Dinci provokatörler tam mesai çalışıyor

Hemen her gün bir acıyla, vahşetle, ya da tehditlerle uyanıyoruz. Ya hainler askerimize, polisimize, vatandaşımıza kastetmiş. Ya iş kazası denilen ihmaller neticesinde onlarca vatandaşımız hayatını kaybetmiş. Ya 20 kişilik araçlara 40, 50 işçi bindirilmiş, kaza sonrası katliam yaşanmış. Ya belediye otobüslerinde insanlar yanmış. Ya öğrencileri taşıyan otobüs kaza yapmış. Ya borcu yüzünden intihar etmiş, oğlunu öldürmüş, ailesini katletmiş, eski eşini bıçaklamış vs. gibi haberlerle güne başlıyoruz. Çocuk kaçırma (kaybolma) cinsel taciz, fuhuş, hırsızlık, yolsuzluk, eroin, bonzai, işsizlik, enflasyon ve Ortadoğu'daki vahşet haberleri sıradanlaştığı (!) için önemsemiyoruz (!) artık. Normal demokrasilerde böyle bir tablonun yaşandığı her ülkede, vatandaşların ilk hedefinde illaki o ülkeyi yöneten iktidar vardır. Vatandaş ortaya çıkan böyle bir vahim tabloda iktidara hesap sorar, sorması da lazımdır. Ülkemiz normal olmadığı için milletimizin duruşu da normal değil. Ülkemizde iktidar, hesaba yanaşmadığı gibi ortaya çıkan her vahim tabloda ya vatandaşa hesap soruyor, ya da gündemi kaydırmak için medyadaki gönüllü veya paralı hizmetkârlarının yardımını bekliyor. O yardım 12 senedir kesintisiz devam etti, ediyor. Hele bu medyanın içinde öyle bir kesim var ki, bunlara "yaşayan Muaviye" desek tam anlamıyla ifade etmiş oluruz. Muaviye ne yapmıştı? Dünyalık mal, makam, şöhret için İmam Ali'ye baş kaldırmıştı. Kaybedeceğini anlayınca Kuran sahifelerini mızraklarının ucuna takmıştı. Bahsettiğim anlayış aynen bunu yapıyor. Fazla geriye gitmeyelim. Bu anlayış son bir ayda mızraklarını çoğalttı. Ekranlarından Ortadoğu vahşetini anlatıyorlar. Büyük İsrail'den bahsediyorlar. Ama BOP'un eş başkanından hiç bahsetmiyorlar. Terör olaylarını kınıyorlar, aziz şehitlerimize başsağlığı diliyorlar ama bu noktaya nasıl gelindiğini, bir devletin, terör örgütü karşısında nasıl böyle pasifize edildiğini, akil oldukları sürecin kapsama alanını, terör örgütüyle yapılan pazarlıkları vs. anlatmıyorlar. Madenlerimizde binlerce insanımız helal lokma için göz göre göre ölüme gidiyor. Bu zihniyet bir taraftan cenaze sahiplerine "ölüm bu işin kaderi" telkini yaparken, diğer taraftan madene gömlekle inen, aynı gömleği günlerce giyen, günde birkaç gömlek değiştiren bakanları övmekle bitiremiyor. Bunlara göre suçlu belli; Maden sahipleri. Ama bu ruhsatları onlara kim verdi? Kapatma kararında araya giren o 50 kişi kim? Bu ruhsat sahipleri, iktidar partisiyle tesadüfen mi kanka oldu? İktidarın, vatandaşa dağıttığı, bedelini devlet kasasından ödediği kalitesiz kömürler neden hep bu ruhsat sahiplerinden alınıyor? Bu gibi soruları gündem dahi etmiyorlar.Kaçak Saray açılır. Belgeler, kararlar, yapılan israfın vahameti, dünyadaki örnekleri filan yazılır, çiziliyor, konuşulur? Bunlar, cevap olarak Beyaz (ak) Saraya karşı çıkanların evinin bahçesinde havuz var, tenis kortu, golf sahası var, diye hedef saptırmaya kalkarlar."Ezan sesinden rahatsız olanlar bu ülkeyi terk etsin" manşeti atarlar. "Tebliğ için Validebağ'a gittik. Bize parmak attılar" diyen, ne idüğü belirsiz kişileri haber yaparlar. Vatandaşı din düşmanı olarak göstermeye kalkarlar? Daha geçen Pazartesi, "Cami altında domuz eti" başlığıyla haber yayınladılar. İstanbul'da bir markette (ismini de yazmışlardı) domuz eti satılıyormuş ve bu kabul edilemezmiş. Bunlara sakın! Domuz etini kasaplık hayvan statüsüne kim kavuşturdu? Satılmasına kim izin verdi? Sorularını sormayın! Münafık damgası yersiniz!        Köşelerine bakarsın ahkâm kesen isimlerle doludur. Kimisi "asıl korkulması gereken İsrail değil İran'dır" der. Kimisi, "ehveni şer'e sarılalım" der. Kimisi bayanların internete girmemeleri, fetvasını yayınlar. Kimisi artık nikâhlar şeriata göre kıyılsın, teklifinde bulunur. Ve nihayet asıl hedeflerini açıkladılar; "HİLAFET KURULSUN". Nasıl bir hilafet? VATİKAN örneğindeki gibi?  Ne diyelim! Muaviye dünyadan aç gitti, gözü açık gitti. Bunlarında aç gideceğinden şüpheniz olmasın?