Dinlerarası diyalog -yumuşatılan ismiyle kültürlerarası veya medeniyetler arası diyalog şekliyle de ifade ediliyor- kapsamında, ülkemizde dini konularda yapılan tahrifatlar her geçen gün artmaktadır.
Öncelikle Dinlerarası Diyalog ne demektir ve nasıl çıkmıştır? buna değinelim.
Dinlerarası Diyalog, Papalığın II. Vatikan Konsili'nin 4. Oturumunda kabul edilen, "Nastra Aetate" diye bilinen konsil metninde aktarılan ve 28 Ekim 1965'te Papa VI. Paul'un onayıyla ilan edilen, "Papalığın 3. bin yıl hedefi olarak açıkladığı Asya'nın Hıristiyanlaşması projesinin bir yöntemidir. Papalığın "çağdaş Hıristiyanlaştırma ve misyonerlik usulü"dür.
Kendi kaynaklarında bahsedilen diyalog, bizim anladığımız manada karşılıklı dostane etkileşimler değil, tamamen siyasi bir takım çıkarlar uğruna Asya'daki milletleri Hıristiyanlaştırmaktır.
Papa II. Jean Paul, Milenyum'da yaptığı konuşmada bunu net olarak ortaya koymaktadır: "Birinci binyılda Avrupa Hıristiyanlaştırıldı, ikinci binyılda da Amerika ve Afrika Hıristiyanlaştırıldı. Üçüncü binyılda ise Asya'yı Hıristiyanlaştıralım".
Batılıların ve onların dini otoritesi Papa'nın ağzından Dinlerarası Diyalog tarifi.
Dinlerarası Diyalog çalışmaları 1965'te ortaya atıldı ve 1998'de Türkiye'de gündeme geldi. Milenyum konuşması ise 1999'un Aralık ayı sonuna denk geliyor.
Yine 2000 yılının Eylül ayında ABD'nin önde gelen gazetelerinden Washington Post gazetesinde yayınlanan bir haberde, Vatikan'ın dinler arası eşitliği reddettiği ve yine Vatikan'ın hazırladığı bir belgede sadece Katolik mezhebinin gerçek bir din olduğu iddia edilmişti.
Vatikan İnanç Doktrini Kurulu tarafından hazırlanan raporda, Hıristiyan olmayanların kurtarılması gerektiği, ancak kurtulma şanslarının düşük olduğu, Hıristiyanlığın diğer mezheplerinden olanların ise Papalığın otoritesini tanımamak da dahil olmak üzere eksikleri olduğu iddia edilmişti.
Gerçek dinin sadece Katolik mezhebinin kilisesinde yaşandığı savunulan belgede, Katolik inancının diğer tüm inançların anası olduğu öne sürülmüştü.
Vatikan'ın dini doktrinle ilgili bir numaralı yetkilisi Kardinal Ratzinger, belgeyi tanıtmak üzere düzenlediği basın toplantısında, bazı teologların, tüm dinleri eşit görerek hoşgörünün sınırlarını aştıklarını ve amacından saptırdıklarını iddia etmişti.
Bütün bu gerçekler, Dinlerarası Diyaloğun neyi ortaya koyduğunu, maksadının ve hedefinin ne olduğunu, onu ortaya çıkaranların ağzından, net ve açık bir şekilde ifade etmektedir.
Bütün bu açık ve net ifadelere rağmen Dinlerarası Diyalog, maalesef Türkiye'de, maksatlı bir şekilde, insanımıza "Hoşgörü, kardeşlik, birlik, beraberlik, karşılıklı uyum halinde iletişim" anlamlarında lanse edilmiş ve Batılıların yukarıda bahsettiğimiz kendi belgeleriyle sunulan ifadeleri ve hedefleri gizlenmiştir.
Siz hiç Vatikan'ın Dinlerarası Diyalog tarifinden ve yapmış olduğu açıklamalardan "dostluk ve kardeşlik" mesajı çıkarabiliyor musunuz?
Ülkemizde Dinlerarası Diyalog yalanı kapsamında, AB hayali uğruna, Batılılaşma süreci uğruna öyle şeyler yapılıyor ki, bunların hepsi vatanımızı ve milletimizi her geçen gün uçuruma doğru itiyor.
Osmanlının ve Endülüs'ün çöküşünün hep bu oyunlarla olduğunu unutmayalım.
Hoşgörüyü, kardeşliği, yardımseverliği gerçek manada yaşayan ve bütün dünyaya doya doya yaşatan bir neslin evlatları olarak hoşgörünün kırıntısını bile taşımayan Batı medeniyetinden medeniyet noktasında alacağımız hiçbir şey yoktur.
İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy ne güzel söylüyor "Alın Garbın ilmini, sanatını, bırakın kokuşmuş kültürünü".
Teknolojik olarak ilerde olmaları kültür noktasında da iyi oldukları anlamına gelmez. Medeniyet farklıdır, teknoloji farklıdır.
Bugün Hıristiyan Batı aleminin Bosna'da, Kosova'da, Irak'ta, Filistin'de yaptığı zulümler ortadadır.
Bunlar mı bize hoşgörüyü öğretecek?
Asırlarca Osmanlı Devleti içerisinde yetmiş iki millet dostça, kardeşçe yaşamıştır. İşte bu, Türk İslam medeniyetinin hoşgörüsünün ispatıdır.
İstanbul'un fethinden sonra Ayasofya'nın papazının şu sözlerini tarih kaydetmiştir "Kardinal külahı görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederim".
Bütün hedefi Batılılara uşak olmak olan siyasi zihniyetten kurtulup, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkarak, kendi özümüze uygun bir siyasi anlayışla bütün dünyaya efendi olacak noktaya gelmemiz lazım.
Unutmayalım, bu hem kendi ülkemizin geleceği, hem de dünyada inim inim inleyen bütün mazlum milletler için önemlidir.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024