Korkunun ecele faydası olmaz. ABD'den korkarak veya çekinerek, bazı gerçekleri görmezlikten gelmeyelim. Örtbas etmeyelim. Gerçi, gerçekler gizlenmez. Eninde sonunda mutlaka ortaya çıkar. Sadece gerçekleri gizlemeye çalışanlar komik duruma düşerler. Türkiye'yi idare edenler, açık ve seçik bir gerçeği gizleme gayretinde. O gerçek, ABD ile Türkiye ilişkilerinin değişmesi, daha doğrusu bitmesidir. Bazıları, bu ilişkiler zedelense bile, yine eskisi gibi devam edeceğini düşünüyor. Zira ABD ve Türkiye ilişkileri zaman zaman inişler çıkışlar gösterdi, fakat hiçbir zaman tamamen kopmadı, kesilmedi, şimdiki durum ise öyle değildir. Bunu görmek zorundayız. Eğer bunu görmezsek, buna göre politika üretmezsek, bu millete en büyük ihaneti yapmış oluruz.
"ABD, müttefikimizdir, stratejik ortağımızdır" sözlerini çiziniz ve unutunuz. ABD, artık dünyada böyle birşey tanımıyor. Tanımadığını, Irak'ı işgalinde bütün dünyaya gösterdi. "TBMM'den ikinci tezkere geçmediği için bunlar başımıza geldi. Bunu telafi etmek ve ABD'nin gönlünü almak için bazı şeyler yapalım" düşüncesi yanlıştır. Bu düşünceyle atılan her adım, kendi ellerimizle boynumuza kement takmaktır.
Şunu unutmayalım, ABD'nin hedefi, Türkiye'yi bölmek ve parçalamaktır. Yıllardır bunun için uğraşıyor ve bunun alt yapısını oluşturuyor. Bu söylediğimiz bir vehim, bir boş kuruntu değil, gerçeğin ta kendisidir. İsterseniz, bu gerçeğin dini boyutuna birazcık değinelim. Bugün ABD iktidarı, "Hıristiyan Siyonistler" denilen kişilerin elinde. Bu kişilerin inancına göre, Hz. İsa'nın gökten inmesi ve bütün Hıristiyanları bir bayrak altında toplayarak, dünyaya egemen kılması için, Yahudilerin Arz-ı Mevud idealine kavuşması şarttır. Bundan dolayı Hıristiyan Siyonistlerle, gerçek Siyonistler, Arz-ı Mevud idealinin gerçekleşmesi için işbirliği yapıyorlar.
Peki, Arz-ı Mevud, Nil'den Fırat'a kadar olan bölgeyi kapsamıyor mu? Yani Türkiye'nin Güneydoğu'su, tarif edilen bölgenin içinde. O halde Türkiye, hedefin merkezindedir. Bütün oyunların Güneydoğu'da oynanması bu sebeptendir. Nil, Mısır'da olduğu için, Mısır'a da sıra gelecektir.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Birinci Körfez Savaşı sırasında "Asıl oyunun Türkiye'ye karşı oynandığını" söylüyordu. O zamanlar, bazıları bu görüşe katılmadı. Ama gelişmeler, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ı haklı çıkardı.
ABD'nin Türkiye'ye karşı oynayacağı oyunların ardı arkası kesilmeyecektir. Onun için hazırlıklı olmak ve stratejiler geliştirmemiz gerekmektedir. ABD'nin oyunlarından biri, TBMM'nin ikinci tezkereyi reddetmesiyle bozuldu. Dikkat edilirse, ABD o oyunla, Irak'ı işgal etmeden önce TBMM kararıyla Türkiye'yi işgal etmeyi planladığı görülecektir. Irak'ta işinin zor olmayacağını çok iyi biliyordu. Türkiye'deki muhipleri de bunu açık açık beyan ediyordu. Diyorlardı ki: "ABD, Irak'ın liderlik kadrosuyla ve üst düzey komutanlarıyla anlaştı, onlar savaşmayacaklar". Gerçekten de öyle olmadı mı? Öyle olacağı önceden bilinmesine rağmen, ABD, neden Türkiye'nin önemli havaalanlarını ve limanlarını istiyordu? Niçin 92 bin askerini Türkiye'de konuşlandırmak için baskı yapıyordu? Irak'ın işgali için Çorlu havaalanına ve Trabzon limanına gerek var mıydı? Demek ki, amaç, Türkiye'yi işgaldi.
Bazıları şöyle diyebilir: "Öyle şey olur mu? ABD anlaşmayla gelecekti, anlaşma süresi bitince gidecekti". Ya gitmesiydi?
İşte bu sorunun cevabını, ikinci tezkerenin TBMM'den geçmesi için çırpınan hükümet yetkilileri dahi bilmiyordu. ABD, girdiği hangi ülkeden kendi rızasıyla çekildi? Tek bir örnek gösterilebilir mi? Dahası, "ABD, bugüne kadar yaptığı hangi anlaşmalara sadık kalmıştır? Bütün bunlardan bir sonuç çıkaramayanlar, ikisi de Yahudi asıllı olan Wolfowitz ve Grossman'ın sözlerini, Arz-ı Mevud idealiyle yanyana koyarak okusunlar, ve düşünsünler. Korku belasına başını kuma sokmasınlar. Korkmasınlar, ABD'nin saldırı gücü varsa, Türkiye'nin de eşi emsali görülmemiş savunma gücü vardır. Millet, bu gücü kullanabilecek iktidar bekliyor.
"ABD, müttefikimizdir, stratejik ortağımızdır" sözlerini çiziniz ve unutunuz. ABD, artık dünyada böyle birşey tanımıyor. Tanımadığını, Irak'ı işgalinde bütün dünyaya gösterdi. "TBMM'den ikinci tezkere geçmediği için bunlar başımıza geldi. Bunu telafi etmek ve ABD'nin gönlünü almak için bazı şeyler yapalım" düşüncesi yanlıştır. Bu düşünceyle atılan her adım, kendi ellerimizle boynumuza kement takmaktır.
Şunu unutmayalım, ABD'nin hedefi, Türkiye'yi bölmek ve parçalamaktır. Yıllardır bunun için uğraşıyor ve bunun alt yapısını oluşturuyor. Bu söylediğimiz bir vehim, bir boş kuruntu değil, gerçeğin ta kendisidir. İsterseniz, bu gerçeğin dini boyutuna birazcık değinelim. Bugün ABD iktidarı, "Hıristiyan Siyonistler" denilen kişilerin elinde. Bu kişilerin inancına göre, Hz. İsa'nın gökten inmesi ve bütün Hıristiyanları bir bayrak altında toplayarak, dünyaya egemen kılması için, Yahudilerin Arz-ı Mevud idealine kavuşması şarttır. Bundan dolayı Hıristiyan Siyonistlerle, gerçek Siyonistler, Arz-ı Mevud idealinin gerçekleşmesi için işbirliği yapıyorlar.
Peki, Arz-ı Mevud, Nil'den Fırat'a kadar olan bölgeyi kapsamıyor mu? Yani Türkiye'nin Güneydoğu'su, tarif edilen bölgenin içinde. O halde Türkiye, hedefin merkezindedir. Bütün oyunların Güneydoğu'da oynanması bu sebeptendir. Nil, Mısır'da olduğu için, Mısır'a da sıra gelecektir.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Birinci Körfez Savaşı sırasında "Asıl oyunun Türkiye'ye karşı oynandığını" söylüyordu. O zamanlar, bazıları bu görüşe katılmadı. Ama gelişmeler, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ı haklı çıkardı.
ABD'nin Türkiye'ye karşı oynayacağı oyunların ardı arkası kesilmeyecektir. Onun için hazırlıklı olmak ve stratejiler geliştirmemiz gerekmektedir. ABD'nin oyunlarından biri, TBMM'nin ikinci tezkereyi reddetmesiyle bozuldu. Dikkat edilirse, ABD o oyunla, Irak'ı işgal etmeden önce TBMM kararıyla Türkiye'yi işgal etmeyi planladığı görülecektir. Irak'ta işinin zor olmayacağını çok iyi biliyordu. Türkiye'deki muhipleri de bunu açık açık beyan ediyordu. Diyorlardı ki: "ABD, Irak'ın liderlik kadrosuyla ve üst düzey komutanlarıyla anlaştı, onlar savaşmayacaklar". Gerçekten de öyle olmadı mı? Öyle olacağı önceden bilinmesine rağmen, ABD, neden Türkiye'nin önemli havaalanlarını ve limanlarını istiyordu? Niçin 92 bin askerini Türkiye'de konuşlandırmak için baskı yapıyordu? Irak'ın işgali için Çorlu havaalanına ve Trabzon limanına gerek var mıydı? Demek ki, amaç, Türkiye'yi işgaldi.
Bazıları şöyle diyebilir: "Öyle şey olur mu? ABD anlaşmayla gelecekti, anlaşma süresi bitince gidecekti". Ya gitmesiydi?
İşte bu sorunun cevabını, ikinci tezkerenin TBMM'den geçmesi için çırpınan hükümet yetkilileri dahi bilmiyordu. ABD, girdiği hangi ülkeden kendi rızasıyla çekildi? Tek bir örnek gösterilebilir mi? Dahası, "ABD, bugüne kadar yaptığı hangi anlaşmalara sadık kalmıştır? Bütün bunlardan bir sonuç çıkaramayanlar, ikisi de Yahudi asıllı olan Wolfowitz ve Grossman'ın sözlerini, Arz-ı Mevud idealiyle yanyana koyarak okusunlar, ve düşünsünler. Korku belasına başını kuma sokmasınlar. Korkmasınlar, ABD'nin saldırı gücü varsa, Türkiye'nin de eşi emsali görülmemiş savunma gücü vardır. Millet, bu gücü kullanabilecek iktidar bekliyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018