Alman adaletinin Metin Kaplan'ı Türkiye'ye iade etmesiyle beraber Peker soruşturması da emniyet teşkilatı ekseninde genişleyerek sürdürülüyor.
Çakıcı'nın MİT ve Yargıtay ile münasebetleri ise irdelenmeye devam ederken; Çukurova grubunun borç ödeme sorunu bütün gündemi kilitlemiş bulunuyor.
Mafya-polis içiçe, işadamı-siyasetçi kolkola, yasama-yargı karşı karşıya...
Türk siyasetinin ve siyasetçisinin 1980'lerin ortalarından itibaren temel kazandırdığı gayri-ahlaki icraatlar 2004'lere kadar dayandı.
Vatan-Millet uğruna eline yetki, beline silah verilen kimi kişi ve kurumlar bu yetkilerini aşarak amaçlarından çıkıp, kendi emellerine sürüklendiler.
Türkiye'deki resmi kurumlar bundan maalesef nasibini aldı.
Yolsuzluk, rüşvet ve skandallarla çalkalanmaya devam eden Türk siyaseti dışarıda da büyük sınavdan geçiyor.
İçerideki gelişmelerle dışarıda cereyan eden olaylar birbirinden kopuk olarak değerlendirilemez.
İç siyasetle dış siyaset birbiriyle paralel yürüyebilmeli ki sonuç alınabilsin.
Türkiye içeriye çekidüzen vermeye çalışırken dış olaylar da Türkiye'nin elini kolunu bağlıyor.
Bir taraftan AB'den üyelik için Almanya ve Fransa ile askeri ve ekonomik ticaretin altyapısı oluşturuluyor, öte yandan Barzani'nin telkini ile Kürdistan sıfatının da yeralacağı partinin kurulma zemini yoklanıyor.
Fransızlar'ı Türkiye'ye yaklaştırmak adına lobicilik yapma fikri ayyuka çıkarken; Alevi ve Kürt vatandaşlarımızın hassasiyetlerinin kaşınması bizim ne derece ve hassas bir süreçten geçmekte olduğumuzun göstergesi.
Milli devletleri tek bir potada eriterek onlara yeniden şekil verme gayesindeki 'Avrupalı' bilinci ülkemizde ters tepiyor.
Dini, etnik ve sosyal yaşamımızda örtüşmeyen ve zorla empoze edilmeye çalışılan yasaların ileriye dönük ne tarz kazanım sunacağı muallakta.
1839'da Tanzimat'la tanzim ettiğimiz bazı milli haklarımızı ve feragatlarımızı şu yıllarda ve daha yoğun bir şekilde Avrupa'ya karşı yeniden 'tazmin' ediyoruz.
Elbetteki bazı düzenlemeler ve değişiklikler olmalı ve olacaktır da.
Bu kaçınılmaz bir sonuç. Lakin yasal düzenlemeler yapılırken bunun toplum düzeninde doğuracağı etki önceden iyi değerlendirilmeli.
Alevisi ile, Sünnisi ile, Türkü ile, Kürdü ile seferber olunmak isteniyorsa bu sırf başkaları böyle istiyor diye değil; kendi memleketimizin ihtiyaçları gayesiyle yapılmalı.
Türk milletine karşı tarihin her döneminde ön yargıyla hareket eden Avrupalıların samimiyeti de bu noktada ortaya çıkıyor.
Söylenenlere ve söyleyenlere bakılırsa bunun pek samimi olmadığı açık.
Bizi biz yapan unsurları bizler düzenlediğimiz ve bizler tatbik ettiğimiz sürece birliğimiz ve beraberliğimiz perçinlenecektir.
IMF'den Türk ekonomisine, Avrupa ve Amerikan samimiyetinden Türk siyasilerine dek...
Başkalarının çaktığı çivinin sağlamlığı tartışılır.
İçte ve dışta çakılan çiviler bu açıdan önem arzediyor.
Türkiye çivileniyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005