Halil Konakçı laik devletin yargısına sığındı

Halil konakçı kimdir, diye sorarsanız şöhret düşkünü, son dönemin sosyal medya fenomenidir, derim. 

Baksanıza (!) sosyal medya gündemden düşmüyor. Kimisi saydırdıkça saydırıyor, kimisi de 'Halil Konakçı yalnız değildir' diyor. 

Nasıl gündem oluyor, diye sorarsanız bazı mankenler ve dizi oyuncuları gibi anılarını anlatarak veya pozlar vererek değil milli ve manevi değerlerimizi kullanarak şöhret basamaklarını çıkıyor, TT oluyor. 

Diğer dinci sosyal medya fenomenleri gibi bu şahsın ana konusu kadınlar. Kadın başlığından fırsat buldukça da Cumhuriyet ve devrimler. Atatürk zaten bunlar için ebedi düşman. 

Geçtiğimiz ay bir devlet memuru olan bu şahıs, kalktı afet bölgesine gitti. 'Hatay Arap yurdudur' dedi. 'Fransızların yasaklamadığı ezanı CHP yasakladı, dedi. Daha çok şeyler söyledi.

Bütün bu söylemlerini de din örtüsüne sarıp, piyasaya sürdü. Haliyle tıklandı, TT oldu, şöhret oldu. 

Gazeteci yazar Fatih Ergin'de, bu şahsın şöhretine şöhret katacak iddialarda bulundu. 

Fatih Ergin'in iddiaların içinde Erdoğan'ın 'asla bırakmam' dediği Rahip Brunson var, kiliseler ile diyaloglar var,  Hristiyan tarikatı Mormonlar var, CIA var hatta aynı katogoride meşhur olan Şevki Yılmaz bile var.

Konakçı Bey bu dünyada konakçı olduğunu unuttu ve hakkındaki iddialar için mahkemeye gitti. Hem de laik cumhuriyetin mahkemesine. 

İstanbul Anadolu 6. Sulh Ceza Hakimliği de, söz konusu haberlerin, Konakçı'nın kişilik haklarına saldırı iddiasını kabul ederek bu haberlere yayın yasağı getirilmesine karar verdi.

Gerçek bir mümin böyle bir yola başvurur mu? 

Gerçek bir mümin, kişilik haklarını değil savunduğu davanın kimliğini, ve haysiyetini gözetir.

Adam olan gider savcılığa, 'hakkımda şu şu iddialar var. Bu iddialar bana değil savunduğu davaya zarar veriyor. Bu iddiaların araştırılmasını ve insanımızın gerçekleri öğrenmesini istiyorum' diyerek dava açar. 

Adam olan böyle yapar. Ya sizce?

İddialar gerçektir, değildir bilmiyorum. Bildiğim ise malum iddiaların tarih boyu ülkemiz ve İslam coğrafyasında her daim hayat bulduğudur. 

Thomas Edward Lawrence ve Hempher en meşhurlarıdır. Son çağın en meşhuru ise Fethullah Gülen'dir. 

Bu kişiler, İslam Dinini, bizlerden çok daha iyi öğrenmişlerdi. Öyle ki insanlar bu gibi kişileri Allah dostu, alim, fakih, tam bir mümin olarak tanımlıyorlar, onlara karşı yapılan eleştirileri 'küfür' olarak telakki ediyorlardı. 

Gerçekler ortaya çıkınca da, 'hain, papaz, ajan, misyoner' diyorlar. Son örnek Fethullah Gülen.

Yüzleştirme

Bu Halil Konakçı, Hüda-Par Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ve YRP Başkanı Erbakan bugünlerde 'şeriat isterük' diye slogan atıyorlar.

Bu söylemlerin kesinlikle dini temeli yoktur. Allah'ın hukuku Hz. Adem ile başladı, Hz. Muhammed (s.a.av) ile kemale erdi. İmam Mehdi (a.s) ile de Allah nurunu tamamlayacaktır.

Biz, şeriatı yaşıyoruz. Yememizi, içmemizi, giyinmemizi, çalışmamızı, kızmamızı, sevmemizi vs. hayatımızı şeriata, Allah'ın hukukuna, rızasına uygun şekilde yaşama gayretindeyiz. 

Sizlerin böyle bir sıkıntısı varsa o şeriatın değil imanınızın sorunudur. 

Eğer sizler gerçekten Allah'ın hukukunu isteyenler olsaydınız, Allah'ın hükümleri karşısına hüküm konulurken susmazdınız. 

Haçlı batı ile bir olup Müslümana namlu doğrultulduğunda, kafanızı kuma gömmezdiniz.

Son 23 yılda İslam coğrafyasında 6 milyondan fazla Müslüman katledildi, sistematik olarak bacılarımızın ırzına geçildi, milyonlar vatanlarından edildi, cehalet, açlık her tarafı sardı.

Ama bu beyler oturdukları koltuklarda şeriat istiyorlar. Hadi oradan…

Bu söylemlerin sebebi nedir?

'Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer' sözümüz var ya! İşte birileri radikal dincileri öne çıkararak malum ılımlı (Amerikancı) İslamcıların devamlılığını sağlamak istiyor. 

Başarırlar mı?

Bizler, Allah Resulünün iki emanetine (Kuran ve Ehl-i Beyt) sarılmadığımız müddetçe bugüne kadar başardıklarını yine başarırlar.