Faizle nasıl mücadele edildiğini gördünüz mü?

18 yıllık iktidar özellikle 15 Temmuz 2016'dan sonra kendisiyle çelişmeye başladı. Bir çok başlıkta dününü inkar etti, ediyor. Bu başlıklardan birisi de faiz. 

Son beş yıldır adeta faize savaş açmış bir tablo görüntüsü veriyor AKP. Hatta bankaları, 'yasal tefeci', faizi ise 'her kötülüğün anası' olarak bile ilan ettiler.

Mart 2015 Erdoğan: "Biz, faiz lobisine hizmet etmekle mükellef değiliz."

Şubat 2016 Erdoğan: "Faizi ahlaki olarak kullanmamız lazım. Faiz lobisi acımasızca emmeye devam ediyor."

Kasım 2017 Erdoğan: "Faizlerdeki düşüş istediğimiz noktada hala değil. Faizlerdeki düşüşü başaramazsak birçok musibet bizi beklemektedir. Enflasyonda hala düşüşü sağlayamıyoruz, yüksek faiz sebebiyle." 

Hatta faizin sorumlusu olarak Merkez Bankası eski başkanı gösterilmiş ve görevden alınmıştı.

Sayın Erdoğan bu görevden almayı şöyle açıklıyordu; "Kendisine ekonomi toplantılarında defalarca faizi indirmesi gerektiğini söyledik. 'Faiz düşerse, enflasyon düşer' dedik. Gerekeni yapmadı. Aynı kulvarda değildik."

Ocak 2019 Erdoğan: "Faiz zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan bir sömürü aracıdır. Biz, yüksek faizle Türkiye'yi ayağa kaldıramayız. Lamı-cimi yok, bu gidişatı değiştireceğiz."

Eylül 2019 Erdoğan: "Faize alerjim var, yüksek faize karşıyım."

Şimdi 2020 Eylül'ünü bitiriyoruz. Faiz düşürmekten vazgeçtiler, faiz arttırma kararı aldılar. Enflasyon ise hiç düşmedi. Dolar, Euro tarihi zirveleri gördü ve zirvede duruyorlar. Yasal tefeciler en çok kazanan kurumlar olmaya devam ediyor.

Demek ki, son dört-beş yıldır sanal bir faiz mücadelesi izliyorduk!

Peki, AKP iktidarları gerçekten faize karşı mı?

18 Nisan 2004 tarihine Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (MÜSİAD) 13. Genel Kurulu'na katılan Başbakan Erdoğan, yaptığı konuşmada faizin kaldırılacağına ilişkin vaatlerin bir dönem halkın aklına yattığını, ancak "dünyanın gerçeğinin bu olmadığını" ifade etmişti. 

Erdoğan şöyle konuşmuştu; "İktidar olunca, ertesi gün bu faizleri ödemeyecek misiniz? Buna inanıyor musunuz? Bunun olması mümkün mü? Mümkün değilse ödemek zorundasınız. Gerçekleşmeyecek şeyleri söylemeyip toplumu boş umutlarla oyalamıyoruz." 

Başbakan Erdoğan, kendisine sorulan; "İleride faizsiz bir ekonomik modele geçmeyi hedefliyor musunuz?" şeklinde bir soruya da "Faiz dünyanın gerçeğidir, bu gerçeği reddedemeyiz" şeklinde cevap vermişti.

'İslami Bankacılık tuzaktır'

15 Mayıs 2006'da D-8 zirvesine katılan dönemin başbakanı Erdoğan; 'İslami Bankacılık' söyleminin İslam dünyası için tuzak olduğu' vurgusunu yapıyor ve sözlerine şöyle devam ediyordu;

"Buna bir dini kılıf giydirilirse bizler için ayrı bir sıkıntı olur. Faizin bilimsel olarak yeniden tanımlanmasını istiyoruz…

Mesela artık yabancı sermaye gibi eski dönemin kavramlarını terk edelim. 

Küresel sermaye anlayışını benimseyelim, ben şahsen paranın dini olduğuna inanmıyorum. Vatanı, milleti olduğuna inanmıyorum.  Para civa gibidir. Nerede uygun zemin bulursa oraya akar."

Para gelsin de nereden gelirse gelsin mantığı

Kasım 2005 Erdoğan: "Yabancı sermayeyi öpüp başıma koyarım. İster Yahudi sermayesi olsun, ister Batı sermayesi olsun, ister Körfez sermayesi olsun. Öperim başımın üstüne koyarım."

Kasım 2005 Erdoğan; "Bunlar istemezük zihniyetine sahip olanlardır. Şimdi de kalkmış, yabancı sermaye düşmanlığı yapıyorlar. Kimileri, 'eski komünist kafa' dese de ben, onlara 'sermaye ırkçısı' diyorum."

18 yıllık AKP iktidarlarının ne kadar faiz ödediklerini google'a sorun.

Karşınıza altı sıfırı atılmış 1 trilyona yakın rakamlar çıkacak. Diğer ifadeyle bugüne kadar senden-benden 5 trilyondan fazla vergi toplayan iktidar bunun beşte birini faizcilere vermiş. 

Gördünüz mü faiz karşıtlığını? Gördünüz mü faizle mücadelenin nasıl edildiğini?

Bu acı tablonun müsebbibi 18 yıllık AKP iktidarı görünürde de asıl müsebbip milletimizdir.

Çünkü Prof. Dr. Haydar Baş tarafından milletimizin önüne faizsiz bir ekonomi sistemi (Milli Ekonomi Modeli) konuldu. Putperesti, Hıristiyan'ı sahiplendi. Benim Müslüman kardeşim, 'faizle yola devam' dedi!