Rum Lider Papadopulos'un "Bu plan bizi devlet düzeyinden toplum seviyesine indiriyor''dediği Annan Planı'na karşı HAYIR'cı tavır alması, Türk tarafından bazı kesimleri sevince garketti.
"Papadopulos HAYIR dediğine göre bizim kazançlı çıktığımız'' tezine sarılanların EVET diye haykırması trajikomik bir durum.
Kendi siyasal önceliklerinizi ve tutumlarınızı karşı tarafı referans alarak belirlerseniz büyük bir hata yapmış olursunuz. Biz Türkler şuan böyle bir dönemi yaşamaktayız. EVET denerek girilmeye çalışılan Avrupa Birliği'nin ne getirip ne götüreceği tam irdelenmeden başlatılan tartışmalara ne yazıktır, Kıbrıs gibi asli bir unsur da müdahil edilmiş bulunuyor.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılımına dair Helsinki ve Kopenhag Kriterleri ortada iken hukuki bir sorun olan Kıbrıs'ın, siyasal mekanizmalar ile erozyona uğratılması dış politikamızın en zayıf halkalarından biri.
Bu halka koptumu, zincirin bütünlüğü kalmayacak. O zincire tutunanlar ise küt diye gidecek.
İşi bu kerteye getiren siyasiler piyasadan silinirken yeni siyasiler düşmemek için Annan'a sırt dayamış durumda.
Helenizm ülküsünün ve ENOSİS planınnı Avrupa Birliği bayrağı ile dalgalandırılacağını açık açık deklare eden Atina'nın
EVET'çi kesilmesinin ardında bu düşünce yatıyor.
Ankara ve Atina EVET'te buluşurken, Ada'daki liderler
HAYIR'da odaklanmaktalar.
Eski EOKA'cı Tasos Papadopulos mu ENOSİS hayalınden vazgeçti yoksa Rauf Denktaş mı Türkiye'nin önceliklerinden habersiz.
Elbette ki HAYIR.
Türk tarafında Papadopulos'un HAYIR'ları ön plana çıkarılırken EVET'ler neden gizleniyor anlamış değiliz.
Denktaş'ın da EVET ve
HAYIR'ları var.
Elbette her iki liderin de tereddütleri mevcuttur. Ve olması da doğal.
Türk tarafının HAYIR'ları Rumlar'ın EVET'lerine tekabül ederken Türkler'in EVET'leri de Rumlar'ın HAYIR'larına tekabül ediyor.
Bir taraf kazanırken diğer taraf kaybetmiyor.
İki tarafın da aynı anda kazanması ise imkansız bir durum.
Böylesi karmaşık ve kaotik ortamda, paragraf araları en üst düzeydeki devlet ve hükümet yetkililerince dahi tam olarak bilinmeyen 9000 sayfalık bir rapor üzerinde tartışma yaşanıyor.
EVET ya da HAYIR
OLMAK ya da OLMAMAK
Bütün mesele bu.
"Papadopulos HAYIR dediğine göre bizim kazançlı çıktığımız'' tezine sarılanların EVET diye haykırması trajikomik bir durum.
Kendi siyasal önceliklerinizi ve tutumlarınızı karşı tarafı referans alarak belirlerseniz büyük bir hata yapmış olursunuz. Biz Türkler şuan böyle bir dönemi yaşamaktayız. EVET denerek girilmeye çalışılan Avrupa Birliği'nin ne getirip ne götüreceği tam irdelenmeden başlatılan tartışmalara ne yazıktır, Kıbrıs gibi asli bir unsur da müdahil edilmiş bulunuyor.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılımına dair Helsinki ve Kopenhag Kriterleri ortada iken hukuki bir sorun olan Kıbrıs'ın, siyasal mekanizmalar ile erozyona uğratılması dış politikamızın en zayıf halkalarından biri.
Bu halka koptumu, zincirin bütünlüğü kalmayacak. O zincire tutunanlar ise küt diye gidecek.
İşi bu kerteye getiren siyasiler piyasadan silinirken yeni siyasiler düşmemek için Annan'a sırt dayamış durumda.
Helenizm ülküsünün ve ENOSİS planınnı Avrupa Birliği bayrağı ile dalgalandırılacağını açık açık deklare eden Atina'nın
EVET'çi kesilmesinin ardında bu düşünce yatıyor.
Ankara ve Atina EVET'te buluşurken, Ada'daki liderler
HAYIR'da odaklanmaktalar.
Eski EOKA'cı Tasos Papadopulos mu ENOSİS hayalınden vazgeçti yoksa Rauf Denktaş mı Türkiye'nin önceliklerinden habersiz.
Elbette ki HAYIR.
Türk tarafında Papadopulos'un HAYIR'ları ön plana çıkarılırken EVET'ler neden gizleniyor anlamış değiliz.
Denktaş'ın da EVET ve
HAYIR'ları var.
Elbette her iki liderin de tereddütleri mevcuttur. Ve olması da doğal.
Türk tarafının HAYIR'ları Rumlar'ın EVET'lerine tekabül ederken Türkler'in EVET'leri de Rumlar'ın HAYIR'larına tekabül ediyor.
Bir taraf kazanırken diğer taraf kaybetmiyor.
İki tarafın da aynı anda kazanması ise imkansız bir durum.
Böylesi karmaşık ve kaotik ortamda, paragraf araları en üst düzeydeki devlet ve hükümet yetkililerince dahi tam olarak bilinmeyen 9000 sayfalık bir rapor üzerinde tartışma yaşanıyor.
EVET ya da HAYIR
OLMAK ya da OLMAMAK
Bütün mesele bu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005