Türkiye 16 Nisan referandumuna kilitlenmişti.
Evet cephesi, 17 Nisan'da Türkiye'nin yeni bir döneme gireceğini, Türkiye'de tek belirleyici gücün millet olacağını dile getirirken hayır cephesi ise Türkiye'de rejimin değişeceğini, eyaletleşmenin önünün açılacağını ve tek adam dönemine girileceğini söylüyordu.
16 Nisan geldi çattı ve oylar kullanıldı.
Sonuç ne çıktı?
Yüzde 51.41 evet, Yüzde 48.59 hayır?
"Evet" cephesi önemli bir galibiyet elde etti.
Ama bu bir 'zafer' değil.
"Hayır" cephesi ise önemli bir mağlubiyet yaşadı.
Ama bu da bir 'hezimet' değil.
Yani en kötüsü oldu.
Tam iki arada bir derece bir sonuç?
Referandum akşamından başlayarak, bitmesini beklediğimiz tartışmalar ve belirsizlikler, yenileri de eklenerek daha da güçlendi.
Herkes kendini haklı gördüğü ve kendi savına dayanak bulabildiği böylesi bir durum Türkiye için en kötü durumdur.
Tartışmaların, kavgaların ve çekişmelerin daha da artacağı bir döneme girmiş olduk.
Açık ara evet, ya da açık ara hayır çıksa durum en azından belirsizlik olmayacağı ve tartışmaların daha az olacağı için bugünkü durumdan daha iyi olurdu.
'Hayır' ya da 'evet' çok fark etmiyor çünkü.
Neden?
Ne 'hayır' cephesi ne de 'evet' cephesi TÜİK'in dün açıkladığı yüzde 13'ü bulan işsizlik sorununa bir çözüm üretebiliyor da ondan.
Türkiye'nin işsiz sayısı Ocak 2017'de geçen yılın aynı ayına göre; 700 bin kişi artarak 4 milyona merdiven dayadı.
Türkiye'nin saymakla bitiremeyeceğimiz temel sorunlarından yalnızca biri olan işsizlik sorunu karşısında her iki cephe de çare üretemedi. Diğer temel sorunlarda da durum aynı.
Şimdi milletin sorunları çözmesi gereken siyasetçiler evet-hayır tartışmalarıyla vakit öldürürken işsizlik, yoksulluk, yokluk içinde debelenen millet sorunlarının karşısında kara kara düşünüp, "kendim ettim kendim buldum" türküsünü mırıldanmaya devam edecek.
Ne zamana kadar böyle devam edecek?
Türkiye'nin sorunlarının 'evet' ya da 'hayır' diyerek çözülemeyecek kadar zor ve çetrefilli olduğu ve ülkemiz ehil ellere teslim edilmeden sorunların asla çözülemeyeceğini görene kadar?
Evet cephesi, 17 Nisan'da Türkiye'nin yeni bir döneme gireceğini, Türkiye'de tek belirleyici gücün millet olacağını dile getirirken hayır cephesi ise Türkiye'de rejimin değişeceğini, eyaletleşmenin önünün açılacağını ve tek adam dönemine girileceğini söylüyordu.
16 Nisan geldi çattı ve oylar kullanıldı.
Sonuç ne çıktı?
Yüzde 51.41 evet, Yüzde 48.59 hayır?
"Evet" cephesi önemli bir galibiyet elde etti.
Ama bu bir 'zafer' değil.
"Hayır" cephesi ise önemli bir mağlubiyet yaşadı.
Ama bu da bir 'hezimet' değil.
Yani en kötüsü oldu.
Tam iki arada bir derece bir sonuç?
Referandum akşamından başlayarak, bitmesini beklediğimiz tartışmalar ve belirsizlikler, yenileri de eklenerek daha da güçlendi.
Herkes kendini haklı gördüğü ve kendi savına dayanak bulabildiği böylesi bir durum Türkiye için en kötü durumdur.
Tartışmaların, kavgaların ve çekişmelerin daha da artacağı bir döneme girmiş olduk.
Açık ara evet, ya da açık ara hayır çıksa durum en azından belirsizlik olmayacağı ve tartışmaların daha az olacağı için bugünkü durumdan daha iyi olurdu.
'Hayır' ya da 'evet' çok fark etmiyor çünkü.
Neden?
Ne 'hayır' cephesi ne de 'evet' cephesi TÜİK'in dün açıkladığı yüzde 13'ü bulan işsizlik sorununa bir çözüm üretebiliyor da ondan.
Türkiye'nin işsiz sayısı Ocak 2017'de geçen yılın aynı ayına göre; 700 bin kişi artarak 4 milyona merdiven dayadı.
Türkiye'nin saymakla bitiremeyeceğimiz temel sorunlarından yalnızca biri olan işsizlik sorunu karşısında her iki cephe de çare üretemedi. Diğer temel sorunlarda da durum aynı.
Şimdi milletin sorunları çözmesi gereken siyasetçiler evet-hayır tartışmalarıyla vakit öldürürken işsizlik, yoksulluk, yokluk içinde debelenen millet sorunlarının karşısında kara kara düşünüp, "kendim ettim kendim buldum" türküsünü mırıldanmaya devam edecek.
Ne zamana kadar böyle devam edecek?
Türkiye'nin sorunlarının 'evet' ya da 'hayır' diyerek çözülemeyecek kadar zor ve çetrefilli olduğu ve ülkemiz ehil ellere teslim edilmeden sorunların asla çözülemeyeceğini görene kadar?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024