Dokunulmazlık oyunu

Çeyrek asırdan beri İslam coğrafyasını İslamcı BOP çomaklarıyla mikserleyip Müslümanların anasını ağlatanlar, bölgemizde geniş çaplı Sünni-Şii savaşları, ülkemizde de Alevî-Sünni çatışmaları planlamışlardı.
Cüppeli, şalvarlı, tarikatçı, Selefi, Vehhabi bilumum İslamcılar, ABD-AB-İsrail ortak yapımı bu planda maalesef misyon üstlendiler. 
Ciddi vahşet ve katliamlar sergilendi.
Lakin asıl ve büyük oyunu BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş ve İcmal kadrosu bozdu. En kot kafalılarda bile Tevhid'in merkezinin Ehl-i Beyt olduğu dank etti; Amerika ve taşeronlarının ayakları sallandı.
Libya'yı, Mısır'ı, Suriye'yi, Yemen'i birbirine katıp Müslüman'ı Müslümana kırdırtanlar, Türk milletini diledikleri gibi birbirine katamadılar. Ankaralı İslamcılar ve taşradaki cüppelileri, sınır ötesinde fiilen Müslüman avına çıksalar da Türkiye'yi komşularıyla savaşa sokamadılar.
Haydar hoca, cüppeli zangoçların ve siyasal İslamcıların çanlarına ot tıkadı.
Küresel aktörler, Türkiye'ye dönük BOP stratejilerinde sadece Alevi-Sünni çatışmalarını planlamadılar; Dinlerarası Diyalog merkezli dönüştürme ve terör örgütü eksenli etnik çatışmaları da büyüttüler.
Bugün var güçleriyle FETÖ ve PKK avına çıkan siyasal İslamcılar, henüz iki sene öncesine kadar ABD, AB ve Vatikan aklıyla Cemaat ile, FETÖ ve PKK kadrolarıyla içli-dışlıydılar. Öyle ki adeta yedikleri-içtikleri bile ayrı gitmiyordu. Her türlü pazarlıkları birlikte yürüttüler.
Türkiye'yi bugünkü vahim hallere birlikte, cemaat halinde sürüklediler.
Millet bu gerçeği görmedi.
Prof. Dr. Baş'ın oyun bozması sebebiyle ülkemizde Alevi-Sünni çatışmasını tezgahlayamayanlar, planlarını farklı bir taktiğe evirmişler; hızla sanki etnik çatışma ve iç savaşın altyapısı oluşturuluyor.
Ülke, soğuk suyun altında çatlayan Diyarbakır karpuzu gibi çatladı, yarılıyoruz.
Başkanlık heveslisi İslamcıların, Güneydoğu operasyonları ve "kişiye özel dokunulmazlık" manevraları, ülkemizi sanki böyle yeni bir iç kargaşaya sürükleyecek nitelik arz ediyor. 
Aklı tutulmuş muhalefet de, basiretsiz İslamcıların milletimizi öğüten değirmelerine maalesefdolap beygiri gibi su taşıyor.
Demiyorlar ki, 15 senelik icraatlar ortaya çıkartmıştır ki, artık AKP kadrosunun eda ehliyeti kalmamıştır. Hukuku bile saltanat sopasına çevirmişler!
Sürükleniyoruz.
Güneydoğumuzdaki kanlı atraksiyonların üstüne seslendirilen "dokunulmazlık" manevrası, akılları başa getirecek nitelikte değil; akılları daha çok baştan alacak nitelikte.
Tamam, dokunulmazlıkları kaldıralım? Bunu yaparken Anayasa ve hukuk ekseninden savrulmayalım.
Anayasa'nın 14. maddesi bölücülük ve terör bağlamında zaten kimseye hiçbir imtiyaz tanımıyor? Bu işlere karışanlara dokunalım.
Lakin aynı Anayasa Madde 76'ya dayalı ve 2839 sayılı kanunla düzenlenmiş Milletvekili olmaya engel suç dosyalarına da dokunalım? Zaten bunlar, milletvekili olmaya bile engel suçlar değil mi?
Zimmet, İrtikap, Rüşvet, Hırsızlık, Dolandırıcılık, Sahtecilik, İnancı kötüye kullanma, Dolanlı iflas, İstimal ve istihlak (kullanma ve tüketme) kaçakçılığı dışındaki kaçakçılık suçları, Resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, Terör suçları, 765 Sayılı (Mülga)TCK'nın 125-173 ve 536/1,2, 3 ve 537/1,2,3,4,5 maddelerinde sayılmış suçlar vs?  
Terör suç da, bunlar suç değil mi?!
Hayır, bunlar suç değilse veya suç ama vekil olmaya engel değilse, neden Anayasa, yasa ve hukuk metinlerinde tek tek sıralanmış?!
Yok, eğer vekil olmaya engel suçlar ise, o halde bu dosya sahiplerine neden dokunulmazlık zırhı giydiriliyor?!
Nasıl bir hukuk ve medeniyet ki, hırsıza dokunulamıyor?!
Siyasal İslamcılar ve onların değirmenine su taşıyan aklı tutulmuş muhalefet, meselâ Zimmet, İrtikap, Rüşvet, Hırsızlık, Dolandırıcılık, Sahtecilik vs. suçları işlemiş olanlardan devlet ve millet adına hayır mı bekliyor?!
Benim korkum; "dokunulmazlık" velvelesinin, çatlamış Diyarbakır karpuzunu baştan aşağıya yarıp paramparça edecek halde Güneydoğumuzla bağlantılı geniş çaplı kanlı bir oyunun parçasına dönüşmesidir.
Bugüne kadar hep oyunları bozan, tevhidin, huzurun ve çözümün adresi olan Prof. Dr. Baş'a kulak asmayıp; aklı tutulmuş bu iktidar ve muhalefete destek veren milletimizin başı, bu körlükle gittiği müddete daha çok ağrıyacak, çok kırılacak!