Başbakan R. T. Erdoğan'ın, "Vazifemiz, Türkiye'yi pazarlamaktır", "Şemdinli'de işin ucu nereye dokunursa dokunsun sonuna kadar gideceğiz", "Elde silahla dolaşmaya gerek yok. Gelirsin, masada her şeyini konuşursun", "Sorun Kürt sorunudur" türünden beylik laflar etmesi; her defasında da "medyatik tashih müdürü" Akif Beki'ye "yanlış anlaşıldı kabilinden özür" manevraları yaptırması artık kanıksandı.Fakat Erdoğan'ın "terör"e dair "Elde silahla dolaşmaya gerek yok. Gelirsin, masada her şeyini konuşursun" şeklindeki son çıkışı, oldukça önemli... Zira DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk bile şoke olmuş vaziyette; "Başbakan Tayyip Erdoğan'ın söylediklerini destekliyoruz. Sözlerini barış için bir yol haritası olarak görüyoruz. Artık sorunlar silahla, şiddetle çözülemez. PKK'nın da Başbakan'ın bu açıklamalarını önemsemesini ve olumlu yanıt vermesini bekliyoruz" diye karşılık veriyor."Silahı bırak gel konuşalım" ifadesiyle Erdoğan'ın, "kimi muhatap aldığı" sorusu hiç de akla gelmeyecek kadar açıktır; ama Erdoğan'ı temize çıkartmak isteyenler, güya akıllara bu soruyu düşürdüler. Erdoğan'ın "kimi muhatap aldığı" hususu, şüphe götürmeyecek kadar açık; "elde silahla dolaşanları..." "Elde silahla dolaşmaya gerek yok. Gelirsin, masada her şeyini konuşursun" cümlesinin şerhe ihtiyacı yok ki... Nitekim Türk, "Bizim elimizde silah yok. Ama sonuçta silahların bırakılması isteniyor. O zaman çağrıyı çok farklı değerlendirmek gerekiyor. Başbakan bunu söylerken herhalde bazı şeyleri hesaba katarak söylemiştir" diyor.Bütün bu tartışmaların gölgesinde sadece Güneydoğu'muzda kurban vermiyoruz; ülkemizin her yanı patlatılıyor, ateş düştüğü yeri yakıyor, sivil-asker pek çok yeni şehid ocağımız oluyor.Dolayısıyla bu mesele, Erdoğan ile Türk'ün paslaşmalarıyla veya Erdoğan ile muhalefet liderlerinin atışmalarıyla geçiştirilecek türden bir mesele değildir. Gaflarıyla adı çıkmış eski Başbakan Tansu Çillerin politik gafları, daha ziyade "kelimeler"e ilişkindi. Erdoğan'ın gafları ise, AKP yönetimindeki "devletin temel politikaları"na dair, "devletin duruş kodları ve koordinatları"na dairdir. Erdoğan'ın en temel devlet politikaları hususundaki patinajları, sadece kendisini bağlamıyor.Her ne kadar, çözümsüzlük bağlamında Erdoğan'dan pek de farklı olmayan muhalefet partilerinin liderleri, Erdoğan'ın patinajlarından siyasi pirim devşirmeye kalkışmakla yetinseler de iş orada bitmiyor.Erdoğan'ı, son patinajları sebebiyle "siyaset tarihimizin en korkak Başbakan'ı" diye niteleyen DYP lideri Mehmet Ağar bile, birkaç ay önce "Öcalan barış misyonu üstlenmeli" beyanatıyla "Apo'dan barış dilenircesi"ne manşetlere taşınıyorsa; bu, Türkiye'nin ve Türk politik çizgisinin gelip dayandığı nokta bakımından manidardır. AB'ci, Amerikancı ve IMF'ci hükümetlerin elindeki devletin bam teli işte burası... Devlet oyuncak değil; ama vaziyet ortada.Devlet patinaj yapıyor. Altımızdaki toprak kayıyor. Türk milletinin sosyal dokusu örseleniyor. Terör odakları bir yandaş siyasallaşır iken; diğer yandan Ankara'dakilerin "stratejik ortakları"nın desteğinde aldı başını gidiyor.Cüneyt Zapsu ve Şaban Dişli, Amerikan lobilerinde Erdoğan'a "biraz daha mühlet" dileniyorlar. Bu elbette onları ilgilendirir; ama işin bir de devlete bakan tarafı var. Elazığ Valisi "PKK'nin arkasında Amerika var" diye haykırarak Amerika'nın ne idüğünü ortaya koyarken; bir yandan Erdoğan'ın PKK'nin mayın alanlarında bir ileri iki geri patinaj yapmasına, öbür yandan da Zapsu ve Dişli'nin aynı Erdoğan hesabına "Amerika'dan politik himmet" dilenmesine kim, nasıl bir izah getirecek? AKP iktidarıyla, Türk devletinin sürüklendiği bu nokta, belki asıl irdelenmesi gereken noktadır.Bu bağlamda benim bir başka güncel endişem ise; politik himmet uğruna, "İran'a yönelik Amerikan iştahı"nda "stratejik ortaklılığa daha bir sadakat"le yanaşma taahhüdüdür.Meclis'te tezkere reddedilmesine rağmen, AKP'nin en oturaklı gibi görünen Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül bile, "Tezkerenin reddine rağmen Amerika'nın savaş uçaklarına, kendi hava sahamızdan 4 bin 500'u aşkın sorti imkanı tanıdık" diye iftihar edebiliyorsa; Zapsu ile Dişli, kim bilir ne ile öykünecekler yarın-öbür gün...?!Ankara'nın illeti AB'ciliktir, Amerikancılıktır, IMF'ciliktir, milli çözümlerden yoksunluktur, gizli veya açık mandacılıktır.O halde her alanda milli politika, milli duruş, milli silkiniş kaçınılmazdır.Lakin bu iş hamaset ile, slogan ile, kurusıkı beyanat ile olmaz.Bunun için reel Milli Ekonomi Modeli lazım, somut Milli Devlet/Sosyal Devlet projeleri lazım, Türk milleti ve devletinin birlik ve bütünlüğünü ilelebed muhafaza edecek ve dahili-harici bedhahların manevralarına fırsat vermeyecek güçlü bir ordu lazım, hariçten fikir veya fonlarla semirtilmemiş yerli kadrolar lazım... Tarihi pozisyonumuzdan gelen ağırlığımızı ve bölgemizdeki potansiyelimizi şahlandıracak kıratta ve vizyonda devlet adamı lazım, lider lazım.Bu "büyük oluş"un sivil tarafının en reel, en somut, en açık adresi BTP'dir. Başka adres var diyen, beri gelsin; reel ve somut projesini, programını, milli modelini ortaya koysun...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019