalmasın istiyorum. Türkiye'deki yoksulluğu bitirecek bu ücreti devlet ya da işveren vermiş hiç önemi yok. Önemli olan kişinin bir aylık geçim koşulunun sağlanmasıdır. 

Sosyal bir devletsen ve dünya seni kıskanıyorsa (!) bir zahmet vatandaşa bunu vermelisin. Milli Ekonomi Modeli'ni uygulama imkânı bulursak Türkiye'de yoksulluğu bitirecek bu ücreti devlet olarak biz karşılayacağız' dedi. 

Nasıl verecekseniz, sorusuna Milli Ekonomi Modeli'nin bilimsel cevaplarıyla yanıtlarken, ülkemizin sahip olduğu değerleri de tekrar anlattı.

Sayın Baş, "Hesabını yaptık, asgari ücreti 10 bin TL yapmak için devlete her ay 10 milyar dolar lazım" (yani 75 milyar TL) dedi. 

Peki, bugünkü şartlarda bile iktidar olanlar vatandaşına her ay 

75 milyar TL kaynak bulamaz mı?

Bulamaz diyenlere katrilyonluk sarayı ve her yıl maliyetinden fazla harcama tutarlarını, uçak, araç filolarını, malum firmalara ödenen milyarlarca liralık garanti bedellerini, bir o kadar affedilen vergi borçlarını sorun.

Dahası ise 18 yılda faize ödedikleri 950 milyar (katrilyon) lirayı sorun. 

Faize, faizcilere para buluyorsun, bana neden bulamıyorsun, diye sorun. 

Ortada müsriflikte zirve yapmış bir anlayış var. BTP liderinin dediği gibi "Bu savurganlıklar belki yoksulluğu ortadan kaldırmaz, ama zenginliğimizin de ispatıdır. İnsanlık tarihinin en büyük yoksulluğunu yaşamıyoruz ama insanlık tarihinin en büyük eşitsizliğini yaşadığımız kesin."

Evet, 'biz, bize yeteriz Türkiye'. Yeter ki kendi gel, hakkını iste.