Fedek arazisinin Hz. Fatıma’ya geri verilmesi
Bu konuyu “İmam Ali (a.s.)” ve “Hz. Fâtıma (a.s.)” adlı eserlerimizde geniş bir şekilde ele aldık
29.10.2023 18:21:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Bu konuyu "İmam Ali (a.s.)" ve "Hz. Fâtıma (a.s.)" adlı eserlerimizde geniş bir şekilde ele aldık.
Burada kısa bir özetle Fedek hurmalığının Hz. Fâtıma'nın (a.s.) elinden nasıl ve hangi gerekçelerle gasp edildiğini anlatarak konuya başlayalım.
FEDEK ARAZİSİNİN GASPI KONUSU
İslam hukukunda mallar iki kısma ayrılıyordu.
Şahsa ait özel mallar: Peygamberimizin (s.a.v.) şahsına ait mallar ki bu mallar O'nun vefatıyla İslami miras kanunlarına göre mirasçılarına geçmekte idi.
Yani, miras ayetlerinde Peygamberin (s.a.v.) mirasçıları ile diğer şahısların mirasçıları arasında bir fark söz konusu değildir.
İkinci kısım mallar ise Peygamberin (s.a.v.) devlet başkanı olarak yönettiği devletin malları, devlete ait mallar; İslam devletine ait olan mallar ve emlaklar.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) bu gelirleri İslam Devleti ve Müslümanlar için harcardı ve bazen bu malları sahabiler arasında taksim ederdi, bu malları bağışlardı.
İslam tarihinde bu tür arazilerden faydalanan sahabilere örnek olarak, Ali (a.s.), Ebu Bekir, Abdurrahman ibn-i Afv, Muhacirler'den Bilal, Ebu Dücâne, Sehl ibn-i Hanif ve Ensâr'dan olan Hâris ibn-i Semme verilebilir.
Fedek, bu kategorilerden devlet malı içinde yer almakta idi. Bunda Ehl-i Beyt âlimlerin çoğu ve Sünni ulemanın bir kısmı hemfikirdir.
Peygamberin (s.a.v.), bu mallarda bağış olarak dağıtma yetkisi vardı. Buna göre, Hz. Fâtıma'ya (a.s.) vermesinin de -bağış etme-sinin de- bir mahsuru yoktur.
İkinci bir görüş ise, "Fedek bölgesi savaşmadan ele geçirilmiş olduğu için devlet malı olmasına rağmen Peygambere (s.a.v.) has olan mallardandır. İdaresi konusunda Peygamber (s.a.v.) serbest bırakılmıştır" tezidir.
"Bu, Peygambere (s.a.v.) ait özel mülk hükmündedir" denilmektedir. Yine Resûlullah'ın (s.a.v.) bunun üzerinde istediği şekilde tasarruf yetkisi vardır. Yani, bunun gelirini sadece hanımlarına veya sadece kızına bırakabilir.
Allah-u Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de bu konuyu şu ayetle anlatmaktadır: "Onlardan Allah'ın, Peygamberine (s.a.v.) verdiği feye gelince ki siz onun üzerinde (onu elde etmek için) ne at, ne deve sürdünüz. Ancak Allah, kendi elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, her şeye güç yetirendir. Allah'ın o fethedilen şehir halkından Peygamberine (s.a.v.) verdiği fey (silah zoru olmaksızın elde edilen ganimet) Allah'a ve Peygambere (s.a.v.) aittir."
Enteresandır, Hz. Fâtıma'nın (a.s.), Fedek üzerindeki hakkı konusunda yaptığı savunma; Fedek'i devlet malı olarak görenlerinki- ne de, "özel mülktür" diyenlerinkine de girmektedir. İlk savunması bağış olduğu şeklindeydi, ikincisi ise, miras hükümleri ile ilgilidir.
Fedek konusunda Hz. Fâtıma'nın (a.s.) ilk çıkışı, Fedek'in, babası Resûlullah (s.a.v.) hayatta iken kendisine bağışlandığı yönündeydi. Bağışlanmış bir mal konusunda İslam fıkhı gereğince yapılması gereken ona tasarrufta bulunandan değil, farklı bir durumu iddia edenden şahit istenmesi idi.
İslam fıkhına aykırı olduğu halde, Hz. Fâtıma yine de şahitlerini getirmiştir. Şahit olarak Hz. Ali'yi (a.s.), Ümmü Eymen'i ve Hasan (a.s.) ve Hüseyin'i (a.s.) getirdi. Babasından kendisine bağış olan Fedek konusunda hakkını aramaya çalıştı.
FEDEK'İN BAĞIŞ OLDUĞU İLE İLGİLİ DELİLLER
Şiilerin önemli eserlerinden Peşâver Geceleri'nde şu bilgiler yer almaktadır:
"Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine'ye dönünce, Cebrail şu ayeti nâzil etti: 'Yakınlara, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma.'
Peygamber-i Ekrem (s.a.v.) 'ze'vil-kurba'nın (yakınlarının) kimler olduğunu ve haklarının ne olduğunu düşündüğü bir halde Cebrail yeniden nâzil olarak, 'Allah-u Teâlâ buyuruyor ki: Fedek'i Fâtıma'ya ver' diye emretti.
Hz. Peygamber (s.a.v.) de, Hz. Fâtıma'yı (a.s.) çağırarak, 'Al- lah-u Teâlâ Fedek'i sana vermemi emretti' diye buyurdular. Bu yüzden o mecliste Fedek'i Fâtıma'ya (a.s.) hediye etti."
Ebu Said el-Hudrî şöyle der: "Akraban olan kimseye hakkını ver... ayeti nâzil olunca, Hz. Resûlullah (s.a.v.) Fâtıma'yı (a.s.) çağırdı ve ona Fedek'i verdi."
"PEYGAMBERLER MİRAS BIRAKMAZ" MESELESİ
Fedek konusunda Ebu Bekir'in ortaya attığı iddiaya dayanak olan hadis, peygamberlerin miras bırakmayacakları şeklinde idi. Hz. Fâtıma (a.s.), yaptığı savunmada Fedek'in miras olmadığını, babasının sağlığında kendisine hediye edildiğini ve bu dönemden itibaren araziyi kullandığını söylemiştir.
Ancak, Resûlullah'ın (s.a.v.) rıhletinin ardından Fedek konusunda Hz. Fâtıma'nın (a.s.) hakkı gasp edilmiştir.
"Resûlullah'ın (s.a.v.) rıhletinden on gün geçmeden Hz. Zehra'ya (a.s.) halifenin memurlarının Fedek'e el koyup, oradaki işçileri dışarı çıkardıkları haberi geldi.
Bunun üzerine Hz. Zehra, Ben-i Hâşim kadınları ile birlikte hakkını onlardan geri alabilmek için halifenin yanına gitti ve aralarında şöyle bir konuşma geçti:
Hz. Fâtıma (a.s.): 'Neden benim işçilerimi Fedek'ten çıkardın ve neden benim hakkıma el koydun?'
Halife: 'Ben, babandan duyduğum üzere, peygamberler kendilerinden miras bırakmazlar.'
Hz. Zehra (a.s.): 'Babam hayattayken Fedek'i bana bağışlamıştı ve ben O hayattayken Fedek'in sahibi idim.'
Halife: 'Bunun için şahitlerin var mı?'
Hz. Zehra (a.s.): 'Evet şahitlerim Ali ve Ümmü Eymen'dir.'
Böylece Ali (a.s.) ve Ümmü Eymen, Peygamber (s.a.v.) hayat-tayken Hz. Zehra'nın (a.s.) Fedek'in sahibi olduğuna şahitlik ettiler.
Halife, Hz. Zehra'nın (a.s.) iddiasını ispat etmek için getirdiği şahitleri yeterli görmedi ve 'Ben asla bir erkek ve bir kadının şahitliğini kabul etmem. Ya iki erkek ya da bir erkek ve iki kadını şahit getir' dedi."
Bazı Sünni eserlerde, Ebu Bekir'in şer'i hükümlere göre karar verdiği, iki erkek veya dört kadın veya bir erkek ve iki kadının şahitliğinin aranması gereğinin doğru olduğu, Hz. Fâtıma'nın (a.s.) bu hükmün kapsamında şahitleri olmadığı için, Ebu Bekir'in verdiği kararın doğru olduğu savunması yer alır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Burada kısa bir özetle Fedek hurmalığının Hz. Fâtıma'nın (a.s.) elinden nasıl ve hangi gerekçelerle gasp edildiğini anlatarak konuya başlayalım.
FEDEK ARAZİSİNİN GASPI KONUSU
İslam hukukunda mallar iki kısma ayrılıyordu.
Şahsa ait özel mallar: Peygamberimizin (s.a.v.) şahsına ait mallar ki bu mallar O'nun vefatıyla İslami miras kanunlarına göre mirasçılarına geçmekte idi.
Yani, miras ayetlerinde Peygamberin (s.a.v.) mirasçıları ile diğer şahısların mirasçıları arasında bir fark söz konusu değildir.
İkinci kısım mallar ise Peygamberin (s.a.v.) devlet başkanı olarak yönettiği devletin malları, devlete ait mallar; İslam devletine ait olan mallar ve emlaklar.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) bu gelirleri İslam Devleti ve Müslümanlar için harcardı ve bazen bu malları sahabiler arasında taksim ederdi, bu malları bağışlardı.
İslam tarihinde bu tür arazilerden faydalanan sahabilere örnek olarak, Ali (a.s.), Ebu Bekir, Abdurrahman ibn-i Afv, Muhacirler'den Bilal, Ebu Dücâne, Sehl ibn-i Hanif ve Ensâr'dan olan Hâris ibn-i Semme verilebilir.
Fedek, bu kategorilerden devlet malı içinde yer almakta idi. Bunda Ehl-i Beyt âlimlerin çoğu ve Sünni ulemanın bir kısmı hemfikirdir.
Peygamberin (s.a.v.), bu mallarda bağış olarak dağıtma yetkisi vardı. Buna göre, Hz. Fâtıma'ya (a.s.) vermesinin de -bağış etme-sinin de- bir mahsuru yoktur.
İkinci bir görüş ise, "Fedek bölgesi savaşmadan ele geçirilmiş olduğu için devlet malı olmasına rağmen Peygambere (s.a.v.) has olan mallardandır. İdaresi konusunda Peygamber (s.a.v.) serbest bırakılmıştır" tezidir.
"Bu, Peygambere (s.a.v.) ait özel mülk hükmündedir" denilmektedir. Yine Resûlullah'ın (s.a.v.) bunun üzerinde istediği şekilde tasarruf yetkisi vardır. Yani, bunun gelirini sadece hanımlarına veya sadece kızına bırakabilir.
Allah-u Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de bu konuyu şu ayetle anlatmaktadır: "Onlardan Allah'ın, Peygamberine (s.a.v.) verdiği feye gelince ki siz onun üzerinde (onu elde etmek için) ne at, ne deve sürdünüz. Ancak Allah, kendi elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, her şeye güç yetirendir. Allah'ın o fethedilen şehir halkından Peygamberine (s.a.v.) verdiği fey (silah zoru olmaksızın elde edilen ganimet) Allah'a ve Peygambere (s.a.v.) aittir."
Enteresandır, Hz. Fâtıma'nın (a.s.), Fedek üzerindeki hakkı konusunda yaptığı savunma; Fedek'i devlet malı olarak görenlerinki- ne de, "özel mülktür" diyenlerinkine de girmektedir. İlk savunması bağış olduğu şeklindeydi, ikincisi ise, miras hükümleri ile ilgilidir.
Fedek konusunda Hz. Fâtıma'nın (a.s.) ilk çıkışı, Fedek'in, babası Resûlullah (s.a.v.) hayatta iken kendisine bağışlandığı yönündeydi. Bağışlanmış bir mal konusunda İslam fıkhı gereğince yapılması gereken ona tasarrufta bulunandan değil, farklı bir durumu iddia edenden şahit istenmesi idi.
İslam fıkhına aykırı olduğu halde, Hz. Fâtıma yine de şahitlerini getirmiştir. Şahit olarak Hz. Ali'yi (a.s.), Ümmü Eymen'i ve Hasan (a.s.) ve Hüseyin'i (a.s.) getirdi. Babasından kendisine bağış olan Fedek konusunda hakkını aramaya çalıştı.
FEDEK'İN BAĞIŞ OLDUĞU İLE İLGİLİ DELİLLER
Şiilerin önemli eserlerinden Peşâver Geceleri'nde şu bilgiler yer almaktadır:
"Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine'ye dönünce, Cebrail şu ayeti nâzil etti: 'Yakınlara, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma.'
Peygamber-i Ekrem (s.a.v.) 'ze'vil-kurba'nın (yakınlarının) kimler olduğunu ve haklarının ne olduğunu düşündüğü bir halde Cebrail yeniden nâzil olarak, 'Allah-u Teâlâ buyuruyor ki: Fedek'i Fâtıma'ya ver' diye emretti.
Hz. Peygamber (s.a.v.) de, Hz. Fâtıma'yı (a.s.) çağırarak, 'Al- lah-u Teâlâ Fedek'i sana vermemi emretti' diye buyurdular. Bu yüzden o mecliste Fedek'i Fâtıma'ya (a.s.) hediye etti."
Ebu Said el-Hudrî şöyle der: "Akraban olan kimseye hakkını ver... ayeti nâzil olunca, Hz. Resûlullah (s.a.v.) Fâtıma'yı (a.s.) çağırdı ve ona Fedek'i verdi."
"PEYGAMBERLER MİRAS BIRAKMAZ" MESELESİ
Fedek konusunda Ebu Bekir'in ortaya attığı iddiaya dayanak olan hadis, peygamberlerin miras bırakmayacakları şeklinde idi. Hz. Fâtıma (a.s.), yaptığı savunmada Fedek'in miras olmadığını, babasının sağlığında kendisine hediye edildiğini ve bu dönemden itibaren araziyi kullandığını söylemiştir.
Ancak, Resûlullah'ın (s.a.v.) rıhletinin ardından Fedek konusunda Hz. Fâtıma'nın (a.s.) hakkı gasp edilmiştir.
"Resûlullah'ın (s.a.v.) rıhletinden on gün geçmeden Hz. Zehra'ya (a.s.) halifenin memurlarının Fedek'e el koyup, oradaki işçileri dışarı çıkardıkları haberi geldi.
Bunun üzerine Hz. Zehra, Ben-i Hâşim kadınları ile birlikte hakkını onlardan geri alabilmek için halifenin yanına gitti ve aralarında şöyle bir konuşma geçti:
Hz. Fâtıma (a.s.): 'Neden benim işçilerimi Fedek'ten çıkardın ve neden benim hakkıma el koydun?'
Halife: 'Ben, babandan duyduğum üzere, peygamberler kendilerinden miras bırakmazlar.'
Hz. Zehra (a.s.): 'Babam hayattayken Fedek'i bana bağışlamıştı ve ben O hayattayken Fedek'in sahibi idim.'
Halife: 'Bunun için şahitlerin var mı?'
Hz. Zehra (a.s.): 'Evet şahitlerim Ali ve Ümmü Eymen'dir.'
Böylece Ali (a.s.) ve Ümmü Eymen, Peygamber (s.a.v.) hayat-tayken Hz. Zehra'nın (a.s.) Fedek'in sahibi olduğuna şahitlik ettiler.
Halife, Hz. Zehra'nın (a.s.) iddiasını ispat etmek için getirdiği şahitleri yeterli görmedi ve 'Ben asla bir erkek ve bir kadının şahitliğini kabul etmem. Ya iki erkek ya da bir erkek ve iki kadını şahit getir' dedi."
Bazı Sünni eserlerde, Ebu Bekir'in şer'i hükümlere göre karar verdiği, iki erkek veya dört kadın veya bir erkek ve iki kadının şahitliğinin aranması gereğinin doğru olduğu, Hz. Fâtıma'nın (a.s.) bu hükmün kapsamında şahitleri olmadığı için, Ebu Bekir'in verdiği kararın doğru olduğu savunması yer alır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.