Ekonomi politikalarının en önemli hedeflerinden biri de gelir dağılımında adaleti temin edilmesidir. Gelir dağılımının dengelenmesi, Sosyal adaleti sağlayacağı gibi, sürekli büyümenin de temelidir. Ekonomilerde tüketimin artması, fertlerin gelirlerinin dengeli bir şekilde artmasından geçmektedir.
Amaç toplumsal dokuyu korumaktırMilli Devlet anlayışımızda gelir dağılımındaki adaletten kastımız, tüm bireylerin aynı hayat standardına kavuşması değildir. Önemli olan bireylerin gelirleri arasında toplumsal dokuyu zedeleyecek bir uçurumun oluşmaması ve en alt gelir grubunda ki bireylerin hayatlarını kimseye muhtaç olmadan ikame edecekleri bir gelire malik olmalarıdır. Bireylerin kimseye muhtaç olmadan hayat sürecekleri bir gelire sahip olmaları, aynı zamanda onların doğuştan gelen haklarındandır.
Birlik ve beraberlik şarttırSosyal Devlet - Milli Devlet, bireylerin doğuştan gelen asgari bir gelire sahip olma hakkını onlara yaşatmakla da mükelleftir. Adil bir gelir dağılımı olmadan toplumsal barışın sağlanması da mümkün değildir. Ancak adil bir gelir ortamında milletin kendi içerisinde birlik ve beraberlik yakalanabilir. Bu birliktelik için adil gelir dağılımı yeter şart değildir; ancak gerek şarttır. Bu adaletin devlet eli ile sağlanması ise devlet-millet kaynaşmasını beraberinde getireceği için, milletlerin varlıklarını daim kılmalarına da zemin oluşturacaktır.
Kapitalizm gelir dağılımını önemsemezBugün uygulanan kapitalist sistemlerde, adaletsiz gelir dağılımı sebebiyle, toplumu oluşturan geniş bir halk kesiminin, gıda, giyim, konut, sağlık, ulaşım, eğitim? vb. temel ihtiyaçlardan dahi mahrum olduğu tespit edilmektedir. Örneğin, Türkiye'de 2003 yılı itibariyle nüfusun en yoksul yüzde 10'luk kesimi gelirin yüzde 1.9'unu alırken, en zengin yüzde 10'luk diliminin gelirden aldığı pay % 34.6'ya kadar çıkmaktadır. Günlük geliri 4.3 ABD dolarından az olanların oranı ise 2002 yılı itibariyle yüzde 30.3'tür.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLERProf. Dr. Mehmet E. PALAMUT / Uludağ Üniv. Hukuk FakültesiVatandaşlık Maaşı önemli bir projeEn geniş mânada ekonomi; insanların ihtiyaçlarını, içerisinde yaşanılan yer ve koşullara bağlı olarak, rasyonel ve etik bir biçimde doyumlamak maksadına yönelik, kuram ve kuralları bulunan bir disiplindir. Başka bir söylemle ekonomi, insan ihtiyaçlarına yanıt arama sanatı ve bilimidir. Bu bilim dalı, Prof. Dr. Haydar Baş tarafından kaleme alınan ve 2005 yılında yayımlanan "Millî Ekonomi Modeli" adlı yapıtla, içerisinde hâlihazırda bulunduğumuz sosyo ekonomik konum, değişik yönlerden eleştirilerek ulusal bir boyut kazandırılmış, üretimden dolaşıma, değişimden tüketime varıncaya dek değişik görüş ve yaklaşımlarla zenginleştirilmiş ve hattâ bununla ilgili bazı yerleşik kanaat ve düşünceleri sarsmıştır.Kanımca, bu ekonomik modelin üzerine kurgulandığı ayaklardan biri (Devlet boyutu) eksik idi. Şimdi görüyoruz ki, Sayın Baş, Millî Ekonomi Modeli'nin aksak ayağını tamamlamış görünüyor: "Millî" karakteri ağırlıklı olarak vurgulanan Sosyal Devlet. Şüphesiz "Vatandaşlık Maaşı" projesi sosyal devlet anlayışının ve tarihten gelen "Türk yurdunda (?) fakirlik suç sayılsın!..." genel esprisinin bir devamı mahiyetinde ve Türk vatandaşı niteliği taşımanın bir onuru olacaktır.
Amaç toplumsal dokuyu korumaktırMilli Devlet anlayışımızda gelir dağılımındaki adaletten kastımız, tüm bireylerin aynı hayat standardına kavuşması değildir. Önemli olan bireylerin gelirleri arasında toplumsal dokuyu zedeleyecek bir uçurumun oluşmaması ve en alt gelir grubunda ki bireylerin hayatlarını kimseye muhtaç olmadan ikame edecekleri bir gelire malik olmalarıdır. Bireylerin kimseye muhtaç olmadan hayat sürecekleri bir gelire sahip olmaları, aynı zamanda onların doğuştan gelen haklarındandır.
Birlik ve beraberlik şarttırSosyal Devlet - Milli Devlet, bireylerin doğuştan gelen asgari bir gelire sahip olma hakkını onlara yaşatmakla da mükelleftir. Adil bir gelir dağılımı olmadan toplumsal barışın sağlanması da mümkün değildir. Ancak adil bir gelir ortamında milletin kendi içerisinde birlik ve beraberlik yakalanabilir. Bu birliktelik için adil gelir dağılımı yeter şart değildir; ancak gerek şarttır. Bu adaletin devlet eli ile sağlanması ise devlet-millet kaynaşmasını beraberinde getireceği için, milletlerin varlıklarını daim kılmalarına da zemin oluşturacaktır.
Kapitalizm gelir dağılımını önemsemezBugün uygulanan kapitalist sistemlerde, adaletsiz gelir dağılımı sebebiyle, toplumu oluşturan geniş bir halk kesiminin, gıda, giyim, konut, sağlık, ulaşım, eğitim? vb. temel ihtiyaçlardan dahi mahrum olduğu tespit edilmektedir. Örneğin, Türkiye'de 2003 yılı itibariyle nüfusun en yoksul yüzde 10'luk kesimi gelirin yüzde 1.9'unu alırken, en zengin yüzde 10'luk diliminin gelirden aldığı pay % 34.6'ya kadar çıkmaktadır. Günlük geliri 4.3 ABD dolarından az olanların oranı ise 2002 yılı itibariyle yüzde 30.3'tür.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLERProf. Dr. Mehmet E. PALAMUT / Uludağ Üniv. Hukuk FakültesiVatandaşlık Maaşı önemli bir projeEn geniş mânada ekonomi; insanların ihtiyaçlarını, içerisinde yaşanılan yer ve koşullara bağlı olarak, rasyonel ve etik bir biçimde doyumlamak maksadına yönelik, kuram ve kuralları bulunan bir disiplindir. Başka bir söylemle ekonomi, insan ihtiyaçlarına yanıt arama sanatı ve bilimidir. Bu bilim dalı, Prof. Dr. Haydar Baş tarafından kaleme alınan ve 2005 yılında yayımlanan "Millî Ekonomi Modeli" adlı yapıtla, içerisinde hâlihazırda bulunduğumuz sosyo ekonomik konum, değişik yönlerden eleştirilerek ulusal bir boyut kazandırılmış, üretimden dolaşıma, değişimden tüketime varıncaya dek değişik görüş ve yaklaşımlarla zenginleştirilmiş ve hattâ bununla ilgili bazı yerleşik kanaat ve düşünceleri sarsmıştır.Kanımca, bu ekonomik modelin üzerine kurgulandığı ayaklardan biri (Devlet boyutu) eksik idi. Şimdi görüyoruz ki, Sayın Baş, Millî Ekonomi Modeli'nin aksak ayağını tamamlamış görünüyor: "Millî" karakteri ağırlıklı olarak vurgulanan Sosyal Devlet. Şüphesiz "Vatandaşlık Maaşı" projesi sosyal devlet anlayışının ve tarihten gelen "Türk yurdunda (?) fakirlik suç sayılsın!..." genel esprisinin bir devamı mahiyetinde ve Türk vatandaşı niteliği taşımanın bir onuru olacaktır.