Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti

Bir soru ile başlayalım: Erdoğan ve partisi, İsrail'in ana hedefini bilmiyor muydu?

İktidardan önce çok iyi biliyor ve insanımıza anlatıyorlardı. 2002'de iktidar olduktan sonra adeta hafızalarını silip İsrail, ABD ve AB ile dost oldular. Son bir yıldır birkaç kez 'Arz-ı Mevut' kavramını kullandılar. O da içerdeki insanımızı teskin etmek için!

Oysa Prof. Dr. Haydar Baş yıllarca her ortamda tarihi ve ilahi gerçekler ışığında siyasilere, milletimize ve İslam Coğrafyasına şöyle sesleniyordu; "Esasen dünyada çarpışan inançlardır. Siyasi sebepler, iktisadi sebepler bunun görünen kısımlarıdır. Asıl temelde olan mücadele inançlarımızdır…

İnançlara baktığımızda Ortadoğu'nun Yahudi ve Hıristiyanların hedefi olduğunu görürüz. Çünkü Yahudilerin ve Protestan ABD'liler kutsal kitap olarak Ahd-i Atik'i kabul ederler.

Protestanların inancına göre de Mesih'in gelmesi ve Hıristiyanların, "Tanrı'nın Krallığını" kurabilmeleri, Yahudilerin Arz-ı Mevud'a sahip olmalarına bağlıdır. Vatikan'da aynı inançtadır…

Kabul etsek de etmesek de dünyadaki kavgaların temelinde yatan asıl ölçü inançtır, dindir. Bunu siz yok edemezsiniz. Sen, yok edersen, silinen, sen olursun' diyordu.

Duymadılar, görmediler, anlamadılar. İsrail ise katliamlarını her gün daha da arttırarak devam etti, ediyor

Yahudi 'ulus devlet' yasası

2018 yılında İsrail'de, 'Yahudi Ulus Devleti Yasası' yasası kabul edildi.

Yahudi Ulus Devleti Yasası hakkında konuşan Başbakan Benyamin Netanyahu şöyle diyordu; "Bu İsrail için bir dönüm noktası. Çok yaşa İsrail Devleti. Bu yasa ile Herzl'in 122 yıl önce ortaya koyduğu prensipler çerçevesinde varoluşumuzun esaslarını tamamladık. İsrail, Yahudi halkının ulus devletidir ve Ortadoğu'da sadece İsrail vatandaşlarının haklarına saygılıdır."

122 yıl önce ne olmuştu?

2. Abdülhamit'in yakinen tanıdığı Theodore Herzl, 1897 yılında 'Bütün Yahudileri Siyon (Kudüs) tepesinde toplamak' sloganıyla İsviçre'nin Basel kentinde dünya çapında bir kongre gerçekleştirmiş ve tarihe '1. Dünya Siyonist Kongresi' adıyla geçen bu toplantıda hem Büyük İsrail hem de İslam coğrafyası için birçok kararlar alınmıştı.

Ana hedefleri Musevilerin, Siyon dedikleri Kudüs'e dönerek, Süleyman tapınağını yeniden inşa edip, Eski Ahit'in ana prensibini yerine getirmekti.

Bu hedefi gerçekleştirmek için bir devlet kurmak gerektiğini çok iyi bilen Theodore Herzl, Siyonist hareketin siyasi bir örgütlenmeye gitmesine, uluslararası alana taşınmasına ve Yahudilerin bir devlet kurma düşüncesinin oluşmasına öncülük etmiştir.

1896 yılında yayınladığı, 'Yahudi Devleti' adlı kitabında: "Biz bir devlet, hem de örnek bir devlet kuracak kadar güçlüyüz. Bu amaç için gerekli beşeri ve maddi malzemeye sahibiz. Bir ülkenin tüm haklı ihtiyaçlarını tatmin edecek büyüklükte dünya üzerinde bir yerde bize egemenlik verin, gerisini kendimiz tamamlarız" diyordu.

Evanjelik inancı ve Yahudiler

Evanjelik inanca göre; Tanrının bahşettiği nimetler, dünyevi ve uhrevi olmak üzere iki temele dayanır.

Dünyevi olanı Yahudiler ile ilgilidir ve Yahudiler vaat edilmiş topraklara sahip olup, Büyük İsrail Devletini kuracak, bütün dünyaya hakim olacak. Uhrevi (öteki dünya) olanı ise Evanjelik Protestanlarla ilgilidir.

Evanjeliklere göre, Mesih geldiğinde Yahudiler ve Evanjelikler bir yanda olacak, bunların haricindeki diğer dinlere mensup insanlar ise karşı tarafta yer alacak, iki taraf arasında yaşanacak "Armageddon" adı verilen bu savaşı Yahudi-Evanjelist ittifakı kazanacak ve Yahudiler dünya egemenliğini kuracaklardır.

Son savaş

7 Ekim'den bugüne İsrail, 100 bin ton patlayıcı kullanarak 12 bin katliam gerçekleştirdiler.

Gazze'deki bu katliamlarda kayıtlara geçen (ki çoğu geçmiyor-geçemiyor) hayatını kaybeden ve cenazeleri hastanelere ulaştırılanların sayısının 50 bini geçti.

Hâlihazırda enkaz altında olduğu veya kaybolduğu belirtilen Müslüman sayısı 11 bin 200.

Hastanelere ulaştırılan yaralı sayısı 113 bin 274.

Çocuk-gelecek katliamı

7 Ekim'den bu yana 18 bin Müslüman çocuk katledildi.

Aynı süreçte 12 bin 365 kadın-anne katledildi.

Bütün fertleri katledilen ve nüfustan düşen aile sayısı 2 bin 165.

Gazze'de 2,1 milyon kişide bulaşıcı hastalık tespit edildi.

Gazze'de 139 okul ve üniversite yıkıldı, 150 öğretim görevlisi öldü. 825 cami tamamen yıkıldı.

Son 10 gün ve Ramazan Bayramında katledilen çocuk sayısı 332.

Suriye'nin % 20'ini işgal ettiler. Batı Şeria ve Lübnan'da katliamlara devam ediyorlar ve de katliamlarını daha da artacağını açıkça dile getiriyorlar.

Filistin nöbeti

Bu vahim tablo karşısında Sayın Cumhurbaşkanımız; 'Filistin nöbetimiz devam ediyor. Bu ruhla Siyonist rejimin 471 günlük işgali karşısında Gazzeli kardeşlerimizi yalnız bırakmadık." dedi.

Sorulamayan ama akıllara gelen, 'peki, ne yaptınız' sorusuna da cevap verdi Sayın Erdoğan;

'Akan kanı durdurmak amacıyla tüm imkanlarımızı seferber ettik'

'Katılımcı sayısı 500 binleri aşan mitinglerle, boykotlarla farkındalık çalışmalarıyla Filistinlilerin haklı mücadelesine omuz verdik'

'Kızılay, AFAD, Türkiye Diyanet Vakfı ve diğer vakıfların öncülüğünü yaptığı nice yardım faaliyetiyle Filistinlilere destek verdik'.

Demek ki Sayın Erdoğan nöbette olmasaydı şu anda Gazze'de ölü sayısı 500 bini geçmiş olurdu. Başka bir açıklaması olan var mı?

Senin tarih bilgin yok mu?

2010 yılında ise bölgemizde yaşanan olaylara için BTP'nin Ebedi Genel Başkanı Merhum Prof. Dr. Haydar Baş: "ABD'nin İsrail varken Türkiye ile birlikte olması, hele hele İsrail'in olmadığı bir denklemde bulunması asla mümkün değildir.

Ne yaptı Türkiye? Osmanlıcılık akımı ile birlikte Ortadoğu'yu kendi hâkimiyetine alacak; ABD ile birlikte bir ortak irade geliştirecek.

Yani bir hayal ve vehim peşinde koşmaya başladı. Bunun içinde dinler arası diyalog, Medeniyetler arası İttifak projeleriyle Ortadoğu insanını ikna etmek de var...

Sen hangi medeniyeti birbiriyle barıştıracaksın. Senin tarih bilgin yok mu? Hiç mi maziye bakıp da bir ders almadın? Hiç mi sana dedelerin, ninelerin bir hikâye anlatmadı' serzenişinde bulunuyordu.