Rasulullah (sav)'in ashabını sevmek, onlara karşı kalblerini ve dillerini tutmak, ehl-i sünnet ve'l-cemaat olan selef-i salih'in akidesinin esaslarındandır.
Çünkü iman ve ihsan itibariyle insanların en mükemmelleri, itaat ve cihat bakımından en büyükleri idiler. Yüce Allah onları Peygamberi (sav)'e ashab olmak üzere beğenip seçmiştir. Kendilerinden sonra gelecek herhangi bir kimse ne kadar yüksek bir noktaya ulaşırsa ulaşsın, asla yetişemeyeceği bir özelliğe sahib idiler. Bu ise Peygamber (sav)'ı görmek ve onunla oturup kalkmak, birlikte olmak şerefidir.Sahabe-i kiram'ın hepsi de yüce Allah'ın ve Rasülünün onların adil olduklarını belirtmesi dolayısı ile adaletlidirler. Onlar Allah'ın dostları ve seçkin kullarıdır. İnsanlar arasında seçtiği hayırlı şahıslardır. Onlar Peygamber (sav)'den sonra bu ümmetin en faziletlileridirler. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:"İleriye geçen muhacir ve ensar ile güzellikle onlara uyanlardan Allah razı olmuştur, onlar da ondan hoşnut olmuşlardır. Bunlar için orada ebediyyen kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler hazırlamışdır. İşte bu en büyük kurtuluştur." (et-Tevbe, 9/100)Onların mü'min ve fazilet sahibi kimseler olduklarına şehadet etmek kat'î bir esastır. Onları sevmek dindir, imandır. Onlara buğzetmek küfürdür, münafıklıktır. Ehl-i sünnet ve'1-cemaat onlardan ancak hayır ile sözederler. Çünkü Rasülullah -sallallahu aleyhi ve sellem- onları sevmiş, onları sevmeyi tavsiye (ve emr) etmiştir. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:"Ashabım hakkında Allah'tan korkun, Allah'tan. Benden sonra onları bir hedef edinmeyiniz. Çünkü onları seven bana sevgisi dolayısıyla sevmiştir. Onlara buğzeden de bana olan buğzu dolayısıyla buğzetmiş demektir. Onlara eziyet eden bana eziyet etmiş olur, bana eziyet eden de Allah'a eziyet etmiş demektir. Allah'a eziyet eden kimseyi de aradan fazla geçmeden Allah onu alır." (el-Elbanî, Sahih-u Süneni't-Tirmizî.)Rasülullah (sav) ile sohbeti olan yahut onu gören ve ona iman eden bir kimse arkadaşlığı bir sene, bir ay, bir gün yahut kısa bir süre dahi olsa o ashab'dandır.Ağacın altında bey'at etmiş sahabelerden hiçbir kimse ateşe girmeyecektir. Aksine yüce Allah onlardan razı olmuş, onlar da ondan razı olmuşlardır. Sayıları 1400 kişiden fazla idi. Peygamber -sallallabu aleyhi ve sellem- de: "Ağaç altında bey'at etmiş hiçbir kimse ateşe girmeyecektir." (Buharî) diye buyurmuştur.Ehl-i sünnet ve'l-cemaat, aralarında meydana gelmiş anlaşmazlıklar hakkında ileri geri konuşmazlar. İşterini Allah'a havale ederler. Onlardan isabetli olan kimse için iki ecir sözkonusudur. Aralarından hatalı olan kimseye de tek ecir vardır, inşaallah hatası da bağışlanacaktır.Onlardan kimseye sövmezler, aksine onları hakettikleri güzel övgülerle anarlar. Çünkü Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:"Ashabıma sövmeyiniz, ashabıma sövmeyiniz. Nefsim elinde olana yemin ederim ki, sizden herhangi bir kimse Uhud kadar altın infak edecek olursa, onlardan birisinin harcadığı bir müdde yahut onun yarısı kadarına dahi yetişemez." (Müslim)Ehl-i sünnet ve'l-cemaat ashab-ı kiram'ın hatadan korunmuş (masum) olmadıklarına inanırlar. Onlara göre yüce Allah tarafından korunmak (masum oluş), Rasullerinden seçtiği kimseler için tebliğ hususundadır. Ayrıca yüce Allah ümmetin genelini -fertleri değil- hata içinde olmaktan korumuştur. Peygamber (sav)de şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah benim ümmetimi bir sapıklık üzerinde biraraya getirmez. Allah'ın eli cemaatin üzerindedir." (el-Elbanî, Sahih-u Süneni't-Tirmizî)
Çünkü iman ve ihsan itibariyle insanların en mükemmelleri, itaat ve cihat bakımından en büyükleri idiler. Yüce Allah onları Peygamberi (sav)'e ashab olmak üzere beğenip seçmiştir. Kendilerinden sonra gelecek herhangi bir kimse ne kadar yüksek bir noktaya ulaşırsa ulaşsın, asla yetişemeyeceği bir özelliğe sahib idiler. Bu ise Peygamber (sav)'ı görmek ve onunla oturup kalkmak, birlikte olmak şerefidir.Sahabe-i kiram'ın hepsi de yüce Allah'ın ve Rasülünün onların adil olduklarını belirtmesi dolayısı ile adaletlidirler. Onlar Allah'ın dostları ve seçkin kullarıdır. İnsanlar arasında seçtiği hayırlı şahıslardır. Onlar Peygamber (sav)'den sonra bu ümmetin en faziletlileridirler. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:"İleriye geçen muhacir ve ensar ile güzellikle onlara uyanlardan Allah razı olmuştur, onlar da ondan hoşnut olmuşlardır. Bunlar için orada ebediyyen kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler hazırlamışdır. İşte bu en büyük kurtuluştur." (et-Tevbe, 9/100)Onların mü'min ve fazilet sahibi kimseler olduklarına şehadet etmek kat'î bir esastır. Onları sevmek dindir, imandır. Onlara buğzetmek küfürdür, münafıklıktır. Ehl-i sünnet ve'1-cemaat onlardan ancak hayır ile sözederler. Çünkü Rasülullah -sallallahu aleyhi ve sellem- onları sevmiş, onları sevmeyi tavsiye (ve emr) etmiştir. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:"Ashabım hakkında Allah'tan korkun, Allah'tan. Benden sonra onları bir hedef edinmeyiniz. Çünkü onları seven bana sevgisi dolayısıyla sevmiştir. Onlara buğzeden de bana olan buğzu dolayısıyla buğzetmiş demektir. Onlara eziyet eden bana eziyet etmiş olur, bana eziyet eden de Allah'a eziyet etmiş demektir. Allah'a eziyet eden kimseyi de aradan fazla geçmeden Allah onu alır." (el-Elbanî, Sahih-u Süneni't-Tirmizî.)Rasülullah (sav) ile sohbeti olan yahut onu gören ve ona iman eden bir kimse arkadaşlığı bir sene, bir ay, bir gün yahut kısa bir süre dahi olsa o ashab'dandır.Ağacın altında bey'at etmiş sahabelerden hiçbir kimse ateşe girmeyecektir. Aksine yüce Allah onlardan razı olmuş, onlar da ondan razı olmuşlardır. Sayıları 1400 kişiden fazla idi. Peygamber -sallallabu aleyhi ve sellem- de: "Ağaç altında bey'at etmiş hiçbir kimse ateşe girmeyecektir." (Buharî) diye buyurmuştur.Ehl-i sünnet ve'l-cemaat, aralarında meydana gelmiş anlaşmazlıklar hakkında ileri geri konuşmazlar. İşterini Allah'a havale ederler. Onlardan isabetli olan kimse için iki ecir sözkonusudur. Aralarından hatalı olan kimseye de tek ecir vardır, inşaallah hatası da bağışlanacaktır.Onlardan kimseye sövmezler, aksine onları hakettikleri güzel övgülerle anarlar. Çünkü Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:"Ashabıma sövmeyiniz, ashabıma sövmeyiniz. Nefsim elinde olana yemin ederim ki, sizden herhangi bir kimse Uhud kadar altın infak edecek olursa, onlardan birisinin harcadığı bir müdde yahut onun yarısı kadarına dahi yetişemez." (Müslim)Ehl-i sünnet ve'l-cemaat ashab-ı kiram'ın hatadan korunmuş (masum) olmadıklarına inanırlar. Onlara göre yüce Allah tarafından korunmak (masum oluş), Rasullerinden seçtiği kimseler için tebliğ hususundadır. Ayrıca yüce Allah ümmetin genelini -fertleri değil- hata içinde olmaktan korumuştur. Peygamber (sav)de şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah benim ümmetimi bir sapıklık üzerinde biraraya getirmez. Allah'ın eli cemaatin üzerindedir." (el-Elbanî, Sahih-u Süneni't-Tirmizî)