'Ehl-i Beyt'imden başka yardımcım yoktu'
İmam Ali Efendimiz şöyle buyurdu: "Baktım, Ehl-i Beyt'imden başka ne bir yardımcım, ne bir savunucum ve de bir dayanağımın olmadığını gördüm. Bu yüzden onları ölümün pençesine atmaktan çekindim. Dolayısıyla çerçöp kaçmış gözlerimi yumdum, kemik saplanmış boğazımla tükürüğümü yuttum"
13.08.2018 00:00:00
İmam Ali (a.s.) hilafet konusunda kendisine yapılan haksızlık konusunda şöyle buyurmuştur: "Soyumuz daha üstün, Peygamber (s.a.a.) ile akrabalık bağımız daha sağlam olduğu halde hilafet konusunda bize zorbalık edilmesinin sebebi hilafetin çekici ve cezzab oluşudur. Bir grup hırslanarak ona yumuldu, diğer bir grup (Ehl-i Beyt) ise cömertçe el çekti. (Aramızda hüküm verecek) Hakem ise Allah'tır." (Şerh-u Nehc'il-Belağa-i İbn-i Ebi'l-Hadid, 9/241).
Aynı hususta yine şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! Şüphesiz ki bizden olanların (iktidarı ele geçirme isteğinin), kudrete rağbet ve dünya malından bir şey elde etmek için oluşmadığını sen çok iyi biliyorsun. Aksine biz, mazlum kulların güven bulsunlar, askıya alınmış hükümlerin yeniden uygulansın, dininin nişaneleri yerine geri dönsün ve ülkeleri, ıslah ve bayındır olsun diye hükümeti istedik." (a.g.e., 8/263).
İmam Ali Efendimiz şöyle buyurdu: "Baktım, Ehl-i Beyt'imden başka ne bir yardımcım, ne bir savunucum ve de bir dayanağımın olmadığını gördüm. Bu yüzden onları ölümün pençesine atmaktan çekindim. Dolayısıyla çerçöp kaçmış gözlerimi yumdum, kemik saplanmış boğazımla tükürüğümü yuttum." (a.g.e., 11/109).
Tefrika ile gelen musibetin büyüklüğüne işaret eden İmam Ali Efendimiz şöyle buyurdu: "Allah'a and olsun ki, Arabın, Peygamber'in (s.a.a.) vefatından sonra hilafeti Ehl-i Beyt'inden alacağı ve onlardan uzaklaştıracağı aklımdan bile geçmiyor, hayalime bile gelmiyordu. Ama sonunda bir grubun mürted olarak İslam'dan döndüğünü ve insanları Muhammed'in (s.a.a.) dinini yok etmek için davet ettiğini gördüm. Dolayısıyla İslam ve Müslümanlara yardım etmezsem, onda bir gedik açılmasından veya yıkılmasından korktum. Bunun musibeti bana (hilafetten mahrumiyet musibetinden) daha büyüktür." (a.g.e., 17/151).
Aynı hususta yine şöyle buyurmuştur: "Allah'a and olsun ki, Müslümanlar arasında ayrılık çıkacağından, küfre döneceklerinden ve dinin zarar göreceğinden korkmasaydım mevcut şartları değiştirmek için çalışırdım." (Emali-i Müfid, 155/6).
İmam Sâdık (a.s.), "Ali'nin (a.s.) bir hakkı vardı (o halde) onu kıyamdan engelleyen şey neydi?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah Resûlullah'ı (s.a.a.) bu iş ile görevlendirdi ve 'Allah yolunda savaş; sen ancak kendinden sorumlusun' (Nisa/84) buyurdu." (Nur'us-Sakaleyn, 1/524/436; Vesail'uş Şia, 11/66, 30. Bölüm; Mustedrek'ul-Vesail, 11/72, 28. Bölüm). (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).
OKAN EGESEL
Aynı hususta yine şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! Şüphesiz ki bizden olanların (iktidarı ele geçirme isteğinin), kudrete rağbet ve dünya malından bir şey elde etmek için oluşmadığını sen çok iyi biliyorsun. Aksine biz, mazlum kulların güven bulsunlar, askıya alınmış hükümlerin yeniden uygulansın, dininin nişaneleri yerine geri dönsün ve ülkeleri, ıslah ve bayındır olsun diye hükümeti istedik." (a.g.e., 8/263).
İmam Ali Efendimiz şöyle buyurdu: "Baktım, Ehl-i Beyt'imden başka ne bir yardımcım, ne bir savunucum ve de bir dayanağımın olmadığını gördüm. Bu yüzden onları ölümün pençesine atmaktan çekindim. Dolayısıyla çerçöp kaçmış gözlerimi yumdum, kemik saplanmış boğazımla tükürüğümü yuttum." (a.g.e., 11/109).
Tefrika ile gelen musibetin büyüklüğüne işaret eden İmam Ali Efendimiz şöyle buyurdu: "Allah'a and olsun ki, Arabın, Peygamber'in (s.a.a.) vefatından sonra hilafeti Ehl-i Beyt'inden alacağı ve onlardan uzaklaştıracağı aklımdan bile geçmiyor, hayalime bile gelmiyordu. Ama sonunda bir grubun mürted olarak İslam'dan döndüğünü ve insanları Muhammed'in (s.a.a.) dinini yok etmek için davet ettiğini gördüm. Dolayısıyla İslam ve Müslümanlara yardım etmezsem, onda bir gedik açılmasından veya yıkılmasından korktum. Bunun musibeti bana (hilafetten mahrumiyet musibetinden) daha büyüktür." (a.g.e., 17/151).
Aynı hususta yine şöyle buyurmuştur: "Allah'a and olsun ki, Müslümanlar arasında ayrılık çıkacağından, küfre döneceklerinden ve dinin zarar göreceğinden korkmasaydım mevcut şartları değiştirmek için çalışırdım." (Emali-i Müfid, 155/6).
İmam Sâdık (a.s.), "Ali'nin (a.s.) bir hakkı vardı (o halde) onu kıyamdan engelleyen şey neydi?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah Resûlullah'ı (s.a.a.) bu iş ile görevlendirdi ve 'Allah yolunda savaş; sen ancak kendinden sorumlusun' (Nisa/84) buyurdu." (Nur'us-Sakaleyn, 1/524/436; Vesail'uş Şia, 11/66, 30. Bölüm; Mustedrek'ul-Vesail, 11/72, 28. Bölüm). (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).
OKAN EGESEL
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.