Dün, gönüllerimiz ve medeniyetimiz üzerinde gerçekleştirilen toplum mühendisliğine bir nebze olsun değinmiştik.
Asırlar boyu devam eden düşük yoğunluklu ve kesintisiz böyle bir toplum mühendisliği süreci yaşadık, yaşıyoruz… Nihayet gönül ölçülerimizi kaybettiğimiz gibi, medeniyet değerlerimizi de yitirdik.
Halbuki Türk milleti olarak, âlemlere rahmet Hz. Muhammed’in ve Ehl-i Beyt’inin nefesiyle gönüllerimiz temizlenmiş, batıllardan arınmış; Tevhide ermiş, bir ve kardeş olmuştuk.
Yüreklerdeki bu Tevhid nuru ve birlik ruhu, dünyaları kuşatmış “eşsiz bir medeniyet”e dönüşmüştü.
Asr-ı Saadet’in izdüşümüydü sanki devirlerimiz…
Medeniyetimiz, kimliğimiz ve birliğimiz olmuştu.
Ve devran döndü.
Ya şimdi… Gönüllerdeki ölçü gitti, her şeyimiz gitti.
“ (Allah) ki, mülkünde hiçbir ortağı yoktur. Her şeyi yaratan O’dur ki, yarattığı şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir “ (Furkan suresi, 25/ 2)
Kalbi çalışmayanlara tekrar tekrar şok tembihte bulunuyor:
“Şüphesiz Biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır” (Kamer suresi, 54/ 49)
Kainatta ölçüsüz hiçbir şey yok!
Lakin bugün gönüllerimizde ölçü maalesef yok… Ölçü kayboldu.
Gönüller, adeta Tevhid’den teslise, haktan batıla çevrildi.
Horasan erenlerinin nefesleriyle Dar’ul-İslam kılınan yürekler, ne hazindir ki, Dar’ul-Harb oluverdi…
Böylece içteki harp dışa vurdu, ortalık harp meydanına döndü.
Müslüman, Müslümana savaş açıyor.
Müslüman geçinen nice gönüllerde Müslüman düşman oldu, Allah dostları düşman oldu, Ehl-i Beyt düşman oldu; Haçlılar gönüllere ve sofralara konuk oldu, dost oldu!
Takkeli-sarıklı Müslümanlar, Haçlılara asker oldu; Ehl-i Salib’in safında kardeşine kurşun atan emir eri oldu.
Yüreklerimizin ve medeniyetimizin hamurkarı Ehl-i Beyt’e sırtımızı döndük… Yüzlerimizi ise Ehl-i Salib’e, gönüllerimizi Ehl-i Kitab’a döndürdük.
Yüreklerimizden tevhid, birlik ve kardeşlik çekildi… Ölçüsüzlük, batıl, zulum, kavga, kaos ve kasvet bastı!
Yüreklerdeki kasvetin şavkı dışa vurdu, çağımıza yansıyan… Çağımız, cahiliyye çağı oldu!
Kardeş kardeşi kırmaya başladı.
Müslüman, Müslümanı avlamak için yol arıyor.
Ehl-i Salib’e kendini kaptıran, Ehl-i Kitab’la kardeş olan yürekler, adeta Hind gibi, Vahşi gibi parçalayıp kanını emeceği Müslüman yürek arıyor.
Çağdaş Yezidler gibi, ellerinden Afganlı, Iraklı, Libyalı, Suriyeli Müslümanların kanı damlıyor Haçlı’ya mülayim Müslümanların!
Allah’tan korkmak yerine; kucağına sığındıkları Haçlılardan, kollarına atıldıkları Amerikan şeflerinden korkuyorlar… Kendi üç kuruşluk ikbal ve üç günlük istikballeri uğruna yüreklerindeki İslam’ı ve İslam kardeşliğini satıveriyorlar!
Halbuki Müslüman olarak ölmek ve böylece ebedi saadete ermek; sadece Allah’tan korkmak, ölçüyü korumak, birlik ve tevhidi temin etmekten geçiyor.
İlahî tembih ve değişmez ölçü budur:
“Ey iman edenler! Allah’tan nasıl korkulması gerekiyorsa öylece korkun ve ancak Müslümanlar olarak ölün.
Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.
Allah’ın size olan nimetini hatırlayın… Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz.
Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. Doğru yola erişesiniz, diye Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor!” (Âl-i İmran suresi, 3 / 102-103).
İşte tevhidin, birliğin ve kardeşliğin gittiği nokta… Can evi!
Kalıplarımızın ölçüsüne dikkat kesildiğimiz kadar, kalplerimizin ölçüsüne hassasiyet göstermez isek; kalıbımız Müslüman kalıbı olsa da, kalplerimiz gayr-ı müslim kalbine döner… Ki, o zaman da Müslümanların safında değil, Haçlı’nın safında yer arar, Müslümanlara karşı saf tutarız.
Bugün bu vaziyeti yaşıyor İslam coğrafyası.
Gönüllerdeki kasvetin şavkıdır Afganistan’a, Irak’a, Libya’ya, Suriye’ye vuran!
Asırlar boyu devam eden düşük yoğunluklu ve kesintisiz böyle bir toplum mühendisliği süreci yaşadık, yaşıyoruz… Nihayet gönül ölçülerimizi kaybettiğimiz gibi, medeniyet değerlerimizi de yitirdik.
Halbuki Türk milleti olarak, âlemlere rahmet Hz. Muhammed’in ve Ehl-i Beyt’inin nefesiyle gönüllerimiz temizlenmiş, batıllardan arınmış; Tevhide ermiş, bir ve kardeş olmuştuk.
Yüreklerdeki bu Tevhid nuru ve birlik ruhu, dünyaları kuşatmış “eşsiz bir medeniyet”e dönüşmüştü.
Asr-ı Saadet’in izdüşümüydü sanki devirlerimiz…
Medeniyetimiz, kimliğimiz ve birliğimiz olmuştu.
Ve devran döndü.
Ya şimdi… Gönüllerdeki ölçü gitti, her şeyimiz gitti.
“ (Allah) ki, mülkünde hiçbir ortağı yoktur. Her şeyi yaratan O’dur ki, yarattığı şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir “ (Furkan suresi, 25/ 2)
Kalbi çalışmayanlara tekrar tekrar şok tembihte bulunuyor:
“Şüphesiz Biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır” (Kamer suresi, 54/ 49)
Kainatta ölçüsüz hiçbir şey yok!
Lakin bugün gönüllerimizde ölçü maalesef yok… Ölçü kayboldu.
Gönüller, adeta Tevhid’den teslise, haktan batıla çevrildi.
Horasan erenlerinin nefesleriyle Dar’ul-İslam kılınan yürekler, ne hazindir ki, Dar’ul-Harb oluverdi…
Böylece içteki harp dışa vurdu, ortalık harp meydanına döndü.
Müslüman, Müslümana savaş açıyor.
Müslüman geçinen nice gönüllerde Müslüman düşman oldu, Allah dostları düşman oldu, Ehl-i Beyt düşman oldu; Haçlılar gönüllere ve sofralara konuk oldu, dost oldu!
Takkeli-sarıklı Müslümanlar, Haçlılara asker oldu; Ehl-i Salib’in safında kardeşine kurşun atan emir eri oldu.
Yüreklerimizin ve medeniyetimizin hamurkarı Ehl-i Beyt’e sırtımızı döndük… Yüzlerimizi ise Ehl-i Salib’e, gönüllerimizi Ehl-i Kitab’a döndürdük.
Yüreklerimizden tevhid, birlik ve kardeşlik çekildi… Ölçüsüzlük, batıl, zulum, kavga, kaos ve kasvet bastı!
Yüreklerdeki kasvetin şavkı dışa vurdu, çağımıza yansıyan… Çağımız, cahiliyye çağı oldu!
Kardeş kardeşi kırmaya başladı.
Müslüman, Müslümanı avlamak için yol arıyor.
Ehl-i Salib’e kendini kaptıran, Ehl-i Kitab’la kardeş olan yürekler, adeta Hind gibi, Vahşi gibi parçalayıp kanını emeceği Müslüman yürek arıyor.
Çağdaş Yezidler gibi, ellerinden Afganlı, Iraklı, Libyalı, Suriyeli Müslümanların kanı damlıyor Haçlı’ya mülayim Müslümanların!
Allah’tan korkmak yerine; kucağına sığındıkları Haçlılardan, kollarına atıldıkları Amerikan şeflerinden korkuyorlar… Kendi üç kuruşluk ikbal ve üç günlük istikballeri uğruna yüreklerindeki İslam’ı ve İslam kardeşliğini satıveriyorlar!
Halbuki Müslüman olarak ölmek ve böylece ebedi saadete ermek; sadece Allah’tan korkmak, ölçüyü korumak, birlik ve tevhidi temin etmekten geçiyor.
İlahî tembih ve değişmez ölçü budur:
“Ey iman edenler! Allah’tan nasıl korkulması gerekiyorsa öylece korkun ve ancak Müslümanlar olarak ölün.
Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.
Allah’ın size olan nimetini hatırlayın… Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz.
Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. Doğru yola erişesiniz, diye Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor!” (Âl-i İmran suresi, 3 / 102-103).
İşte tevhidin, birliğin ve kardeşliğin gittiği nokta… Can evi!
Kalıplarımızın ölçüsüne dikkat kesildiğimiz kadar, kalplerimizin ölçüsüne hassasiyet göstermez isek; kalıbımız Müslüman kalıbı olsa da, kalplerimiz gayr-ı müslim kalbine döner… Ki, o zaman da Müslümanların safında değil, Haçlı’nın safında yer arar, Müslümanlara karşı saf tutarız.
Bugün bu vaziyeti yaşıyor İslam coğrafyası.
Gönüllerdeki kasvetin şavkıdır Afganistan’a, Irak’a, Libya’ya, Suriye’ye vuran!
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019