Cumhuriyet ile birlikte yüzlerce fabrika kuruldu
Atatürk döneminde, İzmir İktisat Kongresi ve devletçilik ilkesiyle başlatılan sanayi hamlesi, demiryolu altyapısından tekstil, şeker, madencilik ve havacılığa uzanan yüzlerce fabrikayı kurarak ithalat bağımlılığını azalttı. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı ile sistematikleşen bu atılımlar, milli gelirde sanayi payını artırarak ekonomik bağımsızlığın temelini attı
29.10.2025 11:09:00 / Güncelleme: 29.10.2025 11:21:28
Eyüp Kabil
Eyüp Kabil





Türkiye Cumhuriyeti'nin ilan edildiği 29 Ekim 1923 tarihi, yalnızca siyasi bir bağımsızlık değil, aynı zamanda ekonomik özgürlüğün temelini atan bir dönüm noktası oldu.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında savaşlar, kapitülasyonlar ve yabancı sermaye egemenliği nedeniyle çökmüş bir ekonomi devralan Mustafa Kemal Atatürk, ulusal bağımsızlığın ekonomik bağımsızlıkla tamamlanması gerektiğine inanıyordu. Bu vizyon doğrultusunda, 1923-1938 yılları arasındaki dönemde, devlet öncülüğünde yoğun bir sanayileşme hamlesi başlatıldı.
İzmir İktisat Kongresi (1923) ile özel teşebbüs teşvik edilirken, Büyük Buhran'ın (1929) etkisiyle 1930'larda devletçilik ilkesi benimsenerek kamu yatırımları hız kazandı.
Bu süreçte, demiryollarından tekstile, madencilikten şeker üretimine uzanan yüzlerce fabrika kuruldu; tarım reformları, kooperatifler ve beş yıllık sanayi planları ile ülke kendi ayakları üzerinde durur hale getirildi.
Atatürk'ün temel görüşü yerli üretimi artırmaktı
Atatürk'ün ekonomik politikalarının temel taşı, yerli üretimi artırmak ve ithalat bağımlılığını azaltmaktı. 1920'lerde başlayan demiryolu inşaatları, sanayinin altyapısını oluşturdu. Yabancı şirketlerden millileştirilen hatlar üzerine binlerce kilometre yeni ray döşendi; bu, hammaddelerin fabrikalara ulaşmasını ve ürünlerin pazarlara dağıtılmasını sağladı. Örneğin, Kayseri- Sivas hattı gibi projeler, iç Anadolu'nun sanayi potansiyelini açığa çıkardı. Bu altyapı yatırımları, sanayi atılımlarının vazgeçilmez önkoşulu oldu.

Cumhuriyet'in ilk sanayi zaferi
Tekstil sektörü, Cumhuriyet'in ilk sanayi zaferlerinden biriydi. Osmanlı'dan kalan sınırlı tesisler üzerine inşa edilen yeni fabrikalar, pamuklu dokumadan ipliğe kadar yerli üretimi domine etti. Kayseri'de kurulan bez fabrikası, yerel pamuğu işleyerek ithal kumaş ihtiyacını azalttı ve binlerce işçiye istihdam sağladı.
Benzer şekilde, Nazilli'de açılan basma fabrikası, modern makinelerle donatılarak Ege Bölgesi'nin tekstil merkezi haline geldi. Bu tesisler, yalnızca üretim değil, aynı zamanda teknik eğitim veren okullarla desteklendi; işçiler Avrupa standartlarında yetiştirildi.
Yerli şeker fabrikaları kuruldu
Şeker sanayisi, Atatürk'ün stratejik önceliklerinden biriydi. İthal şekere bağımlılığı kırmak amacıyla, yerli pancar üretimini teşvik eden politikalarla fabrikalar kuruldu. Alpullu'daki tesis, 1926'da üretime başlayarak Türkiye'nin ilk modern şeker fabrikası oldu ve kısa sürede günlük tonlarca pancar işler kapasiteye ulaştı.
Bunu takiben Uşak'ta açılan fabrika, Batı Anadolu'nun tarım ekonomisini dönüştürdü. Eskişehir ve Turhal'daki şeker fabrikaları ise İç Anadolu ve Karadeniz'i kapsayarak ulusal bir ağ oluşturdu. Bu yatırımlar, köylülere pancar ekim kontratları vererek tarımı sanayiye entegre etti ve gıda güvenliğini sağladı.

Madencilik ve ağır sanayi
Madencilik ve ağır sanayi, Cumhuriyet'in kalkınma motoru haline geldi. Karabük'te demir-çelik üretimine yönelik entegre tesisler, yerli cevherin işlenmesini mümkün kıldı; bu, makine ve inşaat sektörlerinin temel taşını döşedi.
Zonguldak kömür havzası genişletilerek enerji üretimi artırıldı. Bursa'da ipek dokuma, Malatya'da pamuklu mensucat tesisleri gibi bölgesel fabrikalar, yerel kaynakları değerlendirerek dengeli bir sanayi dağılımı sağladı. Ayrıca, Kırıkkale'de silah ve mühimmat üretimi için kurulan fabrika, savunma sanayisinin bağımsızlığını güvence altına aldı.
O dönemde uçak fabrikası kuruldu
Havacılık ve kimya gibi ileri teknolojiler de ihmal edilmedi. Eskişehir'de tayyare (uçak) tamir ve montaj atölyeleri, Kayseri'de uçak fabrikası kuruldu; bu, genç Cumhuriyet'in gökyüzüne uzanan hayallerini somutlaştırdı.
İskenderun'da demir-çelik, Paşabahçe'de cam sanayii gibi projeler, ithal ikamesini hedefledi. Sümerbank'ın öncülüğünde onlarca tesis açıldı: Gemlik'te suni ipek, Keçiborlu'da kükürt, İzmit'te kağıt ve selüloz fabrikaları, modern üretim teknikleriyle donatıldı. Bu fabrikalar, yalnızca ekonomik değil, sosyal dönüşümün de aracı oldu; kadın işçilerin istihdamı arttı, meslek okulları çoğaldı.
15 yılda yüzlerce fabrika faaliyete geçirildi
1933'te başlayan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı, bu atılımları sistematik hale getirdi. Plan kapsamında tekstil, madencilik ve gıda sektörlerine odaklanıldı; ikinci plan ise savaş öncesi koşullarda ağır sanayiye yöneldi. Sonuçta, 1923'te sanayi üretimi neredeyse sıfırken, 1938'e gelindiğinde yüzlerce fabrika faaliyete geçmiş, milli gelirde sanayi payı yüzde 10'lardan yüzde 20'lere yükselmişti. İşçi sayısı on binlere ulaştı, köyler kentlere bağlandı.
Atatürk dönemi ekonomik ve sanayi atılımları, bir ulusun küllerinden doğuşunun hikayesidir. Devletçilikle özel girişim dengelenerek, yabancı sermayeye alternatif bir model yaratıldı. Bu fabrikalar, yalnızca tuğla ve makineden ibaret değildi; bağımsızlık, kalkınma ve modernleşmenin simgeleriydi. Bugün Türkiye'nin sanayi altyapısının temelleri, o dönemin vizyoner adımlarına dayanır; Atatürk'ün "Ekonomik bağımsızlık yoksa, tam bağımsızlık olamaz" sözü, bu mirasın en güçlü ifadesidir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında savaşlar, kapitülasyonlar ve yabancı sermaye egemenliği nedeniyle çökmüş bir ekonomi devralan Mustafa Kemal Atatürk, ulusal bağımsızlığın ekonomik bağımsızlıkla tamamlanması gerektiğine inanıyordu. Bu vizyon doğrultusunda, 1923-1938 yılları arasındaki dönemde, devlet öncülüğünde yoğun bir sanayileşme hamlesi başlatıldı.
İzmir İktisat Kongresi (1923) ile özel teşebbüs teşvik edilirken, Büyük Buhran'ın (1929) etkisiyle 1930'larda devletçilik ilkesi benimsenerek kamu yatırımları hız kazandı.
Bu süreçte, demiryollarından tekstile, madencilikten şeker üretimine uzanan yüzlerce fabrika kuruldu; tarım reformları, kooperatifler ve beş yıllık sanayi planları ile ülke kendi ayakları üzerinde durur hale getirildi.
Atatürk'ün temel görüşü yerli üretimi artırmaktı
Atatürk'ün ekonomik politikalarının temel taşı, yerli üretimi artırmak ve ithalat bağımlılığını azaltmaktı. 1920'lerde başlayan demiryolu inşaatları, sanayinin altyapısını oluşturdu. Yabancı şirketlerden millileştirilen hatlar üzerine binlerce kilometre yeni ray döşendi; bu, hammaddelerin fabrikalara ulaşmasını ve ürünlerin pazarlara dağıtılmasını sağladı. Örneğin, Kayseri- Sivas hattı gibi projeler, iç Anadolu'nun sanayi potansiyelini açığa çıkardı. Bu altyapı yatırımları, sanayi atılımlarının vazgeçilmez önkoşulu oldu.

Cumhuriyet'in ilk sanayi zaferi
Tekstil sektörü, Cumhuriyet'in ilk sanayi zaferlerinden biriydi. Osmanlı'dan kalan sınırlı tesisler üzerine inşa edilen yeni fabrikalar, pamuklu dokumadan ipliğe kadar yerli üretimi domine etti. Kayseri'de kurulan bez fabrikası, yerel pamuğu işleyerek ithal kumaş ihtiyacını azalttı ve binlerce işçiye istihdam sağladı.
Benzer şekilde, Nazilli'de açılan basma fabrikası, modern makinelerle donatılarak Ege Bölgesi'nin tekstil merkezi haline geldi. Bu tesisler, yalnızca üretim değil, aynı zamanda teknik eğitim veren okullarla desteklendi; işçiler Avrupa standartlarında yetiştirildi.
Yerli şeker fabrikaları kuruldu
Şeker sanayisi, Atatürk'ün stratejik önceliklerinden biriydi. İthal şekere bağımlılığı kırmak amacıyla, yerli pancar üretimini teşvik eden politikalarla fabrikalar kuruldu. Alpullu'daki tesis, 1926'da üretime başlayarak Türkiye'nin ilk modern şeker fabrikası oldu ve kısa sürede günlük tonlarca pancar işler kapasiteye ulaştı.
Bunu takiben Uşak'ta açılan fabrika, Batı Anadolu'nun tarım ekonomisini dönüştürdü. Eskişehir ve Turhal'daki şeker fabrikaları ise İç Anadolu ve Karadeniz'i kapsayarak ulusal bir ağ oluşturdu. Bu yatırımlar, köylülere pancar ekim kontratları vererek tarımı sanayiye entegre etti ve gıda güvenliğini sağladı.

Madencilik ve ağır sanayi
Madencilik ve ağır sanayi, Cumhuriyet'in kalkınma motoru haline geldi. Karabük'te demir-çelik üretimine yönelik entegre tesisler, yerli cevherin işlenmesini mümkün kıldı; bu, makine ve inşaat sektörlerinin temel taşını döşedi.
Zonguldak kömür havzası genişletilerek enerji üretimi artırıldı. Bursa'da ipek dokuma, Malatya'da pamuklu mensucat tesisleri gibi bölgesel fabrikalar, yerel kaynakları değerlendirerek dengeli bir sanayi dağılımı sağladı. Ayrıca, Kırıkkale'de silah ve mühimmat üretimi için kurulan fabrika, savunma sanayisinin bağımsızlığını güvence altına aldı.
O dönemde uçak fabrikası kuruldu
Havacılık ve kimya gibi ileri teknolojiler de ihmal edilmedi. Eskişehir'de tayyare (uçak) tamir ve montaj atölyeleri, Kayseri'de uçak fabrikası kuruldu; bu, genç Cumhuriyet'in gökyüzüne uzanan hayallerini somutlaştırdı.
İskenderun'da demir-çelik, Paşabahçe'de cam sanayii gibi projeler, ithal ikamesini hedefledi. Sümerbank'ın öncülüğünde onlarca tesis açıldı: Gemlik'te suni ipek, Keçiborlu'da kükürt, İzmit'te kağıt ve selüloz fabrikaları, modern üretim teknikleriyle donatıldı. Bu fabrikalar, yalnızca ekonomik değil, sosyal dönüşümün de aracı oldu; kadın işçilerin istihdamı arttı, meslek okulları çoğaldı.
15 yılda yüzlerce fabrika faaliyete geçirildi
1933'te başlayan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı, bu atılımları sistematik hale getirdi. Plan kapsamında tekstil, madencilik ve gıda sektörlerine odaklanıldı; ikinci plan ise savaş öncesi koşullarda ağır sanayiye yöneldi. Sonuçta, 1923'te sanayi üretimi neredeyse sıfırken, 1938'e gelindiğinde yüzlerce fabrika faaliyete geçmiş, milli gelirde sanayi payı yüzde 10'lardan yüzde 20'lere yükselmişti. İşçi sayısı on binlere ulaştı, köyler kentlere bağlandı.
Atatürk dönemi ekonomik ve sanayi atılımları, bir ulusun küllerinden doğuşunun hikayesidir. Devletçilikle özel girişim dengelenerek, yabancı sermayeye alternatif bir model yaratıldı. Bu fabrikalar, yalnızca tuğla ve makineden ibaret değildi; bağımsızlık, kalkınma ve modernleşmenin simgeleriydi. Bugün Türkiye'nin sanayi altyapısının temelleri, o dönemin vizyoner adımlarına dayanır; Atatürk'ün "Ekonomik bağımsızlık yoksa, tam bağımsızlık olamaz" sözü, bu mirasın en güçlü ifadesidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.




















































































