Merkez Efendi
Biricik kızı Pahime Sultan'ı, öğrencisi Merkez Efendi ile evlendiren Sünbül Sinan Efendi, bir müddet sonra evlad hasreti ile yanıp tutuşmaya başlar. Uzun zamandan beri sevgili kızını görememişti. Bir gün dergahından çıkarak Merkez Efendi'nin ikamet buyurduğu yere gelir. Evin kapısını tıklatır. İçeriye girer. Kızı ile bir müddet sohbet eder. Merkez Efendi o esnada orada yoktur. Sohbet esnasında kızı Rahime Sultan:
"Sevgili babacığım! Size ikram edecek bir şeyimiz yok. Arzu buyurursanız, biraz sabrederseniz size helva yapıp ikram edebilirim," der. Ve hemen yerinden kalkarak başka bir odaya geçer.
Elinde bir tencere, içinde irmik ve şekerle gelir. Sünbül Sinen Efendi sağa-sola bakınır. Ortada ne ocak ve ne de ateş vardır. Kızı, kucağında, elleriyle tuttuğu tencere ile karşısında oturur. Bir müddet sonra, Sünbül Sinan Efendi, kızının tutuğu tencerenin içinden buharlar çıkmaya başladığını görür. Sevgili kızı, bir eli ile tencerenin altından tutarken, diğer elindeki kaşıkla da helvayı karmaktadır. Gördüğü manzaradan son derece müteessir olan Sünbül Sinan Efendi, Allah'a hamd ve sena eder, kızını da bu yola baş koyanlardan olduğunu görmekten büyük mutluluk duyar. Hiç bir şey söylemeden oradan ayrılıp dergahına döner.
Merkez Efendi, Söndük Dede Dergahı'daki irşad görevine bir müddet devam ettikten sonra, doğduğu köye gider. Bir çilehane yaptırıp burada inzivaya çekilir. Ayrıca, köyünde Çakmak denilen semte ve Denizli'nin "Dereteke" denilen semtine bir medrese yaptırır.
Bu arada Kanuni Sultan Süleyman Han, 1539'da Manisa'da vefat eden annesi Hafize Sultan adına bir cami, bir tekke, bir bimarhane (darüşşifa) yaptırır. Sonra da, Sünbül Sinan Efendi'ye müracat eder; hüsn-ü hal sahibi, akıllı, zeki, güvenilir, alim, fazıl ve abid bir zatın Manisa'daki bu imaretin başına gönderilmesini ister.
Sünbül Efendi, bu iş için Merkez Efendi'yi tavsiye eder. Merkez Efendi de, hocasının işareti üzerine Denizli'den ayrılıp Manisa'ya gelir. Manisa darüşşifasında göreve başladıktan sonra; hastaların tedavileriyle de meşgul olmuş; musiki ile tedavi usulünü ve Tıp'da, büyük bir yenilik sayılan "Macunla tedavi yapma" usulünü uygulamış, birçok hasta Allah'ın izniyle şifa bulmuştur.
Biricik kızı Pahime Sultan'ı, öğrencisi Merkez Efendi ile evlendiren Sünbül Sinan Efendi, bir müddet sonra evlad hasreti ile yanıp tutuşmaya başlar. Uzun zamandan beri sevgili kızını görememişti. Bir gün dergahından çıkarak Merkez Efendi'nin ikamet buyurduğu yere gelir. Evin kapısını tıklatır. İçeriye girer. Kızı ile bir müddet sohbet eder. Merkez Efendi o esnada orada yoktur. Sohbet esnasında kızı Rahime Sultan:
"Sevgili babacığım! Size ikram edecek bir şeyimiz yok. Arzu buyurursanız, biraz sabrederseniz size helva yapıp ikram edebilirim," der. Ve hemen yerinden kalkarak başka bir odaya geçer.
Elinde bir tencere, içinde irmik ve şekerle gelir. Sünbül Sinen Efendi sağa-sola bakınır. Ortada ne ocak ve ne de ateş vardır. Kızı, kucağında, elleriyle tuttuğu tencere ile karşısında oturur. Bir müddet sonra, Sünbül Sinan Efendi, kızının tutuğu tencerenin içinden buharlar çıkmaya başladığını görür. Sevgili kızı, bir eli ile tencerenin altından tutarken, diğer elindeki kaşıkla da helvayı karmaktadır. Gördüğü manzaradan son derece müteessir olan Sünbül Sinan Efendi, Allah'a hamd ve sena eder, kızını da bu yola baş koyanlardan olduğunu görmekten büyük mutluluk duyar. Hiç bir şey söylemeden oradan ayrılıp dergahına döner.
Merkez Efendi, Söndük Dede Dergahı'daki irşad görevine bir müddet devam ettikten sonra, doğduğu köye gider. Bir çilehane yaptırıp burada inzivaya çekilir. Ayrıca, köyünde Çakmak denilen semte ve Denizli'nin "Dereteke" denilen semtine bir medrese yaptırır.
Bu arada Kanuni Sultan Süleyman Han, 1539'da Manisa'da vefat eden annesi Hafize Sultan adına bir cami, bir tekke, bir bimarhane (darüşşifa) yaptırır. Sonra da, Sünbül Sinan Efendi'ye müracat eder; hüsn-ü hal sahibi, akıllı, zeki, güvenilir, alim, fazıl ve abid bir zatın Manisa'daki bu imaretin başına gönderilmesini ister.
Sünbül Efendi, bu iş için Merkez Efendi'yi tavsiye eder. Merkez Efendi de, hocasının işareti üzerine Denizli'den ayrılıp Manisa'ya gelir. Manisa darüşşifasında göreve başladıktan sonra; hastaların tedavileriyle de meşgul olmuş; musiki ile tedavi usulünü ve Tıp'da, büyük bir yenilik sayılan "Macunla tedavi yapma" usulünü uygulamış, birçok hasta Allah'ın izniyle şifa bulmuştur.