İşler tersine döndü. Hakemin futbolcuya göstermesi gerekirken, oyuncu hakeme kırmızı kart gösteriyor. Kuralları altüst eden futbolcu disiplin cezasına çarptırılırken, birileri de futbol değil isyanları oynayan sporcunun heykelini dikme gayreti içinde. Olay, meşin yuvarlağın demokrasi özlemiyle ilgili. Bu topa girmeyi başka bir yazımıza erteleyerek hakemden hâkime geçelim.
Yargıda, adaletin gerçekleşmesi için iddia, savunma ve delilleri değerlendirerek hüküm veren kişidir hâkim. Yargılama süreci sonunda verilen karar sanığı ya aklar, ya da cezalandırarak mahkûm eder, yani kırmızı da değil siyah kart gösterir.
Tarihi bir sınavdan geçiyoruz. Hüküm veren mahkeme ve hâkimlere karşı bir taarruzdur gidiyor. Hâkim ve mahkeme yerine hüküm kuranlar, hatta "bütün hukukçular ölmeli" hışmıyla yargıçlar için idam sehpası kuranlar mı ararsın; bildik can simidine sarılarak onları paralelci ve de darbeci yapanlar mı ararsın!
İmam-cemaat meselesi. Anayasal yargıya saygı duymuyorum ve kararlarına uymuyorum derse önde giden, ardındakiler de ağzına geleni söyler. Serde yağcılık da varsa eğer, bu yağ Kırkpınar pehlivanlarına da yeter.
Tarihsel sınavdan geçiyoruz dedik;
Gündelik hayatımız ateş topuna döndü. Önüne geleni yıkıp, yakan, ezen, kişileri öldüren ateş topu?
Şiddetin şiddeti, terörün terörü tetiklediği; sokak, mahalle, il ve ilçelerin savaş alanına döndüğü, sokağa çıkma yasağının sürdüğü bir yerdeyiz.
Halkın haber alma özgürlüğünün ve bunun için çalışan gazetecilerin susturulmaya çalışılması?
İnsan soruyor: Bu benim ülkem mi?
Gazetecilerin görevi doğru haber vermek ise, devletin görevi de vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini, canını ve malını, namusunu korumaktır.
Bu karanlık tablo içinde ne yapmalı?
Ülke, karanlıktan nasıl çıkabilir? Tüm umutların tükendiği bir ortamda mı yaşıyoruz, yoksa yapılabilecek bir şeyler var mı?
Bu noktada ilk ve en önemli çözüm hukukun işlemesi olmalı? Hukuk kurallarını tam olarak çalıştırmak? Yargının objektif ve adil kararlarla var olduğunu kanıtlayabilmesi önemli bir adım olabilir.
Bunun yanı sıra:
Türkiye'yi yönetemeyenler hukuka karşı saf tutmuşken,
Rüşvet, "sosyal yardım"la örtüşmüşken,
Yalan, "devlet sırrı" olmuşken?
Şimdi savaş, cehalete ve uzun sürmüş bir beyin yıkamaya dayalı vurdumduymazlıkla olmalıdır.
Yargıda, adaletin gerçekleşmesi için iddia, savunma ve delilleri değerlendirerek hüküm veren kişidir hâkim. Yargılama süreci sonunda verilen karar sanığı ya aklar, ya da cezalandırarak mahkûm eder, yani kırmızı da değil siyah kart gösterir.
Tarihi bir sınavdan geçiyoruz. Hüküm veren mahkeme ve hâkimlere karşı bir taarruzdur gidiyor. Hâkim ve mahkeme yerine hüküm kuranlar, hatta "bütün hukukçular ölmeli" hışmıyla yargıçlar için idam sehpası kuranlar mı ararsın; bildik can simidine sarılarak onları paralelci ve de darbeci yapanlar mı ararsın!
İmam-cemaat meselesi. Anayasal yargıya saygı duymuyorum ve kararlarına uymuyorum derse önde giden, ardındakiler de ağzına geleni söyler. Serde yağcılık da varsa eğer, bu yağ Kırkpınar pehlivanlarına da yeter.
Tarihsel sınavdan geçiyoruz dedik;
Gündelik hayatımız ateş topuna döndü. Önüne geleni yıkıp, yakan, ezen, kişileri öldüren ateş topu?
Şiddetin şiddeti, terörün terörü tetiklediği; sokak, mahalle, il ve ilçelerin savaş alanına döndüğü, sokağa çıkma yasağının sürdüğü bir yerdeyiz.
Halkın haber alma özgürlüğünün ve bunun için çalışan gazetecilerin susturulmaya çalışılması?
İnsan soruyor: Bu benim ülkem mi?
Gazetecilerin görevi doğru haber vermek ise, devletin görevi de vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini, canını ve malını, namusunu korumaktır.
Bu karanlık tablo içinde ne yapmalı?
Ülke, karanlıktan nasıl çıkabilir? Tüm umutların tükendiği bir ortamda mı yaşıyoruz, yoksa yapılabilecek bir şeyler var mı?
Bu noktada ilk ve en önemli çözüm hukukun işlemesi olmalı? Hukuk kurallarını tam olarak çalıştırmak? Yargının objektif ve adil kararlarla var olduğunu kanıtlayabilmesi önemli bir adım olabilir.
Bunun yanı sıra:
Türkiye'yi yönetemeyenler hukuka karşı saf tutmuşken,
Rüşvet, "sosyal yardım"la örtüşmüşken,
Yalan, "devlet sırrı" olmuşken?
Şimdi savaş, cehalete ve uzun sürmüş bir beyin yıkamaya dayalı vurdumduymazlıkla olmalıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023