Tuzcu Baba
Fatih Sultan Mehmed Han'ın Tuzcubaşısıdır ve mutasavvıftır. Adı, Halid Efendi'dir.
İstanbul'un fethi sırasında çekilen muhtelif sıkıntlardan biri de "Tuz sıkıntısı" idi. Çünkü, kuşatma uzadıkça, tuz stokları da azalmaktaydı. Tuz tükenirse, yemeklerin nasıl yapılacağı düşünülüyordu. İşte, bu mes'elenin yetkili kimseler tarafından tartışıldığı bir sırada:
-Ağalar! istediğiniz tuzu ben size bulabilirim, hem de en kısa zamanda, diye bir ses duyulur.
Herkes, sesin geldiği yere bakar. Aynı ses, yine gürler.
-Ben ordunun ihtiyacı olan tuzu bulurum!..
Fakat, oradakiler bu bu yağız delikanlının ne demek istediğini pek anlayamazlar. Çünkü, "Nereden ve nasıl temin edecek?" sorusuna cevap bulamazlar. Delikanlı yine:
-Hele siz bana izin verin, gerisini düşünmeyin, der.
Ordunun ileri gelenleri de, bu delikanlının kendinden çok emin olduğunu anladıkları için, gerekli izni verdiler. Ancak, içlerinden biri:
-İzni verdik, fakat tuzu hemen nasıl bulacaksın?
-Bana bırakın, diye cevap verir Tuzcu Baba.
Hemen büyükçe bir taş havan bulunup getirilir, bir çadırın orta yerine konulur. Delikanlı havanın kenarına yaklaşır. Kendisini merakla izleyenlerin gözleri önünde, yerden avuç avuç toprak alıp, havana doldurur. Sonra da tokmakla toprakları karıştırmaya başlar.
Etrafta merakla bekleşenler, Yeniçeri'nin tokmağı her sallayışta, toprağın renginin değişmekte olduğunu farketmeye başlarlar. Bir süre, toprağı karıştırdıktan sonra, alıp Ağalardan birine tadması için bir parça verir:
-Ağam, tadına bakalım, olmuş mu?
Ağa, heyacanla alıp tatmış. Olacak gibi değil, bu tuzun ta kendisi! Yanındakiler de tatmışlar. Dibekteki tuzu hemen çuvallara doldurmuşlar ve ordunun o günkü tuz ihtiyacını böylece karşılamışlar.
Fatih Sultan Mehmed Han'ın Tuzcubaşısıdır ve mutasavvıftır. Adı, Halid Efendi'dir.
İstanbul'un fethi sırasında çekilen muhtelif sıkıntlardan biri de "Tuz sıkıntısı" idi. Çünkü, kuşatma uzadıkça, tuz stokları da azalmaktaydı. Tuz tükenirse, yemeklerin nasıl yapılacağı düşünülüyordu. İşte, bu mes'elenin yetkili kimseler tarafından tartışıldığı bir sırada:
-Ağalar! istediğiniz tuzu ben size bulabilirim, hem de en kısa zamanda, diye bir ses duyulur.
Herkes, sesin geldiği yere bakar. Aynı ses, yine gürler.
-Ben ordunun ihtiyacı olan tuzu bulurum!..
Fakat, oradakiler bu bu yağız delikanlının ne demek istediğini pek anlayamazlar. Çünkü, "Nereden ve nasıl temin edecek?" sorusuna cevap bulamazlar. Delikanlı yine:
-Hele siz bana izin verin, gerisini düşünmeyin, der.
Ordunun ileri gelenleri de, bu delikanlının kendinden çok emin olduğunu anladıkları için, gerekli izni verdiler. Ancak, içlerinden biri:
-İzni verdik, fakat tuzu hemen nasıl bulacaksın?
-Bana bırakın, diye cevap verir Tuzcu Baba.
Hemen büyükçe bir taş havan bulunup getirilir, bir çadırın orta yerine konulur. Delikanlı havanın kenarına yaklaşır. Kendisini merakla izleyenlerin gözleri önünde, yerden avuç avuç toprak alıp, havana doldurur. Sonra da tokmakla toprakları karıştırmaya başlar.
Etrafta merakla bekleşenler, Yeniçeri'nin tokmağı her sallayışta, toprağın renginin değişmekte olduğunu farketmeye başlarlar. Bir süre, toprağı karıştırdıktan sonra, alıp Ağalardan birine tadması için bir parça verir:
-Ağam, tadına bakalım, olmuş mu?
Ağa, heyacanla alıp tatmış. Olacak gibi değil, bu tuzun ta kendisi! Yanındakiler de tatmışlar. Dibekteki tuzu hemen çuvallara doldurmuşlar ve ordunun o günkü tuz ihtiyacını böylece karşılamışlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.