İnsanız, beşeriz, her birimizin birçok zaafları var, düşe-kalka yol almaya devam ediyoruz.
Kimimizi mal-mülk sevdası teslim almış, kimimizi makam-mevki sevdası, ya da başka başka çukurlar...
Dünya ve dünyalıklar dört nala koşturuyorlar peşlerinden.
Peşlerinden dolu-dizgin koşarken çoğu zaman dökülen değerlerimizin farkına bile varmıyoruz, kul hakkına riayet, gönülleri kırmama hassasiyeti dökülüp gidiyor.
Zalime ve zulme meyletmeme özelliği, haksızlara ve haksızlıklara daima karşı çıkma erdemi ne yazık ki bu koşuşturmada dökülen değerlerimiz arasındalar.
Saplandığımız yanlışları ısrarla savunmak, yanlışta ısrar edenleri savunmak düştüğü yerde kalmanın en bariz örneklerinden olsa gerek.
Düşe-kalka yürü ama sakın düştüğün yerde kalma ve daima kalkmanın gayreti içinde ol.
Beşeriyetin ilk atası Hz. Âdem'den beri hep öyle olmuş, düşüp kalkanlar kazanmış ama düşüp kalanlar hep kaybetmişler.
Düşüp kalkmak biraz da tevbeyi, biraz da pişmanlığı çağrıştırır.
Düşüp kalmak, düştüğü yerde kalmak, kalkmayı reddetmek biraz da kibri ve hatayı sahiplenmeyi çağrıştırır.
Düşüp kalkmak, kalkmak için gayret etmek, debelenmek, ter dökmek gerektiğinde gözyaşı dökmek Hz. Âdem ile Havva'nın pişmanlıklarını, tevbe ve istiğfarlarını çağrıştırır:
"Âdem ile eşi dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize haksızlık ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, elbette ziyan edenlerden oluruz." (A'raf: 23).
Düşüp kalmak, düştüğü yerde kalmakta ısrar etmek biraz da şeytanın inadını, kibir ve gururunu çağrıştırır.
Bile bile yaptığı yanlışta ısrar etmenin, içine düştüğü yanlışları savunmanın müttakilere yakışmayacak bir davranış olduğunu öğreniyoruz hayat kitabımızdan.
Gerek Yüce Yaratıcıya karşı olan vazifelerinde gerekse insanın hemcinsleri ile olan ilişkilerinde duyarlı olması, Hakkın ve halkın hukukuna riayet etmesi hem dünyası hem de ahireti için olmazsa olmazları arasındadır.
Atamızın ve anamızın yaptıkları gibi tevbeye yönelmek, istiğfara devam etmek ve pişmanlık gözyaşları dökmek, insanın düştüğü yerden kalkmaya çalışmasının belirtileridir.
Tevbe ve istiğfar, pişmanlık gözyaşları, hal diliyle; düştüğüm bu durumdan memnun değilim, düştüğüm bu çukurdan çıkmak, kurtulmak istiyorum demektir.
"ve onlar ki bir kabahat yaptıkları veya nefislerine bir zulmettikleri vakit Allah'ı anarlar da derhal günahlarına istiğfar ederler, günahları da Allah'tan başka kim mağfiret eder? Hem yaptıklarına bile bile ısrar etmezler." (Âl-i İmran: 135).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024