Safi Amidi Bolevi
Bolu'da bulunan bütün âlimler ve halk tamâmen onun talebelerindendi. Dergâhı sohbetine gelenlerle dolup taşar ve bu hal sabahlara kadar devâm ederdi. Sabah namazından sonra âdeti üzere duâ ve zikirleri okur, cemâat dinlerdi. Kuşluk vaktinde ise bir miktâr Kur'ân-ı Kerim ve hadis-i şerîf okur, sonra talebelerine nasîhat ederdi.
Sâfi Efendinin üç oğlu vardı. Bunlara Muhammed Fâik, Nasrullah Sırrı, Abdülazîz isimlerini vermişti. Oğullarından Muhammed Fâik faziletli bir zât olup, yirmi yaşında iken babasının sağlığında vefât etmiştir. Dergâhta defnedilmiş ve üzerine bir türbe yapılmıştır. Babasından, çok ilim öğrenmişti.
Sâfi Efendi dergâhı yaptırdıktan sonra, hayır sâhipleri tarafından epeyce ilâve binâlar yapılmıştır. Dergâhta ders ve sohbetleriyle insanlara Allah-û Teâlânın emir ve yasaklarını anlatıp onların saâdete kavuşmalarına gayret ediyordu. Herkes tarafından tanınıp sevilmiş şöhreti her yere yayılmıştır. Osmanlı pâdişâhı Sultan Mahmûd Han onun şöhretini işitip iki defâ İstanbul'a dâvet edip, görüşmüştür. Sohbetine gelenler onun bereketiyle muradlarına kavuşurlardı. Huzûrunda bulunanlar bir suâl sormak isteseler, daha onlar sormadan sohbet sırasında bir vesîle ile cevaplandırır, müşkillerini hallederdi. Birçok hakîkatı da şiirleriyle ifâde etmiştir. Ancak şiirleri bir araya toplanmamıştır. Şöhreti ve yaptığı hizmetleri her tarafta duyulunca halktan ve ileri gelenlerden çok kimse sohbet halkasına girip, tasavvufta yetişmek üzere ona tâbi olmuşlardır. Hattâ daha önce İstabul'da medrese tahsîli sırasında bâzı ilimleri kendisinden öğrendiği, meşhûr âlim Hacı Ömer Efendi de ona tasavvufta yetişmek üzere tâbi olmuştur.
Bolu'ya yerleştikten sonra bir defâ babası Sâlih Efendi vefât etmeden önce, bir de Diyarbekir'e gitmiştir. Babasını ziyârete gittiğinde, babası çok ilim sâhibi bir âlim olmasına rağmen, Mustafa Sâfî Efendiye her mecliste hürmet göstermiş, aslâ ondan üst ve yukarı bir yere oturmamıştır. Yanında edeble konuşmuştur. Tasavvufta ona tâbi olmuş ve dâima duâ etmiştir.
Bolu'da bulunan bütün âlimler ve halk tamâmen onun talebelerindendi. Dergâhı sohbetine gelenlerle dolup taşar ve bu hal sabahlara kadar devâm ederdi. Sabah namazından sonra âdeti üzere duâ ve zikirleri okur, cemâat dinlerdi. Kuşluk vaktinde ise bir miktâr Kur'ân-ı Kerim ve hadis-i şerîf okur, sonra talebelerine nasîhat ederdi.
Sâfi Efendinin üç oğlu vardı. Bunlara Muhammed Fâik, Nasrullah Sırrı, Abdülazîz isimlerini vermişti. Oğullarından Muhammed Fâik faziletli bir zât olup, yirmi yaşında iken babasının sağlığında vefât etmiştir. Dergâhta defnedilmiş ve üzerine bir türbe yapılmıştır. Babasından, çok ilim öğrenmişti.
Sâfi Efendi dergâhı yaptırdıktan sonra, hayır sâhipleri tarafından epeyce ilâve binâlar yapılmıştır. Dergâhta ders ve sohbetleriyle insanlara Allah-û Teâlânın emir ve yasaklarını anlatıp onların saâdete kavuşmalarına gayret ediyordu. Herkes tarafından tanınıp sevilmiş şöhreti her yere yayılmıştır. Osmanlı pâdişâhı Sultan Mahmûd Han onun şöhretini işitip iki defâ İstanbul'a dâvet edip, görüşmüştür. Sohbetine gelenler onun bereketiyle muradlarına kavuşurlardı. Huzûrunda bulunanlar bir suâl sormak isteseler, daha onlar sormadan sohbet sırasında bir vesîle ile cevaplandırır, müşkillerini hallederdi. Birçok hakîkatı da şiirleriyle ifâde etmiştir. Ancak şiirleri bir araya toplanmamıştır. Şöhreti ve yaptığı hizmetleri her tarafta duyulunca halktan ve ileri gelenlerden çok kimse sohbet halkasına girip, tasavvufta yetişmek üzere ona tâbi olmuşlardır. Hattâ daha önce İstabul'da medrese tahsîli sırasında bâzı ilimleri kendisinden öğrendiği, meşhûr âlim Hacı Ömer Efendi de ona tasavvufta yetişmek üzere tâbi olmuştur.
Bolu'ya yerleştikten sonra bir defâ babası Sâlih Efendi vefât etmeden önce, bir de Diyarbekir'e gitmiştir. Babasını ziyârete gittiğinde, babası çok ilim sâhibi bir âlim olmasına rağmen, Mustafa Sâfî Efendiye her mecliste hürmet göstermiş, aslâ ondan üst ve yukarı bir yere oturmamıştır. Yanında edeble konuşmuştur. Tasavvufta ona tâbi olmuş ve dâima duâ etmiştir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.