logo
19 NİSAN 2024

Cevaplanmayı bekleyen sorular

03.05.2003 00:00:00
ABD ve İngiltere'nin Irak'a düzenlediği saldırı konusunda hala cevaplanmayı bekleyen sorular var. 20 Mart'ta başlayan savaş nasıl gelişti ve nasıl sonuçlandı? Cevap arayan genel soru bu. Ama hepsinin de arkasında bir 'neden' sorusu gizli. Tıpkı 11 Eylül olaylarında olduğu gibi.

11 Eylül saldırıları konusunda hala bilinmeyen ve kamuoyuna açıklanmamış pek çok nokta var. Olayla ilgili ABD Yönetimi ve yetkili kuruluşlar tarafından açıklananlar ise kendi içinde çelişkili. 11 Eylül saldırıları konusunda ABD Yönetimi tarafından yapılan açıklamaların tutarsızlığı ve gerçeklerle bağdaşmadığı konusunda aradan sadece 1. 5 yıl geçmiş olmasına rağmen onlarca kitap yazıldı bile.

11 Eylül olayları ABD tarafından bir milat olarak lanse edildiği için konu üzerinde söylenecek ve yazılacak elbette pek çok şey var. Ama benim bu yazıda bahsetmek istediğim konu Irak'ta son 1.5 ay içerisinde yaşananlarla ilgili.

ABD'nin Irak'a saldırı gerekçesi ne kadar kabul edilemez ve haksız ise savaş sırasında yaşananlar da o kadar akıl almaz türden.

Öncelikle savaş öncesinde söylenenleri bir hatırlayalım. ABD Yönetimi tarafından bir şekilde kontrol edilen onlarca dergi ve gazetede Pentagon'un Irak'a saldırının ilk 3 gününde çok yoğun bir hava bombardımanı yapacağı, hatta Körfez Savaşı'nda kullanılan Tomahawk füzelerinden daha fazlasının birkaç gün içinde bu ülkedeki hedeflere atılacağı ileri sürülmüştü. ABD Yönetimi tarafından bir yıl öncesine kadar ileri sürülen Irak'ın güçlü bir orduya sahip olduğu, en azından güçlü bir kara gücünün bulunduğu iddiası doğru kabul edilirse bu şekilde bir harekat planlaması yapmak akla yatkın görünüyordu. Çünkü ABD 1991'deki Körfez Savaşı'nda da 40 gün kadar Irak'ı havadan bombalamış daha sonra kısa bir kara savaşı ile yetinmişti. Şimdi de ABD ve İngiltere'nin günler sürecek bir ağır hava bombardımanının ardından kara savaşına başlaması bekleniyordu.

20 Mart'ta sabaha karşı hava saldırısı başladığında önceden ortaya atılmış senaryolardan daha farklı bir planın uygulandığı görüldü. Yoğun bir hava saldırısı yerine belirli hedefleri vurmaya yönelik bombardımanlar gerçekleştirildi. Bu durum o günlerde Saddam Hüseyin'i öldürmek için harekatın erken başlamasına bağlandı. İddiaya göre CIA Saddam'ın yerini saptamıştı ve Başkan Bush da kendisine verilen koordinatların vurulması emrini vererek savaşı planlanandan 2 gün önce başlatmıştı.

ABD ve İngiltere güçlerinin ağır hava bombardımanları başlamadan güneyde kara harekatına girişmeleri, Saddam Yönetimi'nin fazla direniş göstermeyeceğinin işaretiydi.

Amerikalı ve İngilizler Irak ordusundan direniş beklemiyorlardı ve bu yüzden hava kuvvetlerinin uzun süre saldırılar düzenlemesini beklemeden Umm Kasr ve Basra kentlerine karşı karadan harekat başlattılar. Washington bölgede yaşayan Şii halkın Saddam'a karşı 1991'deki gibi ayaklanmasını bekliyor, en azından kendi askerlerine direniş göstermeyeceğini umuyordu. Ama olmadı. Kuveyt sınırındaki iki kritik kent, Umm Kasr ve Basra ABD ve İngiliz işgalcilere karşı müthiş bir direniş gösterdi. Bölge halkı ve milis güçler gündüz geri çekiliyor, gece baskınlarla ABD ve İngiliz askerlerini püskürtüyorlardı. Bu mücadele tam 20 gün sürdü. Dünyanın en güçlü ordularına karşı Basra ve Umm Kasr halkı günlerce direnmeyi başardı. ABD ve İngiltere'de hayal kırıklığı, Irak halkında savaşı kazanma umudu vardı.

Umm Kasr ve Basra'da günlerce takılan ABD ve İngiliz güçlerinin Bağdat yakınlarında Irak ordusu ve Cumhuriyet Muhafızları ile karşılaşınca çok büyük kayıplar verecekleri konuşuluyordu.

Medyada Stalingrad senaryoları manşetlerde yer alıyordu. Saddam'ın Bağdat çevresinde savunma hatları kurduğu, tank tuzakları hazırlattığı ve Amerikalıları çok zor günlerin beklediği yazılıyordu. ABD ve İngilizler sadece cephede değil medya savaşında da yeniliyorlardı. Amerikan televizyonlarının verdikleri yalan haberler Arap televizyon kanallarının yayınları ile etkisiz hale geliyor, esir alınan ve öldürülen Amerikan askerlerinin Irak televizyonunda yayınlanan görüntüleri bomba etkisi yapıyordu.

Her şey Amerikan birlikleri Bağdat'a ulaştığında değişti. Aslında işgal güçlerinin hiçbir direnişle karşılaşmadan Bağdat'a ulaşmaları Irak ordusu ve yönetiminin savaşmayacağının işaretiydi. Fırat ve Dicle üzerindeki hiçbir köprü Irak ordusu tarafından tahrip edilmedi. Barajlardaki sular bırakılabilir, Amerikalılar çok zor duruma düşürülebilirdi. Bu da yapılmadı. Yani Amerikalıların Bağdat'a mümkün olduğunca hızlı ulaşmalarına izin verildi. Bağdat'a gelindiğinde ise ortada Irak ordusu diye bir şey yoktu. Sadece gönüllü siviller bazı yerlerde ellerindeki az miktardaki silah ve cephane ile direniş gösterdi.

Bu tabloya bakınca cevaplanması gereken onlarca sorunun varlığı göze çarpıyor.

Acaba Saddam öldü mü?

Iraklı komutanlar ABD ile anlaşarak Saddam Hüseyin'e ve Irak halkına ihanet mi ettiler.?

Saddam'ın etrafındaki arkadaşları mesela Tarık Aziz, işgalcilerle işbirliği mi yaptı.?

Saddam bir ABD ajanı mıydı?

ABD daha savaş başlamadan önce Iraklı komutanlarla anlaşmış mıydı?

Irak ordusunun kışlaları yerine sivillerin bulunduğu pazar yerleri ve hastanelerin vurulması, bu gizli anlaşmanın sonucu muydu?

Bunlar ilk akla gelen sorular. Cevapları almak ise işin içindeki birilerinin bir gün herşeyi itiraf etmesine kalmış durumda.
 
Murat Gülen / diğer yazıları
Kaçak kazı zannedildi gerçek bambaşka çıktı
Soruşturma devam ediyor
Depremin izleri gün ağarınca ortaya çıktı
Binalar ve minareler yıkıldı
2 kurşun camlara isabet etti
Holding binasına ateş açıldı
Komşusunun kapısına balyoz ve matkapla dayanıp ateşe verdi
Gürültü kavgasını özel harekat bitirdi
İsrail'den İran'a misilleme
İran'da uçuşlar askıya alındı
'Hasarlı evlere girmeyin'
Açıklama sırasında depreme yakalandı
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler; Peygamberimizin ahlakı
Fenerbahçe penaltılarda yıkıldı
Umutlu başlangıç kabusa döndü
Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam
Fabrikalarda işler tersine döndü
Ustaysan, zanaatkârsan maaş kıyak
Teknoloji geliştiriyor
Özellikle 5G teknolojilerinde iddialı
Sulusaray'da deprem korkusu sürüyor
Geceyi dışarıda geçiriyorlar
Kaçmaya çalışan 5 kişi yaralandı
Tokat bu kez 5.6 ile sallandı
Tokat beşik gibi sallanıyor
5.6'lık deprem korkuttu
Doç. Dr. Mehtap Aras 'kaçış yok' dedi
'6 ila 7,2 arasında bir deprem kaçınılmaz'
Kaçak kazı zannedildi gerçek bambaşka çıktı
Soruşturma devam ediyor
Depremin izleri gün ağarınca ortaya çıktı
Binalar ve minareler yıkıldı
2 kurşun camlara isabet etti
Holding binasına ateş açıldı
Komşusunun kapısına balyoz ve matkapla dayanıp ateşe verdi
Gürültü kavgasını özel harekat bitirdi
İsrail'den İran'a misilleme
İran'da uçuşlar askıya alındı
'Hasarlı evlere girmeyin'
Açıklama sırasında depreme yakalandı
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler; Peygamberimizin ahlakı
Fenerbahçe penaltılarda yıkıldı
Umutlu başlangıç kabusa döndü
Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam
Fabrikalarda işler tersine döndü
Ustaysan, zanaatkârsan maaş kıyak
Teknoloji geliştiriyor
Özellikle 5G teknolojilerinde iddialı
Sulusaray'da deprem korkusu sürüyor
Geceyi dışarıda geçiriyorlar
Kaçmaya çalışan 5 kişi yaralandı
Tokat bu kez 5.6 ile sallandı
Tokat beşik gibi sallanıyor
5.6'lık deprem korkuttu
Doç. Dr. Mehtap Aras 'kaçış yok' dedi
'6 ila 7,2 arasında bir deprem kaçınılmaz'
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.