Önce hareket, önce eylem, önce toprakla tohumu buluşturmak sonra da "tohumu ve çekirdeği çatlatan Allah'a" (Enbiya: 95) yakarış...
Önce eller, o yüce dergaha açılmayı hak edecek amellere imza atmalı, ayaklar bu hususta kendine düşeni yapmalı, salih amel cümlesinden sayılabilecek bir dokunmaya, bir müşkili halletmeye dair hareket ortaya koymalı, sonra da bu yorgunluk eşliğinde diller duaya durmalı.
Dualar, yüce makamlara ulaşmak için, "en güzel kabullere mazhar olabilmesi için" (Âl-i İmran: 37) salih amellerden kanatlara ihtiyaç duyarlar, onun için dualar her an kanatlandırılmalıdır.
Duaların amellerle o yüce makamlara yükseleceğini asla unutmamak gerekiyor.
"Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah'ındır, ona hoş kelimeler yükselir onu da ameli sâlih yükseltir." (Fatır: 10).
Hayat kitabını "salih amel" dikkatiyle okuduğumuz zaman göreceğiz ki, bu kitap inananlarını daima harekete teşvik etmekte, sürekli güzel eylemlere yöneltmekte, emir ve yasakları ile yedi yirmi dört esasına göre bağlılarını diri tutmaktadır.
Müslüman demek, her dem hareket halinde olan, koşan koşturan, bir başkasının problemini çözen, birine yardım taşıyan, birinin elinden tutan, birilerine ilaç götüren, bir hastanın ziyaretine koşan, bir kardeşinin defin işleri için koşuşturan insan demektir.
Gücünün yettiği oranda bütün organları bu "salih amel" eylemine iştirak edecek, koşacak terleyecek, ondan sonra da ellerini açıp "bunu benden kabul et" diye niyazda bulunacak.
Son ümmete "en güzel örnek" olarak takdim edilen İbrahim Peygamber öyle yapmış: "İbrahim ve İsmail Mâbed'in temellerini yükseltirken yalvardılar: Ey Rabbimiz! Bunu bizden kabul et; Sensin her şeyi bilen, her şeyi duyan!" (Bakara: 127).
Önce en az elli derece sıcaklığın altında taşla-toprakla, çamurla-iskele ile haşir-neşir olmak, önce temelleri yükseltmek sonra da "bunu bizden kabul et" demeyi hak etmek...
"İnanmış olarak yararlı iş işleyenin emeği inkâr edilmeyecektir. Biz şüphesiz onu yazmaktayız." (Enbiya: 94).
"Siz ey rasûller! Helâl, temiz ve sağlıklı yiyecek içeceklerden yiyip için ve daima yerinde, sağlam, meşrû ve ıslaha yönelik davranış ve işlerde bulunun. Kuşkusuz Ben, işlediğiniz her şeyi hakkıyla bilmekteyim." (Mü'minun: 51).
Hatırlayalım, Hz. Musa, Medyen vadisinde vardığında, gün batarken, herkes evine, yurduna, yuvasına çekilirken o bir gölgeliğe çekilerek çok dokunaklı bir yalvarışta-yakarışta bulunmuştu ama ondan önce bir "salih amele" imza atmış, Şuayb Peygamberin kızlarının bir müşkilini halletmiş, koyunlarını sulayarak onları yolcu etmiş sonra da şöyle niyazda bulunmuştu: "Bunun üzerine onların davarlarını suvardı, sonra gölgeye çekilip, 'Ya Rabbî! Bana lutfedeceğin her türlü nimete muhtacım' diye dua etti." (Kasas: 24).
Delikanlılık çağında, henüz peygamber değilken Hz. Musa'nın bu içten yalvarışı-yakarışı kabul edilmiş ve ıssız vadide, o garip diyarda gecenin karanlığı onu kuşatmak üzere iken Şuayb Peygamberin daveti çıkagelmişti.
Evet, dualar yükselir ameller ile.
Dualarımızı salih emellerle kanatlandırmak borcundayız, bu da daima hareket halinde olmak demektir.
Önce amel sonra dua.
Önce bir hayata iyilikle dokunmak, önce bir gönüle girmek, bir gönül kazanmak sonra da niyazda bulunmak...
Önce eller, o yüce dergaha açılmayı hak edecek amellere imza atmalı, ayaklar bu hususta kendine düşeni yapmalı, salih amel cümlesinden sayılabilecek bir dokunmaya, bir müşkili halletmeye dair hareket ortaya koymalı, sonra da bu yorgunluk eşliğinde diller duaya durmalı.
Dualar, yüce makamlara ulaşmak için, "en güzel kabullere mazhar olabilmesi için" (Âl-i İmran: 37) salih amellerden kanatlara ihtiyaç duyarlar, onun için dualar her an kanatlandırılmalıdır.
Duaların amellerle o yüce makamlara yükseleceğini asla unutmamak gerekiyor.
"Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah'ındır, ona hoş kelimeler yükselir onu da ameli sâlih yükseltir." (Fatır: 10).
Hayat kitabını "salih amel" dikkatiyle okuduğumuz zaman göreceğiz ki, bu kitap inananlarını daima harekete teşvik etmekte, sürekli güzel eylemlere yöneltmekte, emir ve yasakları ile yedi yirmi dört esasına göre bağlılarını diri tutmaktadır.
Müslüman demek, her dem hareket halinde olan, koşan koşturan, bir başkasının problemini çözen, birine yardım taşıyan, birinin elinden tutan, birilerine ilaç götüren, bir hastanın ziyaretine koşan, bir kardeşinin defin işleri için koşuşturan insan demektir.
Gücünün yettiği oranda bütün organları bu "salih amel" eylemine iştirak edecek, koşacak terleyecek, ondan sonra da ellerini açıp "bunu benden kabul et" diye niyazda bulunacak.
Son ümmete "en güzel örnek" olarak takdim edilen İbrahim Peygamber öyle yapmış: "İbrahim ve İsmail Mâbed'in temellerini yükseltirken yalvardılar: Ey Rabbimiz! Bunu bizden kabul et; Sensin her şeyi bilen, her şeyi duyan!" (Bakara: 127).
Önce en az elli derece sıcaklığın altında taşla-toprakla, çamurla-iskele ile haşir-neşir olmak, önce temelleri yükseltmek sonra da "bunu bizden kabul et" demeyi hak etmek...
"İnanmış olarak yararlı iş işleyenin emeği inkâr edilmeyecektir. Biz şüphesiz onu yazmaktayız." (Enbiya: 94).
"Siz ey rasûller! Helâl, temiz ve sağlıklı yiyecek içeceklerden yiyip için ve daima yerinde, sağlam, meşrû ve ıslaha yönelik davranış ve işlerde bulunun. Kuşkusuz Ben, işlediğiniz her şeyi hakkıyla bilmekteyim." (Mü'minun: 51).
Hatırlayalım, Hz. Musa, Medyen vadisinde vardığında, gün batarken, herkes evine, yurduna, yuvasına çekilirken o bir gölgeliğe çekilerek çok dokunaklı bir yalvarışta-yakarışta bulunmuştu ama ondan önce bir "salih amele" imza atmış, Şuayb Peygamberin kızlarının bir müşkilini halletmiş, koyunlarını sulayarak onları yolcu etmiş sonra da şöyle niyazda bulunmuştu: "Bunun üzerine onların davarlarını suvardı, sonra gölgeye çekilip, 'Ya Rabbî! Bana lutfedeceğin her türlü nimete muhtacım' diye dua etti." (Kasas: 24).
Delikanlılık çağında, henüz peygamber değilken Hz. Musa'nın bu içten yalvarışı-yakarışı kabul edilmiş ve ıssız vadide, o garip diyarda gecenin karanlığı onu kuşatmak üzere iken Şuayb Peygamberin daveti çıkagelmişti.
Evet, dualar yükselir ameller ile.
Dualarımızı salih emellerle kanatlandırmak borcundayız, bu da daima hareket halinde olmak demektir.
Önce amel sonra dua.
Önce bir hayata iyilikle dokunmak, önce bir gönüle girmek, bir gönül kazanmak sonra da niyazda bulunmak...
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024