Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul

Sayın Cumhurbaşkanımız bir bakıyorsun Güney Asya'da, bir bakıyorsun Balkanlarda, bir bakıyorsun Avrupa'da.

Yurt içinde olduğu zamanda da başta Afrika ülkeleri olmak üzere hemen her gün başka devlet yönetici veya temsilcileri ile poz veriyor.

Hindistan-Pakistan, Rusya-Ukrayna savaşları, Ortadoğu'daki gelişmeler hakkında Sayın Erdoğan'ın vurgu, çağrı ve çıkışları sadece bizim değil dünyanın da gündeminde.

Bir bakıyorsun Trump övüyor, bir bakıyorsun Putin. Bir bakıyorsun AB övüyor, bir bakıyorsun Araplar… Yani Sayın Erdoğan çok çalışıyor çok.

Tabi böyle çalışkan bir lider ve kadrosunun yönettiği ülkede adalet bahar yağmurlarının bereketiyle yağması lazım.

Bu ülkede enflasyon, işsizlik, yolsuzluk, yoksulluk, yasak vs. olmaması lazım. Cari açık, bütçe açığı gibi başlıkların gündeme gelmemesi lazım.

Hele üniversite ve lise öğrencilerinin sokaklara çıkması, darp edilmeleri, işçilerin, çiftçilerin, sağlıkçıların, eğitimcilerin sokakta olmaması lazım.

Hele parti liderleri başta olmak siyasilerin ve gazetecilerin hapiste olmaması lazım.

Çünkü böylesi bir liderin yönettiği hem de 22 yıldır yönettiği ülkede bolluk olur, bereket olur, adalet olur, refah olur.

Ama bizim ülkemizde bunların hiç biri yok. Demek ki çok çalışan cumhurbaşkanımız, çalışmalarından ötürü bir türlü kendi devlet ve milletin sorunlarına ayıracak vakit bulamıyor!

Sayın Erdoğan'ın çok çalışmasından kimler kazançlı çıkıyor?

4 Türk devleti, Rumları Kıbrıs'ın sahibi olduğunu kabul ettiler yani tanıdılar. Birde TSK'nın Kıbrıs'ta işgalci olduğunu ifade eden belgeyi imzaladılar.

Aynı günlerde bir gece ansızın çekildiğimiz Akdeniz'de, Mısır ile Yunanistan stratejik ortaklık anlaşması imzaladı.

ABD ve İsrail'in hedefindeki İran gitti Rusya ile askeri ve ekonomik ortaklık anlaşması imzaladı.

Erdoğan ve yandaşları da gitti, Kıbrıs'ta saray açtı, festival düzenledi, papazların yaptıkları açıklamaları kınadı. Türk devletleri neden Rumları tanıdı, Türkleri de tanıyacaklar gibi sorulara, 'burada bulunmamız bunun cevabıdır' şeklinde cevap verdiler.

Sayın Erdoğan son katıldığı toplantıda 'KKTC'yi tanıyın' çağrısı yaptı. Tanıyan oldu mu? Yok.

Gazze

'Orada yaşayan Müslümanları başka ülkelere gönderip Gazze'yi tatil köyü yapacağım' diyen Trurmp ile Sayın Erdoğan 2 hafta önce görüştü ve Sayın Erdoğan, 'dostum Trump ile Gazze konusunda verimli görüşmeler yaptıklarını' açıkladı.

Son 2 hafta binden fazla Müslüman daha katledildi. Sayın Erdoğan 'verimli' kelimesine açıklama getirmedi.

Aynı günlerde İsrail Güvenlik Bakanı Ben Gvir: "ABD'li yetkililerle görüştüm. Onlar da tıpkı benim gibi Gazze'deki gıda ve yardım depolarının bombalanması gerektiğini ifade ettiler" dedi.

Trump, "Gazze çatışmalar bittikten sonra İsrail tarafından ABD'ye devredilecek" dedi.

Şimdi İsrail kalıcı işgal için hem havadan hem de karadan saldırıyor.

Ama Sayın Erdoğan'ın Filistin nöbeti, Gazze kıyamı ve İsrail'i kınamaları aynen devam ediyor.

Suriye

Yaklaşık bir ay önce Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, uygun koşullar sağlandığında İsrail ile ilişkileri normalleştirmeye hazır, açıklaması yaptı.

İsrail: "Güney Suriye'nin, Güney Lübnan olmasına izin vermeyeceğiz. Güney Suriye güvenlik bölgesinde, Suriye güçlerinin kendilerine yer edinme girişimleri ateşle karşılanacaktır" dedi ve defalarca Şam başta olmak üzere bir çok Suriye şehrini vurdu. Şara sustu.

Şara'nın sahibi ABD Başkanı Donald Trump, Riyad'da 'Suriye'ye bir şans daha hakkediyor, Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırdık', dedi.

Ardından Şara'yı kabul etti ve 'İsrail ile ilişkileri normalleştirme çağrısında (emrinde) bulundu.

5 madde

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt yaptığı açıklamada Başkan Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman'a dostlukları için teşekkür ettiğini, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'ya ülkesinde tarihi bir şey yapmak için büyük bir fırsata sahip olduğunu söylediğini ve onu Suriye halkı için büyük bir iş yapmaya teşvik ettiğini kaydetti.

Karoline Leavitt, Trump'ın Suriye Cumhurbaşkanı'ndan beş talepte bulunduğunu açıkladı.

Bunlardan ilki, İsrail ile ilişkileri normalleştirmek için İbrahim Anlaşması'nı imzalamak.

İkincisi, tüm yabancı savaşçıların Suriye'yi terk etmesini istemek.

Üçüncüsü, Filistinli silahlı hareketlerin unsurlarının sınır dışı edilmesi.

Dördüncüsü, DEAŞ'ın geri dönüşünü engellemek için ABD'ye yardım etmek.

Beşinci ve son talep ise DEAŞ'ın Suriye'nin kuzeydoğusundaki gözaltı merkezlerinin sorumluluğunu üstlenmek."

Halep

Peki, içerde ne diyorlar?

'Halep surlarında Türk bayrağının dalgalanmasından rahatsız olanlar var.'

29 Mayıs İstanbul'un fethinin yıl dönümü. BTP Lideri Sayın Baş'ın geçen hafta manidar bir mesaj yayınladı. Şöyle diyordu Sayı Baş;

"İstanbul'u fethettik, 500 yıldır kutluyoruz ama sözde Halep'i fethettik 5 gün kutlayamadık, hatta konusu açılmaz oldu. Bir işi gerçekten becerseler de görsek.

Halep'i fethettiler ama Suriye limanları Fransa'ya verildi ve Şara Fransa'ya gidiyor. Bir iş yapsınlar da o iş emperyalizmin işine gelmesin üç gün oruç tutacağım."

Biz nafileye niyet edelim. Çünkü onlara bakarsak hiç oruç tutamayız!