Seyyid Hârun Velî Hz.
Alâeddîn Efendi büyük bir hürmet, edep ve tevâzu ile onu karşıladı ve evine dâvet etti. Hz. Alâeddîn'in talebelerinden bâzıları edep ve terbiyeye aykırı olarak; "Sultânım, sen İmâm- Câfer-i Sâdık neslinden büyük bir velî iken, bu zâta çok fazla değer vermenize hayret ediyoruz" dediklerinde, talebelerine; "Susunuz. Bu zatın kim olduğunu biliyor musunuz? Eğer siz onun kim olduğunu bilseydiniz, böyle konuşmazdınız. Seyyid Hârun büyük bir velîdir. Peygamber Efendimizin soyundandır. Ana tarafından soyu Veysel Karâni Hazretlerine ulaşır. Bu zât ilhâm-ı Rabbânî ile Horasan sultanlığını terk etti. Kutupluk makâmına yükseldi. Onun burayı teşrifi, bizim için büyük bir saâdettir" buyurdu. Daha sonra Alâeddîn Efendi ve Hârun Velî birlikte kırk gün halvette kaldılar. Bu süre içinde Allah-û Teâlâ'ya tâat ve niyazda ve bilgi-alışverişinde bulundular.
Seyyid Hârun Velî daha sonra izin isteyerek yoluna devâm etti. Hârun Velî, dâima tevekkül hâlinde idi. Hiç kimseye yol sormazdı. Sonra evliyâlar otağı, ilim ve irfân yatağı Konya'ya vardılar. Bir süre önce vefât eden bu beldenin büyük âlimi Hoca Ahmed Fakih'e "Sultânım! Senin dünyâya vedâ etme zamânın yaklaştı. Ne olur, yerine birisi bıraksan. Size halef olup, bizim rûhumuzu terbiye etse" diye yalvarmaları üzerine; "Yakın zaman içinde Acem taraflarından bir velî gelir. Onun adı Harun'dur. Alâmeti, sağ elinde beyaz bir ben vardır. Beni isteyen onda bula" buyurdu. Seyyid Hârun Konya'ya vardığında uzun süre câmide Allah-û Teâlâ'ya ibâdet etti. Bu duruma çok hayret eden Konyalılar, bu zâtı merak ettiler. Seyyid Hârun Velî olduğunu öğrenince, Mevlânâ Ahmed Akih'in vefât etmeden önce kendilerine tavsiye ettiği zât olduğunu anladılar. Hemen Hârun Velî'nin yanına gidip; "Efendim! Bizim hocamız Ahmed Fakih vefât etmeden önce; "Benden sonra yakın bir zamanda Horasan'dan bir velî gelecek. Onun adı Hârun'dur. Sağ elinde beyaz bir beni vardır. Beni seven onu seve, beni isteyen onda bula" buyurmuştu dediler ve hocalarının yerne oturmasını ısrar ettiler. Hazret, aldığı ilâhi emre uymak için yola devâm edeceğini bildirdi ve yanındakilere; "Ey dostlarım! Yola çıkalım, gideceğimiz yer yakınlaşmış gibi görünüyor" dedi. Yola çıktılar. Hatunsaray köyünde kardeşi Seyyid Bedreddîn'in hastalığı şiddetlenerek vefât etti. Oraya defnettiler. Kabrinin bulunduğu yer, "Seyyid Kabri" ismiyle meşhurdur. Vefât eden kardeşi Seyyid Bedreddîn'in Musa isminde bir oğlu vardı. Hârun Velî bu çocuğun üstüne titriyordu. Ona iyi bakılmasını isteyerek; "İnşaallah biz bu âlemden göçünce, Mûsâ bizim yerimizi alacaktır" buyurdu.
Alâeddîn Efendi büyük bir hürmet, edep ve tevâzu ile onu karşıladı ve evine dâvet etti. Hz. Alâeddîn'in talebelerinden bâzıları edep ve terbiyeye aykırı olarak; "Sultânım, sen İmâm- Câfer-i Sâdık neslinden büyük bir velî iken, bu zâta çok fazla değer vermenize hayret ediyoruz" dediklerinde, talebelerine; "Susunuz. Bu zatın kim olduğunu biliyor musunuz? Eğer siz onun kim olduğunu bilseydiniz, böyle konuşmazdınız. Seyyid Hârun büyük bir velîdir. Peygamber Efendimizin soyundandır. Ana tarafından soyu Veysel Karâni Hazretlerine ulaşır. Bu zât ilhâm-ı Rabbânî ile Horasan sultanlığını terk etti. Kutupluk makâmına yükseldi. Onun burayı teşrifi, bizim için büyük bir saâdettir" buyurdu. Daha sonra Alâeddîn Efendi ve Hârun Velî birlikte kırk gün halvette kaldılar. Bu süre içinde Allah-û Teâlâ'ya tâat ve niyazda ve bilgi-alışverişinde bulundular.
Seyyid Hârun Velî daha sonra izin isteyerek yoluna devâm etti. Hârun Velî, dâima tevekkül hâlinde idi. Hiç kimseye yol sormazdı. Sonra evliyâlar otağı, ilim ve irfân yatağı Konya'ya vardılar. Bir süre önce vefât eden bu beldenin büyük âlimi Hoca Ahmed Fakih'e "Sultânım! Senin dünyâya vedâ etme zamânın yaklaştı. Ne olur, yerine birisi bıraksan. Size halef olup, bizim rûhumuzu terbiye etse" diye yalvarmaları üzerine; "Yakın zaman içinde Acem taraflarından bir velî gelir. Onun adı Harun'dur. Alâmeti, sağ elinde beyaz bir ben vardır. Beni isteyen onda bula" buyurdu. Seyyid Hârun Konya'ya vardığında uzun süre câmide Allah-û Teâlâ'ya ibâdet etti. Bu duruma çok hayret eden Konyalılar, bu zâtı merak ettiler. Seyyid Hârun Velî olduğunu öğrenince, Mevlânâ Ahmed Akih'in vefât etmeden önce kendilerine tavsiye ettiği zât olduğunu anladılar. Hemen Hârun Velî'nin yanına gidip; "Efendim! Bizim hocamız Ahmed Fakih vefât etmeden önce; "Benden sonra yakın bir zamanda Horasan'dan bir velî gelecek. Onun adı Hârun'dur. Sağ elinde beyaz bir beni vardır. Beni seven onu seve, beni isteyen onda bula" buyurmuştu dediler ve hocalarının yerne oturmasını ısrar ettiler. Hazret, aldığı ilâhi emre uymak için yola devâm edeceğini bildirdi ve yanındakilere; "Ey dostlarım! Yola çıkalım, gideceğimiz yer yakınlaşmış gibi görünüyor" dedi. Yola çıktılar. Hatunsaray köyünde kardeşi Seyyid Bedreddîn'in hastalığı şiddetlenerek vefât etti. Oraya defnettiler. Kabrinin bulunduğu yer, "Seyyid Kabri" ismiyle meşhurdur. Vefât eden kardeşi Seyyid Bedreddîn'in Musa isminde bir oğlu vardı. Hârun Velî bu çocuğun üstüne titriyordu. Ona iyi bakılmasını isteyerek; "İnşaallah biz bu âlemden göçünce, Mûsâ bizim yerimizi alacaktır" buyurdu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.