Gelinlik ve kefenlik

Geçen hafta sonu muhteşem bir iştirak, şevk ve kardeşlik ruhuyla gerçekleşen Bağımsız Türkiye kongresinin coşkusuyla teyzem oğlunun düğününe gecikmeli de olsa iştirak ettik.
Düğün hengamesi üstüne, birer gün arayla iki yakınımızın cenazesi köye ulaşınca, onları toprağa vermek de bize düştü.
Düğün ile ölüm merasimi ikiz kardeştir, der büyüklerimiz.
Gelinlik ile kefen aynı iplikten dokunur? Gelinliğin farkı dantelli olmasıdır.
Aynı anda hem hayat, hem ölüm yaşanır âlemde? Dünya, ahiretin tarlası; ahiret ise hasat yeridir. 
Hasat gününde eli boş olmamak için asl olan niyetimizde, amelimizde ve hayatımızda Allah'ın rızası üzere olmak, Hakk'tan savrulmamaktır.
İşimiz, ibadetimiz, ticaretimiz, siyasetimiz hülasa hayatımızdaki her niyet ve amelimiz Allah rızası için olursa kıymet-i harbiyesi vardır. Hakk katında makbuldür.
Aksi halde, Hz. Peygamber'in beyanıyla ibadetimiz yüzümüze paçavra gibi çarpılır; siyasetimizde hayır, ticaretimizde bereket olmaz.
AKP iktidarının, Türk milletini ve İslam âlemini felaketlere sürükleyen icraatlarının özünde yatan da bu gerçektir.
Ülkeyi ve bölgeyi ısrarla binbir türlü fitneye ve vahim yanlışlara sürüklemeye devam etmeleri de bu Hak ve hakikatten savrulmaları sebebiyledir.
AKP iktidarının, onların değirmenine su taşıyan Meclis'teki muhalefetin ve milletimizin, ülkeyi ve İslam âlemini felaketten felakete sürükleyen yanlış siyaset ve icraatlarından dönmeleri için, sadece BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın uyarıları ve ortaya koyduğu çözümler yeterdir? Lakin yanlışlarda ısrar ediliyor.
Hakk rızası ve hakikati gözetmede en ağır zafiyet, maalesef dini, imanı, Allah'ı kimseye bırakmayan AKP'lilerdedir? Bu sebeple Prof. Dr. Baş'a en son onlar kulak vermektedir. Kulak verinceye kadar da iş işten geçmektedir.
Prof. Dr. Baş'ın gençlere öğütündeki "Dikkat edin, bugün insanlığın içinde bulunduğu asıl bunalım, ölümden sonra vuku bulacak dirilişe iman edip etmeme noktasındadır; insanlık dirilmekten şüphe ediyor. İyi bilin ki; bu, nefsin ve şeytanın vesvesesidir. Diriliş mutlaka gerçekleşecektir. Mülkün sahibi için bu hiç de zor değildir? İşte o zaman, yaptığınız her şeyden hesap vereceksiniz. Buradaki küçük hesaplar, o büyük hesaba hazırlıktır" ikazı manidardır (Prof. Dr. Haydar Baş, Makalat, İcmal Yay, İstanbul-1990, s. 299 vd).
14 ciltlik Ehl-i Beyt külliyatının müellifi Prof. Dr. Baş, velayetin şahı Hz. Ali örnekliğindeki gerçek bir idareci kimliği ve duruşuna ihtiyaçtan söz ediyor? Azerbaycan Valisi Eş'as b. Kays'a "Sana verilen görev, arpalık olarak verilmiş değildir, o boynunda bir emanettir" uyarısı yapan İmam Ali'nin, Mısır'a vali olarak atadığı Malik b. Eşter'e verdiği yönetim ve yol haritasındaki şu gerçekleri hatırlatıyor: 
"Dünya geçiş yurdudur, yerleşme yurdu değildir. Orada bir kısım insanlar nefsini satıp azabın hedefi olur, bir kısım da nefsini satın alıp kurtuluşa ererler. Bunun bilincinde olan herkes, tüm imkânları seferber ederek halka hizmet etmenin yollarını aramalı ve kendilerini ebedi hayatın sıkıntılarından kurtarmaya çalışmalıdır."
Prof. Dr. Baş'ın hayat ve duruşundaki esas, bu şuurdur: Allah rızası ve ahiret günündeki hesap? 
Birçok konuşmasında olduğu gibi Büyük kongrede de bu gerçeğin altını çizdi: Toplum hakka batıl, batıla hak diyen anlayışı hayata geçirenlerin elemanları haline geldi. Bizim siyasetimiz oy siyaseti değildir. Benim siyasetim ahiretimi kazanmak içindir. Allah'ın rızasını kazanmak, milletimin duasını almak içindir.
Bu yüce ve köklü niyet, birçok hayır kapılarını açıyor, aşılmaz görünen dağları aştırıyor.
BTP lideri ve kadrolarının, diğerlerinden en bariz farkı bu olsa gerektir.
Türk milletinin problemlerini çözecek eli bereketli kadro da gelinlik ile kefenliğin aynı ipten dokunduğunun idrakinde olan bu farklı kadrodur. Görene? Köre ne?!