Orada bulunanlar hayret edip, Allah Allah! Bu zat dünya malına kıymet vermez, yanında dünyalık bulundurmaz, hatta dünyalık olan hediyeleri de kabul etmezdi. Bu kadar para biriktirmesinin hikmeti nedir?" diye birbirlerine sordular. Söylediklerini işitince buyurdu ki: "Bu para ile dinimi ve bedenimi korudum. Şeytan "Elbisen ve yiyecek şeylerin yok, bunlar için dünyalık kazan" diye ne kadar vesvese vermiş ise, her defasında, işte altın diyerek bu altınları göstererek onu başımdan kovdum. Bu altınları ona karşı silah olarak kullandım. Bundan sonra Kelime-i Şahadeti söyledi ve ruhunu teslim etti. Vefat ettiği gece; "Vera ve dinde hassasiyet sahibi olan Süfyan vefat etti" diye bir ses duyuldu.
Vefatından sonda kendisini rüyada görenler, sordular ki: "Efendim mezar duracak bir yerdir. Hem karanlık hem de yalnızlıktır. Buna sabretmeniz nasıl mümkün oluyor?" Cevabında: "Benim mezarım Allah-u Tealanın izniyle çok genişledi ve cennet bahçelerinden bir bahçe oldu. O bahçede Cennet kuşları ötüşüyorlar" buyurdu.
Dostlarından biri kendisini rüyada görüp, "Allah-û Teala sana nasıl muamele eyledi?" diye sordu. Cevabında, "Allah-u Teala buyurdu iki adımda Cennet'e vardım" buyurdu. Diğer bir kimse Süfyân-ı Sevri Hazretlerini cennette nurdan kanatlarla uçtuğunu gördü. "Bu dereceye nasıl kavuştun?" diye sordu. "Dinin emirlerine uymakta çok hassas davranmakla" buyurdu.
Süfyân-ı Sevrî Hazretleri haramlardan kaçıp, şüpheli şeyleri yapmamakla nihayete erenlerdendi. Edeb ve tevazuda (alçak gönüllülükte) benzeri azdı. Cami'ul-Kebir, Cami-us Sağir ve Feraiz isimli kitapları meşhurdur.
Bir gün Süfyan- Sevri, aniden rahatsızlandı,
Bir doktor getirdiler, lakin hıristiyandı,
Bu hıristiyan doktor, duymuştu önce onu,
Bilirdi evliyadan, bir kimse olduğunu.
Süfyan'ın hanesine, o doktor girdiğinde,
Sohbet etti onunla, tıp ilmi üzerinde.
Lakin öyle bilgiler, verdi ki ona Süfyan
Ağzı açık dinledi, Süfyan'ı hıristiyan
Zira hiç duymadığı, bilgilerdi onlar hep,
Çok hayretler içinde, kalmıştı bundan sebeb.
Merak etti, bunları, nasıl biliyor diye,
Başladı daha sonra, onu muayeneye.
Vücudu dinleyip, dedi: "Aman efendim"!
Nasıl yaşıyorsunuz, buna çok hayret ettim.
Korkudan parça parça, olmuş ciğerleriniz
İmkansız bu durumda, sizin ömür sürmeniz.
Ben ki bunca senedir, tabiblik yapıyorum,
Böyle bir hadiseye, ilk defa rastlıyorum.
Tıp bilgisine göre, böyle olan ciğerle,
Değil ki yıllar yılı, yaşanmaz bir gün bile.
Buyurdu ki: "Tıp ilmi, doğru söyler muhakkak,
Ve lakin herşeye de, kadirdir Cenab-ı Hak.
O hiristiyan doktor, düşündü durdu biraz,
Süfyân'ın bu sözüne, etmedi hiç itiraz.
Dedi ki:"Parça parça, olmuş böyle ciğerle,
Madem ki yaşadınız, sıhhatle, senelerle.
Öyleyse inandım ki, bu sizin dininiz hak,
Ve elbette herşeye kadirdir Cenab-ı Hak.
Kelime-i Şahadet, getirerek o zaman,
Süfyân'ın huzurunda, hemen oldu Müslüman.
Vefatından sonda kendisini rüyada görenler, sordular ki: "Efendim mezar duracak bir yerdir. Hem karanlık hem de yalnızlıktır. Buna sabretmeniz nasıl mümkün oluyor?" Cevabında: "Benim mezarım Allah-u Tealanın izniyle çok genişledi ve cennet bahçelerinden bir bahçe oldu. O bahçede Cennet kuşları ötüşüyorlar" buyurdu.
Dostlarından biri kendisini rüyada görüp, "Allah-û Teala sana nasıl muamele eyledi?" diye sordu. Cevabında, "Allah-u Teala buyurdu iki adımda Cennet'e vardım" buyurdu. Diğer bir kimse Süfyân-ı Sevri Hazretlerini cennette nurdan kanatlarla uçtuğunu gördü. "Bu dereceye nasıl kavuştun?" diye sordu. "Dinin emirlerine uymakta çok hassas davranmakla" buyurdu.
Süfyân-ı Sevrî Hazretleri haramlardan kaçıp, şüpheli şeyleri yapmamakla nihayete erenlerdendi. Edeb ve tevazuda (alçak gönüllülükte) benzeri azdı. Cami'ul-Kebir, Cami-us Sağir ve Feraiz isimli kitapları meşhurdur.
Bir gün Süfyan- Sevri, aniden rahatsızlandı,
Bir doktor getirdiler, lakin hıristiyandı,
Bu hıristiyan doktor, duymuştu önce onu,
Bilirdi evliyadan, bir kimse olduğunu.
Süfyan'ın hanesine, o doktor girdiğinde,
Sohbet etti onunla, tıp ilmi üzerinde.
Lakin öyle bilgiler, verdi ki ona Süfyan
Ağzı açık dinledi, Süfyan'ı hıristiyan
Zira hiç duymadığı, bilgilerdi onlar hep,
Çok hayretler içinde, kalmıştı bundan sebeb.
Merak etti, bunları, nasıl biliyor diye,
Başladı daha sonra, onu muayeneye.
Vücudu dinleyip, dedi: "Aman efendim"!
Nasıl yaşıyorsunuz, buna çok hayret ettim.
Korkudan parça parça, olmuş ciğerleriniz
İmkansız bu durumda, sizin ömür sürmeniz.
Ben ki bunca senedir, tabiblik yapıyorum,
Böyle bir hadiseye, ilk defa rastlıyorum.
Tıp bilgisine göre, böyle olan ciğerle,
Değil ki yıllar yılı, yaşanmaz bir gün bile.
Buyurdu ki: "Tıp ilmi, doğru söyler muhakkak,
Ve lakin herşeye de, kadirdir Cenab-ı Hak.
O hiristiyan doktor, düşündü durdu biraz,
Süfyân'ın bu sözüne, etmedi hiç itiraz.
Dedi ki:"Parça parça, olmuş böyle ciğerle,
Madem ki yaşadınız, sıhhatle, senelerle.
Öyleyse inandım ki, bu sizin dininiz hak,
Ve elbette herşeye kadirdir Cenab-ı Hak.
Kelime-i Şahadet, getirerek o zaman,
Süfyân'ın huzurunda, hemen oldu Müslüman.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.