Haydar Hoca'yı çok ararsınız

Kocaman bir öküz düşünün; 3 yaşındaki bir çocuğun elindeki ipe bağlı. İstese kaçabilir ama özgür olmadığına inandırılmış. Psikolojide "öğretilmiş çaresizlik" diye bir gerçek vardır. Önce inancınızı elinizden alıyorlar sonra sizi durumunuzu değiştirmeye gücünüzün olmadığına ikna ediyorlar. Maalesef toplum olarak aciz olduğumuza inandırılmış hale gelmiş, muhakeme yeteneğimizi kaybetmiş durumdayız. Bu durum bana Kurtuluş Savaşı öncesinde 'Biz adam olamayız' diyen ver-kurtulcu zihniyeti hatırlatıyor. 5 aylık sürede bakıyoruz 600 can gitmiş, insanlar arasında korku hakim olmuş, insanlar hükümetten korkar hale gelmiş. İnsanlar hükümetlerden değil hükümetler insanlardan korkmalıdır. Eğer halk korkuyorsa sıkıntı var demektir. Ekonomiye bakıyoruz; 14 yıldır asgari ücreti arttırmayan hükümet 1 Kasım seçimlerinden önce asgari ücreti 1300 TL yapacağı vaadinde bulunmuştu. Seçimlerin hemen ertesinde Ali Babacan, "Biz asgari ücreti 1300 TL yapacağız demedik asgari ücret komisyonuna tavsiyede bulunacağız" diye açıklamada bulundu. Asgari ücretin 1300 TL olacağı şu an kesinlik kazanmadı. Arttırmaları için kaynak gerekiyor tabi. Peki, kaynakları var mı? Kaynakları; vergileri, harçları, cezaları vb. arttırmak. Yeni dönem zam haberleri almaya başladık bile. Vergi, harç ve cezalar %5,58 zamlanacak. Ancak Bakanlar Kurulu'nun bu oranı %50 arttırma yetkisi bulunuyor. Eğer hükümet bu yetkiyi kullanırsa vergi ve ceza artış oranları yüzde 10'u geçecek.Pahalılıktan şikâyet eden bir teyze, "Geçen yıl 20-30 liraya pazar yapardım şimdi 50 lira yetmiyor" diye dert yanıyor. Haydar Hoca 5 bin TL asgari ücret verecekti, siz fakirliği seçtiniz, neden şikayet ediyorsunuz? Bir sokak röportajında yaşlı bir bayana 'Bugün seçim olsa hangi partiye oy verirdiniz?" diye soruyorlar. Bayan, "AKP" diyor."Neden?" diyorlar, geçerli bir sebep bile gösteremiyor. Sonra başlıyor dert yanmaya; "Suriyeliler geldi biz kiralık ev bulamıyoruz, maddi sıkıntı çekiyoruz, iş yok zor durumdayız" diye şikayet ediyor. Anlamak mümkün değil, insanlar akıl tutulması yaşıyor adeta. Hakikaten anlamak mümkün değil. Beş kuruşa muhtaç durumdalar ve hâlâ inada devam ediyorlar. Haydar Hoca size okyanus vaad ediyor, siz çay kaşığı ile verenleri seçiyorsunuz.1 Kasım'da insanlar aslında bölünmeye evet dediler. Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ifade ettiği gibi, Türkiye zifiri karanlık bir dönemin içine girdi ve bu durumdan kurtulması asla mümkün değildir. Başkanlık sistemi şu an gündemde. Anayasanın ikinci maddesinin değiştirilmesi konuşuluyor. Neydi ikinci madde: "Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliği'ne bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir."Sayın Baş uzun zamandır başkanlık sisteminin üniter yapımızı bozacağı konusunda ikazda bulunuyor. Üniter yapımızın bozulması durumunda Yugoslavya'nın ve Irak'ın kaderini yaşamamız kaçınılmazdır. Başkanlık sistemi demek bölünmek demektir. Adım adım bölünmeye doğru gidiyoruz. Çeşitli etnik gruplar birleşerek tek bir millet olmuş. Şimdi ise bu halkları bölmek istiyorlar.Tam da böyle bir dönemde bir kişi çıkıyor, "Türk, Kürt, Laz, Boşnak, Alevi, Sünni kardeştir" diyerek birlik ve beraberlik çağrısında bulunuyor, kimseden çekinmeden hak davasından taviz vermeden yoluna devam ediyor ve kimseye minnet etmeden "aman birilerinden tepki alırım" ya da "şu kesimden oy alamam" gibi bir kaygı taşımadan dimdik yoluna devam ediyor.13 Haziran 2014 tarihinde BTP ile Rusya Fedarasyonu LDP Heyeti arasında işbirliği protokolü imzalanmıştı. Bu imza töreninde Prof. Dr. Lisiçkin V. Aleksandroviç, Haydar Baş Hocamız için çarpıcı bir açıklamada bulunmuştu. Lisiçkin'in Prof. Dr. Haydar Baş için söylediği cümleler aynen şöyle idi; "Özel olarak Prof. Dr. Haydar Baş'ın İslam'ın tebliğindeki rolünü belirtmek istiyorum. Çok sayılı eserlerinde tespit etmiştir ki mevcut olan İslam'daki Sünni-Şia ayrımı yapay bir şeydir. O'nun eserinde İslam âleminin birleşmesi ideaları ortaya koyuluyor. Böyle bir misyon, birleştirme işi peygamberlere has olan bir iştir. Haydar Baş peygamberlerin gördüğü işi görüyor."Bu birleştirici yönünü kendi milletinin değil de Rusların görmesi üzücü tabi. Eğer Prof. Dr. Haydar Baş'ı seçmiş olsaydınız bölünmek gibi bir tehlike yaşamaz, huzur ve bolluk içinde yaşardınız. Eğer Haydar Hoca'yı seçmiş olsaydınız beş kuruşa muhtaç olmaz, ev hanımı maaşı, vatandaşlık maaşı alırdınız hatta çocuğunuz da maaş alırdı. Birçok ülkede çocuk maaşı, işsizlik maaşı, doğum ikramiyesi veriliyor. Bu kölelik psikolojisinden, acziyet psikolojisinden kurtulmadığınız sürece Haydar Hoca'yı çok ararsınız.  İnşaallah Irak'ın, Suriye'nin, Filistin'in kaderini yaşamayız