logo
19 NİSAN 2024

Haftanın Sohbeti, Prof Dr. Haydar Baş: "Kıbrıs'tan taviz verilemez"

18.01.2003 00:00:00
editor: okan egesel

Kıbrıs'ın bulunduğu coğrafyada ayrı bir özelliği, ayrı bir yeri vardır. Kıbrıs stratejik bir konuma sahiptir. Kıbrıs, Avrupa'ya bakıyor, Anadolu'ya bakıyor, Asya'ya bakıyor, Afrika'ya bakıyor. Kıbrıs bu bölgelere bakan sabit bir okyanus gemisi, uçak gemisi gibidir. Şu andaki haliyle bile büyük imkanlar sunan Kıbrıs'tan asla taviz verilemez.Türk toplumunun geleneğinde bir tüketen sınıf, bir de üreten sınıf vardır. Bizde, üretenle tüketen bir aile içinde gibi iç içedir. Tüketen sınıfın vergiden muaf olması lazımdır. Bugünkü şartlarda Türkiye'de 50 milyon insanın vergiden muaf olması lazımdır. Ama yarın ellerine öyle imkanlar geçer ki 70 milyonun 70 milyonu da vergi verecek seviyeye çıkar. İşte devlet iradesinin, ekonomistlerin fonksiyonu burada kendini gösterir.Bizim düşündüğümüz iktisadi sistemde tüketen vergi yoktur. Tüketen, zaten tüketmesi itibariyle üretenin gelirini arttırdığı için vazifesini ifa etmektedir. Böylece üreten bire on kazanacak ve vergisini rahatlıkla verecektir. Tüketen ise vergi vermediği için teşekkür edecek, şükredecektir. Biz bu sistemle sadece kendimizi değil başkalarını da kalkındıracağız. Vatandaşın % 80'i de vergi vermediği için de Türkiye vergisiz Türkiye olacak.Türkiye, ne olursa olsun, Kıbrıs'tan kesinlikle taviz veremez. Zerre kadar taviz veremez. Burası bizim sadece 1974 yılında beş bin insanımızı şehit vererek elde ettiğimiz bir yer değildir. Buranın mazisi çok eskidir. Bizim geleneğimizle, maneviyatımızla bütünleşmiş bir yerdir. Burasının kıyamete kadar Türk coğrafyası olarak kalması biraz da mecburidir.

n Hocam, siz, "bu vergi sistemi değişmeli" diyorsunuz. "Adaletli vergi sistemi olmadan kamunun yapacağı harcamaların vergisini almak mümkün değil" diyorsunuz. Siz BTP olarak, Prof. Dr. Haydar Baş olarak nasıl bir vergi sistemi öngörüyorsunuz ki Türkiye'nin bu anlamda önü açılsın?

Prof. Dr. Haydar Baş- Az evvel konu ettiğimiz ucuzluğun da olabilmesi için evvela vergiden başlamak lazım. Devletin kanı da vatandaştan aldığı vergidir. Ancak bunu adil bir şekilde alırsa devlet ayakta durur. Nasıl zalim hükümdar payidar olmazsa böyle zalim bir şekilde vergi alan devlet de payidar olmaz. Sen hiç kazanmayan adamdan vergi alacaksın, az kazanan adamdan vergi alacaksın, sonra ne olacak? Bu durum aynen enflasyon olayında anlattığımız kural gibidir. Vücutta kan yok. Sen olanını da çekiyorsun. Böyle olmaz.

Tüketen sınıf vergiden muaf olmalı

Esasen bizim örfümüzde olması gereken ekonomik kural da budur. Bizim örfümüzde, geleneğimizde, Türk toplumunun geleneğinde bir tüketen sınıf vardır, bir de üreten sınıf vardır. Kapitalist düzen, dünya gibi değildir. Bizde üretenle tüketen iç içedir. Bir ailenin içerisindedir. Tüketen sınıfın vergiden muaf olması lazımdır. Bunun sınırını koyarsınız. O günün şartlarına hangi rakam geçerli ise o rakamı sınır olarak koyarsınız. İşte o standartların altında olan vatandaştan vergi almazsınız. Bizim hesaplamalarımıza göre bu % 80'e tekabül ediyor. Yani Türkiye'de 50 milyon insanın vergiden muaf olması lazımdır. Bugünkü şartlarda bu böyledir. Ama yarın ellerine öyle imkanlar geçer ki 70 milyonun 70 milyonu da vergi verecek seviyeye çıkar. İşte devlet iradesinin, ekonomistlerin fonksiyonu burada kendini gösterir. Onu alacak bu noktaya getirecek. Bu nereye benzer? Balığı tutmak için oltayı atıyorsun. Oltanın ucunda küçücük bir yem var. Balık hep o yeme doğru koşar ve avlanır. Aynen iktisadi sistemlerde de o balık tutma oltasını devleti idare eden irade devamlı atması lazımdır. Vatandaşı çalışmaya, üretmeye, yükselmeye teşvik etmesi lazımdır. Bugün vergi vermeyen adam o zaman bir yıl evvel vergi vermemiştir ama bir yıl sonra vergi verecek duruma gelecektir. "Ama % 80'den vergi almazsan kamu giderleri ne olacak?" denilebilir. Bu % 80'in şu anda zaten verdiği vergi 9 katrilyondur. Şu anda alınan verginin altıda biridir. Ama bu vatandaşın % 80'dir. İşçisi, memuru, bakkalı bunun içindedir. Diğeri yani 40 katrilyonu veren ise servet, şöhret sahibidir. Vergiyi bunlardan alacaksın. Ama kafasına vura vura değil. Peki nasıl alacağız?

Vergisiz Türkiye modeli

Şimdi tüketici sınıftan vergi almayacağız. Almaz isek % 35 cebinde kalıyor mu, kalıyor. İki, bizim sistemde bunun gelirine mukabil emisyon genişletilecek ve proje mukabili kredi verilecek. Cebindeki para bir iken on oldu mu? Bu adam pazara gidiyor. Kabul edin ki cebinde 1 milyon ile pazara gidiyorsunuz, 20 milyon ile pazara gidiyorsunuz, bir de 5 milyar ile pazara gidiyorsunuz. Kendinizi bu vatandaşın yerine koyun. Cebinde 20 milyon varsa en fazla 20 milyonluk iş yapabilirsin. 5 milyarın varsa 5 milyarlık iş yapabilirsin. 20-50 milyar olursa o kadar iş yapabilirsin. Para sirkülasyonu senin boyutların kadar piyasaya hareket getirir. Bir zamanlar bir dükkandan bir tane gömlek alıyordun. Ayağın oraya alışmış, her zaman oraya girip çıkıyordun. Bu sefer senin gelirin bire on artınca on tane gömlek fazla alıyorsun. On çift ayakkabı alıyorsun. Bir takım elbiseyi beş takıma çıkartıyorsun. Böylece biz üretici tarafı canlandırdık. Başını kaşıyacak vakit bulamıyor. Bir yıl evvel bir milyar vergi veriyordu. Bir yıl sonra 10 milyara çıktı. Alacağın 9, 90'a çıktı. Buradaki mantığa göre biri kazandığı için vergisini rahatlıkla verecek. Diğeri vergi vermediği için teşekkür edecek, şükredecek. Zaten tüketen, tüketmesi ile üretenin gelirini arttırdığı için vazifesini ifa ediyor. İşte bizim düşündüğümüz iktisadi sistem budur. Bu, bizim örfümüzde, geleneklerimizde var. Biz yeni bir şey getirmiyoruz. Biz, bununla sadece bizi değil başkalarını da kalkındıracağız. Başkaları da bize bakarak bunu hayatlarına geçirecek. Vatandaşın % 80'i de vergi vermediği için de Türkiye de vergisiz Türkiye olacak.

n Kıbrıs'la ilgili olarak önümüzde çok hızlı gelişmeler bulduk. Sayın Denktaş ABD'de hasta iken önümüze bir plan kondu. "Hemen cevaplayın" dendi. Bir oldu bitti görüntüsü ile sunulan bu plan kamuoyunda BM Genel Sekreteri Annan Planı olarak yerini almış durumda. Siz, BTP olarak bu planın kesinlikle bizim menfaatlerimize aykırı olduğunu, kabulünün mümkün olmadığını söylüyorsunuz. Neye dayanarak böyle bir net duruşu ortaya koyuyorsunuz?

Prof. Dr. Haydar Baş- Annan planının Türkiye Cumhuriyeti Devletinin menfaatine, oradaki Türk kardeşlerimizin menfaatine olmadığını ifade ederken biz, hayal kurarak bunu söylemiyoruz. Bu planda ne diyor? "Karpaz Burnunu Rumlara vereceksiniz" diyor. Bu burun şu anda Türklerin elindedir. Burası Adanın Türkiye'ye en yakın yeridir. Burayı boşaltıp Rumlara vereceğiz. İki, Güzelyurt ve Maraş da Rumlara verilecek. Buranın ehemmiyeti nedir? Güzelyurt'ta çok ciddi su kaynakları vardır. Güzelyurt Türklerin elinden çıktığı zaman -zaten şu anda su yeterli değil- büsbütün Rumlara muhtaç hale geleceklerdir.

Annan Planı Türklerin egemenliğine son veriyor

Diğer taraftan Ada'da, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 40 bin silahlı kuvveti var. Bu esasa göre 9999'a indirilecek. Yani 10 bin bile olmayacak. En önemlisi burada Türkiye'nin garantörlüğü tartışılır hale geliyor. Yani Türkiye bu plana göre artık bugüne kadar olduğu gibi garantörlük vazifesini bihakkın eda edemeyecek. Sadece bunun için bile Annan Planının neresine bakarsanız bakın samimiyetsiz bir plan bir proje olduğu ifade ediliyor. Artı, Türklerin egemenliği elinden gidecek.

Şimdi bütün bunları bir araya topladığımız zaman orada mevcut kan kardeşlerimizin geçmişe ait yaşantıları tekrar bütün yanlışlarıyla nüksedecek. O katliamlardı, sokakta öldürülmelerdi, boğulmalardı; bütün bunlar tek tek gündeme gelecek. O zaman da bunun önüne geçmek için bu Annan Planına göre herhangi bir tedbir olmadığı için bu yönüyle de sakıncası ortadadır.

Kıbrıs'tan taviz verilemez

Kaldı ki Kıbrıs'a bakıldığı zaman bütün bunların yanında Kıbrıs'ın ayrı bir özelliği, ayrı bir yeri vardır. Bulunduğu iklimde, bulunduğu coğrafyada ayrı bir yeri vardır. Şöyle ki; orada bulunan ülkeler Akdeniz'in kontrolünü rahatlıkla elde edebilirler. O bölgelerden gelecek olan zararların tamamının önüne geçebilirler. Sadece fayda değil gelecek zararları da engelleyecek stratejik bir yapıya sahiptir Kıbrıs. Kıbrıs, Avrupa'ya bakıyor, Anadolu'ya bakıyor, Asya'ya bakıyor ve Afrika'ya bakıyor. Bütün bunlara bakan sabit bir okyanus gemisi. Okyanus savaş gemisi, uçak gemisi, ne dersen de. Ne kadar mütalaa, müzakere konusu bol olursa olsun, ne kadar didişmeler fazla olursa olsun, şu andaki haliyle bile biz bu imkanlara sahibiz. "Plana uyacağız" dedik mi bütün bunları kaybediyoruz. Elimizde hiç bir şey kalmıyor.

Yani götürüsü çok, getirisi yok.

Prof. Dr. Haydar Baş- Evet. Peki niçin biz bu Annan Planını kabul edelim veyahut da müzakere masasında tartışılmasına evet diyelim? O bakımdan Denktaş burada tarihi bir rol oynuyor. Türkiye'nin de, siyasilerin de yapacağı iş Denktaş'ın yanında yer almasıdır. "Canım biz bunu halledelim. Türkiye'nin başında şu kadar senedir problem." Sen bunu böyle hallettiğin zaman oradaki haklarından mahrum oluyorsun. Şu andaki problem haliyle bile bu dediğim faydaları var. Türkler, orada egemen vaziyette. İstediğini yapar durumda. Her türlü imkanlara sahip durumda. Türkiye coğrafyası emin ellerde. Oradaki insanlar emin ellerde. Sen bütün bunları uyum adı altında terk ediyorsun; böyle şey olmaz. Hem de dediğimiz şartlara malik olan bu adanın üzerinde Türkiye, ne olursa olsun kesinlikle taviz veremez. Zerre kadar taviz veremez.

Burası bizim sadece 1974 yılında beş bin insanımızı şehit vererek elde ettiğimiz bir yer değildir. Buranın mazisi çok eskidir. Bizim geleneğimizle, maneviyatımızla bütünleşmiş bir yerdir. Burasının kıyamete kadar Türk coğrafyası olarak kalması biraz da mecburidir.

Kıbrıs'la açılacak AB kapısı hayır kapısı olmaz

n Hocam, Kıbrıs'ın AB yolunda engel olduğu söyleniyor. Siz BTP olarak bu konuda ne diyorsunuz?

Prof. Dr. Haydar Baş- Elimizden Kıbrıs'ı alarak açılacak AB kapısı hiç bir zaman hayır kapısı olmaz.

n Peki bu kapı bu suretle açılır mı?

Prof. Dr. Haydar Baş- Kesinlikle açılmaz. Açılmaz ama açıldığını kabul etsek bile o kapı bizim için hayır kapısı olmaz.

Yani Kıbrıs o zaman oltanın ucundaki yem şeklinde görülüyor öyle mi?

Prof. Dr. Haydar Baş- Evet.

n Hocam, Annan Planına göre, yerleşim bölgeleri değiştirilecek. Türk kesimine 60 bin Rum gelecek. Böylece Türklerin asimilasyonu gibi bir durum da ortaya çıkacak.

Prof. Dr. Haydar Baş- Sadece asimilasyon değil mesele. 1974 öncesini hatırlayın. Baskınlar yapan, katletmeler yapan, yol kesenler Rumlardı. Bu insanları tekrar bir araya getirmek suretiyle aynı durumu tekrar davet etmiş oluyorsun. "Şimdi güzel yaşayın. Ben size hakem olacağım" demek istiyorsun. Türkiye buna müsaade edemez. Millet buna müsaade etmez.

Devam edecek...

Geçen yılki yatırım tutarı 3.7 milyar dolar
5 yılda 11.2 milyar dolarlık yatırım yaptı
Randevusunu iptal etmeyen yandı
Koca'dan MHRS açıklaması
Seçim sonrası ilk karşılaşma
Özel ve Kılıçdaroğlu aynı karede
Polis aracında ağlayarak pişman olduğunu söyledi
Jandarma üniforması ile GBT yapıyordu
İsviçre'de çıkan haber tartışma yaratmıştı
Beypazarı'ndan 'mevzuat' açıklaması
Yeni seçilen CHP’li başkanların ‘genelge’ sıkıntısı
Liyakat mi sadakat mi?
İsrail, Suriye'nin hava savunma sistemlerini hedef aldı
Saldırıda maddi hasar meydana geldi
Polat çiftine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye
Diğer suçlardan 'tutukluluk' devam ediyor
CHP'den iktidarın arazi satışlarına tepki
'AKP enkaz bırakarak çöküyor'
Yüksek et fiyatı sorunu ithalatla çözülemez
Et ürünlerinde KDV kaldırılsın
Merkez Bankası anketi açıklandı
Dolar, enflasyon, faiz tahminleri belli oldu
Gelecek burada
10 yılda 20 kat büyüyecek
Çocuk nüfusumuz açıklandı
Nüfusumuzun yüzde 26'sı çocuk
İran'dan saldırıya ilişkin açıklama geldi
'3 mini İHA saldırısı püskürtüldü'
Şehit edilen babasının koltuğuna oturdu
29 yıl önce babası o koltuktaydı
Geçen yılki yatırım tutarı 3.7 milyar dolar
5 yılda 11.2 milyar dolarlık yatırım yaptı
Randevusunu iptal etmeyen yandı
Koca'dan MHRS açıklaması
Seçim sonrası ilk karşılaşma
Özel ve Kılıçdaroğlu aynı karede
Polis aracında ağlayarak pişman olduğunu söyledi
Jandarma üniforması ile GBT yapıyordu
İsviçre'de çıkan haber tartışma yaratmıştı
Beypazarı'ndan 'mevzuat' açıklaması
Yeni seçilen CHP’li başkanların ‘genelge’ sıkıntısı
Liyakat mi sadakat mi?
İsrail, Suriye'nin hava savunma sistemlerini hedef aldı
Saldırıda maddi hasar meydana geldi
Polat çiftine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye
Diğer suçlardan 'tutukluluk' devam ediyor
CHP'den iktidarın arazi satışlarına tepki
'AKP enkaz bırakarak çöküyor'
Yüksek et fiyatı sorunu ithalatla çözülemez
Et ürünlerinde KDV kaldırılsın
Merkez Bankası anketi açıklandı
Dolar, enflasyon, faiz tahminleri belli oldu
Gelecek burada
10 yılda 20 kat büyüyecek
Çocuk nüfusumuz açıklandı
Nüfusumuzun yüzde 26'sı çocuk
İran'dan saldırıya ilişkin açıklama geldi
'3 mini İHA saldırısı püskürtüldü'
Şehit edilen babasının koltuğuna oturdu
29 yıl önce babası o koltuktaydı

Tokat depreminde 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı

Tokat'ta incelemelerde bulunan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Refik Tuzcuoğlu, "Şu ana kadar alınan 500 ihbardan 50 yapı incelendi, 5 yıkık, 15 de ağır hasarlı yapı tespit edildi" dedi.
19.04.2024 16:34:00
İhlas Haber Ajansı
Tokat depreminde 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı
Tokat depreminde 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Refik Tuzcuoğlu, Tokat'ta 5.6 büyüklüğündeki depremin merkez üssü olan Sulusaray ilçesinde incelemelerde bulundu.

Tokat Valisi Numan Hatipoğlu, Bakan Yardımcısı Tuzcuoğlu'na deprem hasarı hakkında bilgi verdi. İlçe hükümet konağı önünde gazetecilere açıklama yapan Tuzcuoğlu, "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız olarak da Sayın Bakanımız Mehmet Özhaseki beyin hemen talimatlarıyla biz de kendi bakanlığımızın çalışmaları açısından her türlü önlemi, tedbiri ve gayreti ortaya koyduk. Arkadaşlarımızı çok hızlı bir şekilde bölgeye sevk ettik. Gerek çevre illerden buraya transfer ettiğimiz teknik arkadaşlarla, gerekse bakanlık merkezinden buraya yönlendirdiğimiz teknik ekiplerimize, hasar tespit ekiplerimizle birlikte gerek Yozgat ve Tokat'ta çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şu anda 20 ekip 50 teknik personelle birlikte bu çalışmalarımız yürüyor, ihtiyaç halinde yine Sayın Valimizin, yine AFAD'ımızın koordinasyonunda teknik ekip sayılarımızı arttırabiliriz. Birkaç gün içerisinde de inşallah bu bölgedeki tüm hasar tespitlerini de tamamlamayı düşünüyoruz" dedi.

"Ağır hasar 99 öncesi yapılan binalarda"

Tuzcuoğlu yaptıkları incelemede depremde ağır hasar alan binaların 1999 yılı öncesi yapılan binalar olduğuna dikkat çekerek, "Gerek Tokat'ta gerek Yozgat'ta baktığımız zaman ağırlıklı olarak hasar gören yapıların yine 1999 öncesi binalar olduğunu tespit ediyoruz. Bunların çoğunluklu olarak 40-50 yıl öncesine ait kerpiç yapılar, yığma yapılar, mühendislik ve fen hizmetlerinden yoksun olan yapılmış olan binalar olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla ülkemiz bir deprem bölgesidir. Gerek kuzeyden geçen fay hatları, gerek Doğu Anadolu ve güneyden geçen fay hatları, gerekse Ege ile Ege'deki fay hatlarını göz önüne aldığınız zaman ülkemizin tamamı çok önemli bir deprem bölgesi oluyor. Himalayalar'dan Alp'lere kadar uzanan bu hat içerisinde bizim ülkemiz depremsellik açısından, risk açısından beşinci ülke konumunda. Öyle olunca muhakkak suretle biz yapılarımızı sağlam, sıkı ve mühendislik hizmetleri çerçevesinde inşa etmek zorundayız. Depremden çok fazla bir şey olmayabilir. Ama yapılarımız eğer ona dayanaklı değilse o zaman maalesef istenmeyen tablolarla karşı karşıya kalıyoruz" diye konuştu.

"500 ihbar geldi, 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı"

Tuzcuoğlu, depremin ardından 500'e yakın ihbar alındığını ifade ederek şunları söyledi:

"Değerli arkadaşlar Tokat ilimizde bakanlığımızın yapmış olduğu çalışmalarda 500 ihbar aldık şu ana kadar. Bu ihbarların sayısı artabilir. Özellikle şu anda hemşehrilerimizin bir kısmı evlerine giremiyorlar. Bunlar giriş yapmaya başladıkları zaman muhtemeldir ki orada birtakım ihbarlar da alınacak. Bu ihbarların sayısı artabilecek ve biz de yapılan her türlü ihbara teknik ekiplerimizle beraber hemen gidip yerinde inceleme, araştırma ve neticelerimizi ortaya koyacağız. Şu ana kadar incelenen 50 yapıdan 5 tanesi yıkık görünüyor. Yine 15 tane ağır hasarlı yapı görünüyor. Az önce de bahsetmiş olduğum gibi bunların büyük çoğunluğu yine kerpiç işte yığma yapılar. Mühendislik hizmetinden yoksula yapılmış olan yapılar. Diğerlerini de yine en kısa sürede tamamlamış olacağız. Kamu binalarımızla alakalı bir hasar görünmüyor. Bu sevindirici bir şey. Aslında depremle alakalı bizi en çok teselli bulduran konu bir can kaybı olmaması."

Beypazarı Maden Suyu firmasından 'İsviçre' açıklaması

Beypazarı Maden Suyu firması, ürün değerlerinin Avrupa Birliği mineralli su kriterlerine ve Türkiye Doğal Mineralli Sular Hakkında Yönetmelik limitlerine uygun olduğunu belirterek, durumun Avrupa Birliği üyesi olmayan İsviçre'de mevzuatın farklılığından kaynaklandığını açıkladı.
19.04.2024 14:17:00 / Güncelleme: 19.04.2024 14:39:00
İhlas Haber Ajansı
Beypazarı Maden Suyu firmasından 'İsviçre' açıklaması
Beypazarı Maden Suyu firmasından 'İsviçre' açıklaması
İsviçre Federal Gıda Güvenliği ve Veterinerlik Bürosu, Beypazarı Maden Suyu firmasının bazı ürünlerinden alınan numune sonrası "ürünlerde bor miktarının yüksek olduğu" gerekçesiyle teslim edilen ürünler hakkında satış durdurma kararının alınmasını istemişti.

Geçtiğimiz günlerde firma tarafından yapılan açıklamada ise sosyal medyada ürün hakkında atılan iddialar yalanlanmıştı.

Firma, tartışmalara konu olan iddialar hakkında talep edilen İsviçre kaynaklı analiz sonucunun taraflarına ulaştığını açıkladı.



Firma tarafından analiz kaynaklarına ilişkin yapılan yazılı açıklamada, "Maden suyumuzun değerleri Avrupa Birliği mineralli su kriterlerine ve Türkiye Doğal Mineralli Sular Hakkında Yönetmelik limitlerine uygundur. Avrupa Birliği üyesi olmayan İsviçre'de yaşanan bu durum Avrupa Birliği ve İsviçre mevzuatının farklılığından kaynaklanmaktadır. Doğal maden suyumuz, Sağlık Bakanlığı ve Ankara İl Sağlık Müdürlüğü denetiminde olup üretim sıklığı ile orantılı olarak düzenli bir şekilde denetlenip, analiz edilmektedir. Yer altında doğal olarak oluşan maden suyumuz tam 68 yıldır aynı kaynaktan, el değmeden şişelenmekte ve bütün ülkelere aynı içerikte ürün gönderilmektedir" ifadelerine yer verildi.

İliç'te bir işçinin daha naaşına ulaşıldı

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Erzincan'ın İliç ilçesinde maden sahasında meydana gelen heyelanda toprak altında kalan 9 işçiden birinin daha naaşına ulaşıldığını bildirdi

19.04.2024 12:15:00 / Güncelleme: 19.04.2024 12:19:14
AA
İliç'te bir işçinin daha naaşına ulaşıldı
İliç'te bir işçinin daha naaşına ulaşıldı

Bayraktar, X sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, maden sahasındaki arama çalışmalarına ilişkin bilgi verdi.

Kazanın gerçekleştiği 13 Şubat'tan bu yana arama çalışmalarının aralıksız devam ettiğini anımsatan Bayraktar, "Erzincan İliç'te maden sahasında meydana gelen heyelanda ilk günden bu yana aralıksız olarak devam eden arama çalışmaları neticesinde bu sabah bir işçi kardeşimize daha ulaştık. Kardeşimize Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Tüm canlarımıza ulaşana kadar yoğun çalışmalarımıza devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

Bayraktar, 5 Nisan'da da İliç'te maden ocağında toprak altında kalan bir işçinin naaşına ulaşıldığını bildirmişti.

Cenaze Adnan Keklik'e ait

Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu, AA muhabirine, Sabırlı Deresi bölgesinde ulaşılan cenazenin Adnan Keklik'e ait olduğunu belirterek, aileye başsağlığı diledi.

Aydoğdu, bölgedeki çalışmaların aralıksız sürdüğünü ifade etti.

Erzincan'ın İliç ilçesindeki altın madeni sahasında 13 Şubat'ta meydana gelen toprak kaymasında 9 kişi kaybolmuş ve 5 Nisan'da işçilerden Uğur Yıldız'ın cenazesine ulaşılmıştı. 

Dilan ve eşi Engin Polat'ın soruşturması şüphelilerine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye

İstanbul merkezli 6 ilde düzenlenen ve Dilan Polat ile eşi Engin Polat'ın da tutuklandığı soruşturma kapsamında, 16 şüphelinin "vergi usul kanuna muhalefet" suçundan tahliyesine karar verildi

19.04.2024 12:08:00 / Güncelleme: 19.04.2024 12:14:38
AA
Dilan ve eşi Engin Polat'ın soruşturması şüphelilerine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye
Dilan ve eşi Engin Polat'ın soruşturması şüphelilerine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca, Engin Polat ve Dilan Polat'ın aralarında olduğu 16 şüpheli hakkında "Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi, Vergi Usul Kanunu ile Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi kanunlarına muhalefet" ile "suç örgütü kurma ve üye olma" suçlarından yürütülen soruşturma sürüyor.

Soruşturma kapsamında, aylık tutukluluk incelemesi yapan sulh ceza hakimliği, 16 şüphelinin "vergi usul kanununa muhalefet" suçundan tahliyesine karar verdi.

Hakimlik, şüphelilerin "suç örgütü kurma ve üye olma", "suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama" ve "Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun'a muhalefet" suçlarından ise tutukluluk hallerinin devamına hükmetti.

Ne olmuştu?

İstanbul merkezli 6 ilde 1 Kasım'da ve devamında düzenlenen operasyonlarda, Dilan Polat ve eşi Engin Polat'ın da aralarında bulunduğu 24 şüpheli gözaltına alınmıştı.

Soruşturma kapsamında daha önce şirketlerinde yapılan aramalarda dijital materyal ve defterlere el konulan Polat çiftinin de yer aldığı şüphelilerle ilgili MASAK ön inceleme raporu hazırlanmış, raporda tasfiye halindeki 3 firmadan aile bireylerine ait şirketlere sözde ticaret karşılığında sahte fatura kesilmesi yöntemiyle 200 milyon lira para girişi olduğu belirlenmişti.

Paranın yine aile bireylerine ait şirketler arasında transfer edildiği, son aşamada ise Engin Polat'ın sahibi olduğu Milda Gayrimenkul isimli firmada toplanarak gayrimenkul ve çok sayıda araç alındığının tespitinin ardından İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, şüphelilerin kimliklerini belirlemiş, İstanbul merkezli Ankara, Yalova, Ordu, Kırklareli ve Manisa'da 43 adrese eş zamanlı operasyon düzenlemişti.

Soruşturma kapsamında çalışmalarını sürdüren ekipler, Dilan ve Engin Polat'a ait bir medikal şirketin Ankara'da başka bir firmaya isim hakkını verdiğini, bu firmanın hesabındaki 1 milyon 800 bin liranın da ortakların kişisel hesaplarına aktarılmaya çalışıldığını tespit etmişti.

Dilan Polat, Engin Polat ve Sıla Doğu'nun da aralarında bulunduğu şüphelilerden 16'sı tutuklanmıştı.

Hakimlik, 27 şirkete kayyum atanmasına hükmetmişti.

Soruşturma kapsamında, Dilan Polat'ın 2019'da "şampiyonlar ligi" adıyla sosyal medya hesabından paylaştığı fotoğrafta yer alan bazı kişiler kimlikleri tespit edilip soruşturmaya dahil edilmiş, savcılık, sosyal medya fenomeni olan bu kişiler hakkında yurt dışına çıkış yasağı getirilmesini talep etmişti.

Anadolu 2. Sulh Ceza Hakimliği, sosyal medya fenomenleri Eylül Öztürk Özkan, Feyzanur Başar, İleyda Topal, İlke Ela Göz, Kadir Yiğit, Mervenur Korkut, Muhammet Oğuz Başar, Murat Yiğit, Nurgül Yiğit, Tolunay Topal, Tuğba Demirhan, Yavuz Selim Korkut, Habip Özsefil, Huri Özsefil ve Özge Duman'a yurt dışına çıkış yasağı getirmişti. 

logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.