MİSAFİR KALEM / Zafer YALÇIN
Çoğu zaman hepimiz hayıtımızda küçüklü büyüklü hatalara düşeriz. Bazen bunları uzun süre devam ettirir, bazen de yanlışlarımızın farkına varır telafi etmeye bakarız. Bir yandan eksikliklerimizi gidermeye çalışırken diğer yandan da benzeri yanlışlıklarla karşılaşan dostlarımızı uyarırız. Belki çoğumuzun halen devam ettirdiği, ısrar ettiği ve farkına varamadığı doğru olmayan birçok şey inandığımız kriterler olarak süregeliyordur.
Farkına varmak o kadar zordur ki. Yumurtadaki bir yavru için hayat sadece yaşadığı yerden ibarettir. Balıkların havadan, bebeklerin yaşlıların dünyasından hiç haberleri yoktur. Balık için hayat denizdir. Sudan çıkarıldığı an farkına varabileceği tek şey ölmek üzere olduğu yahut suda olmadığıdır. O durumda akciğerlerin anatomik yapısını fark edecek konumda değildir.
Tehlikelidir ki yapılan yanlışa en doğruymuş gibi inanılır. Ateşe düşmüş böceğin bütün dünyanın yanıyor olmasını kendine inandırması ve bunu haykırması gibidir.
Birçok kişiye yanlış gelen davranışlar diğer insanlar tarafından huy edinilmiş olabilir. Bir kısmımız "bu olay bana ters" derken diğer kısmımız "böyle yapmam gerekiyor" diyebiliyoruz. Kürsüde büyük heyecan ve umutla hitap ederken biri burun kıvırıp sadece "saçmalık" diyebilir içinden. Yetişme sürecimiz, edindiğimiz kültür, aldığımız eğitimin etkilendiğimiz çevrenin somut gösterge ve sonuçlarıdır bunlar.
Bir çocuk kötü eğitim almış, olumsuz çevre etkisi altında yaşamış olabilir. Gençiliğinde de hayatının kalan bölümünde de bu etkileri sürdürmesi muhtemeldir. Biri kalkıp ona uzun bir süre sonra "Bence sen şu hallerinde doğrudan uzaksın" derse yaşanmış o kadar seneyi inkâr edip hiçe sayamaz. Çoğu zaman bu imkânsızdır. Bize düşen yaşadığımız, gördüğümüz ve yapacağımız her ne olursa olsun tamamen keskin mantıkla ve huzurlu gönülle doğru yorumu yakalamaktır. Ulaştığımız noktayı tartmak, tartmadan önce terazimizi ustasına kontrol ettirmektir. Çünkü; yakalanılan doğru yorumda yine eğitimimizin, edindiğimiz deneyimlerle kültürümüzün etkisi olacaktır.
Önemli olan nokta terazinin doğruluğunun kontrolüdür. Kimi insanlar bakımı yapılmamış terazilerle fikirlerine şekil vermektedirler. Böylece yapılan yanlışlara inanılmaya başlanır, savunuculuğu ve tellallığı yapılır. Hırsızın her zaman bir elinde el feneri varsa diğer elinde de kılıfı vardır. Çalan kılıfını da hazırlar. Hazırlamalı çünkü; vicdan kılıfsız yanlışları uzun süre taşıyamaz.
Buradan itibaren aklıma iki şey geliyor.
Bir mü'min yanlışa düştüğü zaman bunun farkına varır, tövbe eder. Farkına varmadığı ya da vardığı halde kurtulamadığı yanlışlarını sohbet meclislerinde ve din kardeşlerinin tavsiyelerinde telafi eder. Bu her an terazimizin kontrol edildiği bir mekanizma olarak işler. Öyle bozuk, dalgalı bir hayat zemininde yaşıyoruz ki; bizlerin nasıl birbirimize ihtiyacımız olduğunun ciddiyetini ortaya koyuyor. Yanlışlarmızın farkına varabilecek dikkati ve kalp uyanıklığını Allah'ın (cc) anıldığı meclislerde elde ederek bu yanlışların huy edinilmesini engelleyebiliriz.
Diğer taraftan ölçülerimizde, yorumlarımzda bir yol göstericiye, kamil bir insana ihtiyacımız vardır. Terazilerimizi doğrultacak bir elin varlığı zorunludur. Hayatımızda tartılan, karşılaşılan olayların sayısı o kadar çoktur ki, zamanla terazimizin ayarının kayması kaçınılmazdır. Terazilerimizi denetleyecek olan kamil bir insana hepimizin ihtiyacı vardır.
Bu iki gerçeği gözardı etmek civcivce ya da balıkça yaklaşımdır. Allah (cc) bizi kuş beyinlilikten ve balık unutkanlığından muhafaza etsin...
Çoğu zaman hepimiz hayıtımızda küçüklü büyüklü hatalara düşeriz. Bazen bunları uzun süre devam ettirir, bazen de yanlışlarımızın farkına varır telafi etmeye bakarız. Bir yandan eksikliklerimizi gidermeye çalışırken diğer yandan da benzeri yanlışlıklarla karşılaşan dostlarımızı uyarırız. Belki çoğumuzun halen devam ettirdiği, ısrar ettiği ve farkına varamadığı doğru olmayan birçok şey inandığımız kriterler olarak süregeliyordur.
Farkına varmak o kadar zordur ki. Yumurtadaki bir yavru için hayat sadece yaşadığı yerden ibarettir. Balıkların havadan, bebeklerin yaşlıların dünyasından hiç haberleri yoktur. Balık için hayat denizdir. Sudan çıkarıldığı an farkına varabileceği tek şey ölmek üzere olduğu yahut suda olmadığıdır. O durumda akciğerlerin anatomik yapısını fark edecek konumda değildir.
Tehlikelidir ki yapılan yanlışa en doğruymuş gibi inanılır. Ateşe düşmüş böceğin bütün dünyanın yanıyor olmasını kendine inandırması ve bunu haykırması gibidir.
Birçok kişiye yanlış gelen davranışlar diğer insanlar tarafından huy edinilmiş olabilir. Bir kısmımız "bu olay bana ters" derken diğer kısmımız "böyle yapmam gerekiyor" diyebiliyoruz. Kürsüde büyük heyecan ve umutla hitap ederken biri burun kıvırıp sadece "saçmalık" diyebilir içinden. Yetişme sürecimiz, edindiğimiz kültür, aldığımız eğitimin etkilendiğimiz çevrenin somut gösterge ve sonuçlarıdır bunlar.
Bir çocuk kötü eğitim almış, olumsuz çevre etkisi altında yaşamış olabilir. Gençiliğinde de hayatının kalan bölümünde de bu etkileri sürdürmesi muhtemeldir. Biri kalkıp ona uzun bir süre sonra "Bence sen şu hallerinde doğrudan uzaksın" derse yaşanmış o kadar seneyi inkâr edip hiçe sayamaz. Çoğu zaman bu imkânsızdır. Bize düşen yaşadığımız, gördüğümüz ve yapacağımız her ne olursa olsun tamamen keskin mantıkla ve huzurlu gönülle doğru yorumu yakalamaktır. Ulaştığımız noktayı tartmak, tartmadan önce terazimizi ustasına kontrol ettirmektir. Çünkü; yakalanılan doğru yorumda yine eğitimimizin, edindiğimiz deneyimlerle kültürümüzün etkisi olacaktır.
Önemli olan nokta terazinin doğruluğunun kontrolüdür. Kimi insanlar bakımı yapılmamış terazilerle fikirlerine şekil vermektedirler. Böylece yapılan yanlışlara inanılmaya başlanır, savunuculuğu ve tellallığı yapılır. Hırsızın her zaman bir elinde el feneri varsa diğer elinde de kılıfı vardır. Çalan kılıfını da hazırlar. Hazırlamalı çünkü; vicdan kılıfsız yanlışları uzun süre taşıyamaz.
Buradan itibaren aklıma iki şey geliyor.
Bir mü'min yanlışa düştüğü zaman bunun farkına varır, tövbe eder. Farkına varmadığı ya da vardığı halde kurtulamadığı yanlışlarını sohbet meclislerinde ve din kardeşlerinin tavsiyelerinde telafi eder. Bu her an terazimizin kontrol edildiği bir mekanizma olarak işler. Öyle bozuk, dalgalı bir hayat zemininde yaşıyoruz ki; bizlerin nasıl birbirimize ihtiyacımız olduğunun ciddiyetini ortaya koyuyor. Yanlışlarmızın farkına varabilecek dikkati ve kalp uyanıklığını Allah'ın (cc) anıldığı meclislerde elde ederek bu yanlışların huy edinilmesini engelleyebiliriz.
Diğer taraftan ölçülerimizde, yorumlarımzda bir yol göstericiye, kamil bir insana ihtiyacımız vardır. Terazilerimizi doğrultacak bir elin varlığı zorunludur. Hayatımızda tartılan, karşılaşılan olayların sayısı o kadar çoktur ki, zamanla terazimizin ayarının kayması kaçınılmazdır. Terazilerimizi denetleyecek olan kamil bir insana hepimizin ihtiyacı vardır.
Bu iki gerçeği gözardı etmek civcivce ya da balıkça yaklaşımdır. Allah (cc) bizi kuş beyinlilikten ve balık unutkanlığından muhafaza etsin...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.