GDO'suz yalanlar

Sayın Cumhurbaşkanı!
80 milyon nüfuslu ve dünyanın 17. büyük ekonomisinin sahibi bir ülkenin Cumhurbaşkanı olarak, elbette sorumluluğunuz 80 milyon kişilik! Hatta ağzı-dili bağlı hayvanatın ve çevrecilik adıyla nebatatın da sorumluluğu tek başınıza sizin omuzlarınızda!
Bu kadar sorumluluk yüküne tahammül, elbette kolay değil. Doğru işlerinizde Allah yardımcınız olsun.
Sayın Cumhurbaşkanı!
Milletvekili olduğunuz dönemlerde ve Cumhurbaşkanı olduğunuzda sadakat yemîni ettiğiniz Anayasa'ya sâdık kalmaktan öte, delik-deşik edip kevgire döndürdünüz! Seçim Yasası ve Siyasi Partiler Yasası dışında dokunmadığınız madde kalmadı gibi ama hâla size başkanlık sağlayacak bir Anayasa istemekten, sadık kalacağınıza yemin ettiğiniz Anayasaya muhalefetten vaz-geçmediniz!
Millî devletleri bölüp parçalamak için Batı'nın icad ederek kullandığına inandığım demokrasi böyle bir şey maalesef! Amacınıza ulaşmak için en kolay kullanılabilecek bir araç ki, zaten; "Demokrasi gereken durakta inilecek bir araçtır" tarifini yapmıştınız ve aklımızda!
Mevcut Anayasa ve yasalara göre; milletvekili olabilirdiniz, oldunuz; Başbakan olabilirdiniz, oldunuz; Cumhurbaşkanı olabilirdiniz, oldunuz. Şimdi de "Başkan" olmak istiyorsunuz; seçmen oylarıyla belirleneceğine göre olabilirsiniz ama yeminle söylemeliyim ki, asla IV. Murat olamazsınız!
Çünkü ne zaman, o zaman; ne de Kösem Sultan gibi kudretli bir Valideniz var!
Anayasa değişikliği ve başkanlığı referanduma götürürseniz; "HAYIR" diyeceğim, aday olursanız size asla; "EVET" demeyeceğim!
Sevgili Muharrem BAYRAKTAR, dün; "Sigara içme özgürlüğü diye bir özgürlük olamaz. Nasıl intihar etme özgürlüğü yoksa kendi kendini ölümcül hastalığa maruz bırakma özgürlüğü yoksa sigara içme özgürlüğü de olamaz" buyurduğunuzu ama aynı zamanda; yüzlerce gıda maddesine giren ve kanser vak'alarının yaygınlaşmasında temel etkenlerden olarak gösterilen GDO'lu ve mısır şurubu içeren ürünlerin yaygınlaşmasının önünü açtığınızı ve 80 milyonun sağlığıyla nasıl merhametsizce uğraştığınızı yazdılar, sağ olsunlar...
Sayın Cumhurbaşkanı!
İmam-Hatipli yani İslâmî bilgilerle mücehhez olduğunuzu biliyorum.
İmanınızı sorgulamak gibi bir imansızlığa tevessül de, cesaret de edemem! Ama izninizle bendeniz de bazı hatırlatmalar yapmak isterim:
Muhteşem Türk Atatürk'ün; "Kitâb-ı Ekmel" dedikleri Kur'ân-ı Kerîm'de yalan ve yalancılık, "kizb" kelimesiyle ifade edilir. Türkçe'de tekzîp etmek, yalanlamak anlamına gelir ve Kur'ân'da "kizb" değişik türevleriyle 300'den fazla yerde kullanılarak; yalan ve yalancılığa İslâm'ın bakışı Allah tarafından vurgulanır.
Zümer-32'de, Allah; "Allah'a karşı yalan uyduran, kendisine gelen gerçeği (Kur'ân) yalan sayandan daha zalim kimdir? Kâfirlerin yeri cehennemde değil mi?" Diye müthîş bir uyarı yapar.
Hz. Peygamber (s.a.a.)'imiz de; "Yalanla îman bir arada barınmaz" buyurmuşlar.
Rivâyet edilir ki;
Allah Resûlü (s.a.s.), etraftaki hükümdarlara İslâm'a davet mektupları gönderiyordu. Roma imparatoru Hirakl'e (Hiraklius) de mektup göndermişti. Hirakl, mektubu okuduktan sonra, Şam bölgesinde bulunan Ebû Süfyan'ı çağırtır ve aralarında şöyle bir konuşma geçer:
-O'na en çok uyanlar, zenginler mi yoksa fakirler midir?
-Fakirlerdir!
-O'na inananlardan hiç dönenler oldu mu?
-Şimdiye kadar hayır!
-Artıyorlar mı, azalıyorlar mı?
-Her geçen gün biraz daha çoğalıyorlar!
-Hiç yalan söylediğini duydunuz mu?
-Hayır, O'nu hiçbirimiz yalan söylerken duymadık.
Müslümanların en amansız düşmanı olan Ebû Süfyan'dan aldığı bu cevaplar üzerine Hirakl, kendini tutamayarak şöyle der:
-Bunca zaman, insanlara yalan söylemekten kaçınan birisinin Allah'a karşı yalan söylemesi düşünülemez. (Buharî, Bedü'l-vahy, 6).
Sayın Cumhurbaşkanı!
Biliyorum ki bunlar, çok iyi bildiğiniz konular ama nedense, hele bir de sorumluluk büyüyüp ağırlaştıkça kişi, en iyi bildiği konuları unutmak gibi akıl hastalığına düçardır!
O yüzden özellikle hatırlatmak isterim.
Tiryâkinin zararı, -varsa- sadece kendisinedir ama yetkili bir yalancının zararı, bütün vatandaşlara değil midir? Tiryâkiler, yalanla uğraştıkları için mi dumanla uğraşıyorsunuz? Sizin daha önemli ve vahîm mes'eleleriniz yok mu?
Buradan yüksek sesle itiraf etmeliyim ki; şahsen Sizin uygulamaya heveslendiğiniz, hatta uyguladığınız IV. Murat Yasakları olmasaydı, bir-kaç yıldır ben de sigaramdan vazgeçmiş olurdum! Siz yaşadığınız ve sıra-dışı yasağınızda ısrar ettiğiniz sürece, ölsem de sigaramdan vaz-geçmeyeceğim! Bırakın benim ölümüm de sigaramdan olsun!
Maddî sıkıntıdan yuvalarını dağıtan, intihâr eden garip-gurabaya GDO'lu ürünlerin satılmasına yasalarla izin verecek, bir-kaç sene sonra iki kişiden birinin kanser olmasına zemin hazırlayacaksınız; dün söylediğinizden bugün, demin söylediğinizden şimdi vaz-geçeceksiniz ve benim gibi öfkeli insanların en etkili ve tek müsekkînimizi yasaklayacaksınız!
Yasak Kaç-Ak Saray'ınsa, sınırsız hürriyetim hânemindir!
Millete rağmen yasak olmaz, Yeniden Osmanlıcı-Yeni Türkiyeci ve Israrla Başkan Adayı Sayın Cumhurbaşkanı!
Olursa da şahsen uymam! 
Yasağınızı delmek için hendek kazmam, tünel açmam ama ne lazımsa yaparım!
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ,TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselam...
Selâm, sevgi, duâ...