Almanya’dan sonra Antalya’da 6. Ehl-i Beyt Sempozyumu binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşti. Antalya’nın Elmalı ilçesinde bulunan Tekkeköy aynı zamanda Abdal Musa Hazretlerinin Türbesine ev sahipliği yapıyor.
Abdal Musa, Hacı Bektaş-ı Veli’nin hem amcaoğlu hem de halifesi olarak 14. Yüzyılda yaşamıştır. Hacı Bektaş-ı Veli’nin işaretleriyle Anadolu insanının İslam’ı kabul etmesinde çok büyük emekleri vardır. Bu yüce hatıraları canlandırmak ve ait olduğumuz medeniyetin mimarlarını bize yerinde anlatan Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, Arapçada meşhur “Şeref-ül mekân bil mekin” (Bir yerin şerefi orada yaşayanlarla ölçülür) sözünü teyit edercesine Tekke köyünü müşerref eden Abdal Musa’yı bizlere müşahhas olarak da öğretti.
Tekkeköy’e vardığımızda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Şimşekler ortalığı aydınlatırken herkes sığınacak bir liman arıyordu. Bereket versin ki Ehl-i Beyt çadırı bütün güzelliğiyle bir gelin gibi süslüydü. İçerisi Dünyanın her yerinden gelmiş dostlarla doluydu. Afrikalısı, Avrupalısı, Türkü, Lazı, Arabı , Çerkezi, Kürdü ve adını sayamadığım nice kavimlerin mensuplarıyla Alevi’si, Sünni’si, Caferi’si, Bektaşi’siyle bütün Ehli Beyt aşıkları pür dikkat tek yürek tek bilek yerlerini büyük bir vakarla almışlardı.
Dışarıda kızılca kıyamet koparken Ehl-i Beyt çadırına sığınanlar emniyet içindeydi. Aynen tufan esnasında Nuh’un gemisine binenler gibi kendilerinden emin ve vakur. Hani vaktiyle Nuh (as) kavmini ikaz etmişti ve tufanla korkutmuştu ya. Azıtan ve sapıtan inkârcılar alay edip inatla gemiye binmemişlerdi. Binenler hem imanlarını kurtardı hem de canlarını. İşte geçtiğimiz Pazar günü Ehl-i Beyt çadırına sığınanlar sadece yağmurdan çamurdan şimşekten korunmadılar aynı zamanda nifaktan, deccalin şerrinden, ikilikten, BOP yalanlarından, günümüz Yezid’lerinden ve ahir zaman fitnelerinden kurtulup tertemiz oldular. Ehl-i Beyt sayesinde hem dünyamız hem de ahiretimizin mamur olacağına şahit olduk.
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız o gün birçok müjde verdiler. Türkiye’nin bütün problemlerini çözeceklerinin altına tekrar imza attılar. Gerçek te de notere bu şekilde imza atan ilk ve tek lider kendileridir. Sünni-Şii birlik ve beraberliğini en müdellel bir tarzda İmam Azam ve İmam Şafi’den örneklerle perçinlediler. Mezhep imamlarının Ehl-i Beyt mektebinin en öndeki mensupları olduğu ve canlarını bu uğurda feda ettiklerini ifade ettiği konuşmaları sık sık alkış ve tezahüratlarla kesiliyordu.
Büyük bir coşku ve aşk seliyle karışan gözyaşları yağmurla yarışıyordu.
Abdal Musa, Hacı Bektaş-ı Veli’nin hem amcaoğlu hem de halifesi olarak 14. Yüzyılda yaşamıştır. Hacı Bektaş-ı Veli’nin işaretleriyle Anadolu insanının İslam’ı kabul etmesinde çok büyük emekleri vardır. Bu yüce hatıraları canlandırmak ve ait olduğumuz medeniyetin mimarlarını bize yerinde anlatan Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, Arapçada meşhur “Şeref-ül mekân bil mekin” (Bir yerin şerefi orada yaşayanlarla ölçülür) sözünü teyit edercesine Tekke köyünü müşerref eden Abdal Musa’yı bizlere müşahhas olarak da öğretti.
Tekkeköy’e vardığımızda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Şimşekler ortalığı aydınlatırken herkes sığınacak bir liman arıyordu. Bereket versin ki Ehl-i Beyt çadırı bütün güzelliğiyle bir gelin gibi süslüydü. İçerisi Dünyanın her yerinden gelmiş dostlarla doluydu. Afrikalısı, Avrupalısı, Türkü, Lazı, Arabı , Çerkezi, Kürdü ve adını sayamadığım nice kavimlerin mensuplarıyla Alevi’si, Sünni’si, Caferi’si, Bektaşi’siyle bütün Ehli Beyt aşıkları pür dikkat tek yürek tek bilek yerlerini büyük bir vakarla almışlardı.
Dışarıda kızılca kıyamet koparken Ehl-i Beyt çadırına sığınanlar emniyet içindeydi. Aynen tufan esnasında Nuh’un gemisine binenler gibi kendilerinden emin ve vakur. Hani vaktiyle Nuh (as) kavmini ikaz etmişti ve tufanla korkutmuştu ya. Azıtan ve sapıtan inkârcılar alay edip inatla gemiye binmemişlerdi. Binenler hem imanlarını kurtardı hem de canlarını. İşte geçtiğimiz Pazar günü Ehl-i Beyt çadırına sığınanlar sadece yağmurdan çamurdan şimşekten korunmadılar aynı zamanda nifaktan, deccalin şerrinden, ikilikten, BOP yalanlarından, günümüz Yezid’lerinden ve ahir zaman fitnelerinden kurtulup tertemiz oldular. Ehl-i Beyt sayesinde hem dünyamız hem de ahiretimizin mamur olacağına şahit olduk.
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız o gün birçok müjde verdiler. Türkiye’nin bütün problemlerini çözeceklerinin altına tekrar imza attılar. Gerçek te de notere bu şekilde imza atan ilk ve tek lider kendileridir. Sünni-Şii birlik ve beraberliğini en müdellel bir tarzda İmam Azam ve İmam Şafi’den örneklerle perçinlediler. Mezhep imamlarının Ehl-i Beyt mektebinin en öndeki mensupları olduğu ve canlarını bu uğurda feda ettiklerini ifade ettiği konuşmaları sık sık alkış ve tezahüratlarla kesiliyordu.
Büyük bir coşku ve aşk seliyle karışan gözyaşları yağmurla yarışıyordu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İkinci Trump dönemi nelere gebe? / 11.11.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024