Tarihi belge ve hakikatler göstermektedir ki, bugün iddia edildiği şekilde Türkler tarafından Ermenilere uygulanmış bir katliam hadisesi asla cereyan etmemiştir. Ancak bu iddianın tam tersi olarak 1915 ve onu takip eden yıllarda Ermeniler Anadolu'nun pek çok bölgelerinde Rus ordusuyla beraber Müslüman Türkleri katletmişlerdir. Osmanlı arşivlerinde bu hakikati ortaya koyan binlerce belge ve evrak mevcuttur. Hatta Rusya başta olmak üzere yabancı devletlerin arşivlerindeki bilgiler de bu gerçeği teyid etmektedir.
Bütün bu hakikatleri kulak arkası eden Avrupa ülkelerinin birbiri ardına Ermeni soykırımı iddialarını kabul etmeleri, bu kararların tamamen siyasî olduğunu ve Türkiye'yi toprak ve tazminat talepleriyle köşeye sıkıştırmak maksadı taşıdığını göstermektedir.
Başka bir ifadeyle Batı, 1920'de Ermenileri kullanarak oynadığı oyunu, bugün aynı şekilde sahneye koymuştur. Sevr'de Ermenilerle ilgili şu ifadeler yer almaktaydı: "Doğu'da bir Ermenistan devleti kurulacak ve sınırlarının tayini ABD Başkanı Wilson'a bırakılacaktır."
Bugün AİHM'de sayıları giderek artan toprak talebi ve tazminat davaları yarın Türkiye'yi Sevr'in bu maddesiyle karşı karşıya getirebilir dersek abartmış olmayız. Avrupa ülkeleri soykırım kararlarını bir süs unsuru olması için resmen kabul etmiş değillerdir. Bu kararların ardından toprak taleplerinin devreye girmesi kaçınılmazdır. Bu noktada IMF'den alınan milyarlarca dolarlık borcu ödeyemediğimiz taktirde nelerle karşılaşabileceğimiz de böylece biraz olsun anlaşılabilir. Aynı tehlikenin Ege, Kıbrıs ve Güneydoğu için de sözkonusu olduğunu düşünürsek ciddi bir kıskaç içinde olduğumuz ortaya çıkacaktır.
Maalesef Türk milletini lekeleyen bu uydurma iddialara hariciyemizden ve yetkili ağızlardan herhangi bir kınama gelmemiş ve hak edilen cevap verilememiştir. Avrupa ülkelerinin parlamentolarında Ermeni soykırımı yasaları kabul edilmektedir. Ancak bu iddiaları tarihi deliller ışığında incelemeye hiçbiri yanaşmamaktadır. Zira bu kararlar, bu beyanlar tamamen siyasidir. Ve bizi köşeye sıkıştırma planının ayrıntılı parçalarıdır.
Batı ekonomik, siyasî, hukukî vb. her alanda karar mekanizmalarını bilinçli olarak aleyhimize işletmektedir.
Avrupa Parlamentosu, 1980'li yıllardan beri 1915-1917 olaylarını Birleşmiş Milletlerin 9 Aralık 1948 tarihli kararındaki "soykırım" tanımına uygun görerek "soykırım" olarak ilân etti ve Türk hükümetinin bunu kabul etmesini istedi.
Daha hazin bir neticedir ki, Türkiye'nin bu olguyu reddetmesinin Avrupa Birliği üyeliğinin kesin engeli olduğunu açıkladı.
Türkiye'nin geleceğini sadece AB'de gören mandacı zihniyet, böyle bir gerçek karşısında dahi duruşunu korumakta, AB'yi Türk milletine bir Kızıl Elma gibi göstermeye çalışmaktadır.
Bu tam teslimiyetçi mantığı millet bütün benliğiyle reddetmektedir. Milletimiz oyunu gördü, Baş'ıyla oyunu bozmaya karar verdi. Hiç kimse Türk topraklarıyla ilgili rüya görmesin, zira "Bu vatan bizimdir, bizim kalacaktır."
Bütün bu hakikatleri kulak arkası eden Avrupa ülkelerinin birbiri ardına Ermeni soykırımı iddialarını kabul etmeleri, bu kararların tamamen siyasî olduğunu ve Türkiye'yi toprak ve tazminat talepleriyle köşeye sıkıştırmak maksadı taşıdığını göstermektedir.
Başka bir ifadeyle Batı, 1920'de Ermenileri kullanarak oynadığı oyunu, bugün aynı şekilde sahneye koymuştur. Sevr'de Ermenilerle ilgili şu ifadeler yer almaktaydı: "Doğu'da bir Ermenistan devleti kurulacak ve sınırlarının tayini ABD Başkanı Wilson'a bırakılacaktır."
Bugün AİHM'de sayıları giderek artan toprak talebi ve tazminat davaları yarın Türkiye'yi Sevr'in bu maddesiyle karşı karşıya getirebilir dersek abartmış olmayız. Avrupa ülkeleri soykırım kararlarını bir süs unsuru olması için resmen kabul etmiş değillerdir. Bu kararların ardından toprak taleplerinin devreye girmesi kaçınılmazdır. Bu noktada IMF'den alınan milyarlarca dolarlık borcu ödeyemediğimiz taktirde nelerle karşılaşabileceğimiz de böylece biraz olsun anlaşılabilir. Aynı tehlikenin Ege, Kıbrıs ve Güneydoğu için de sözkonusu olduğunu düşünürsek ciddi bir kıskaç içinde olduğumuz ortaya çıkacaktır.
Maalesef Türk milletini lekeleyen bu uydurma iddialara hariciyemizden ve yetkili ağızlardan herhangi bir kınama gelmemiş ve hak edilen cevap verilememiştir. Avrupa ülkelerinin parlamentolarında Ermeni soykırımı yasaları kabul edilmektedir. Ancak bu iddiaları tarihi deliller ışığında incelemeye hiçbiri yanaşmamaktadır. Zira bu kararlar, bu beyanlar tamamen siyasidir. Ve bizi köşeye sıkıştırma planının ayrıntılı parçalarıdır.
Batı ekonomik, siyasî, hukukî vb. her alanda karar mekanizmalarını bilinçli olarak aleyhimize işletmektedir.
Avrupa Parlamentosu, 1980'li yıllardan beri 1915-1917 olaylarını Birleşmiş Milletlerin 9 Aralık 1948 tarihli kararındaki "soykırım" tanımına uygun görerek "soykırım" olarak ilân etti ve Türk hükümetinin bunu kabul etmesini istedi.
Daha hazin bir neticedir ki, Türkiye'nin bu olguyu reddetmesinin Avrupa Birliği üyeliğinin kesin engeli olduğunu açıkladı.
Türkiye'nin geleceğini sadece AB'de gören mandacı zihniyet, böyle bir gerçek karşısında dahi duruşunu korumakta, AB'yi Türk milletine bir Kızıl Elma gibi göstermeye çalışmaktadır.
Bu tam teslimiyetçi mantığı millet bütün benliğiyle reddetmektedir. Milletimiz oyunu gördü, Baş'ıyla oyunu bozmaya karar verdi. Hiç kimse Türk topraklarıyla ilgili rüya görmesin, zira "Bu vatan bizimdir, bizim kalacaktır."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Haydar Aktaş / diğer yazıları
- IMF'nin kurban listesi / 05.11.2002
- Misyonerler, yarınlarımızı karartıyor / 02.11.2002
- Türkler geliyor / 31.10.2002
- ABD, yeni bir mâsum katliamına hazırlanıyor / 21.10.2002
- Vatandaş, BTP gerçeğinin farkında / 18.10.2002
- Milletin geleceğini düşünen tek parti BTP / 16.10.2002
- Milletin başına 'Baş' geliyor / 11.10.2002
- Batı'nın sömürge anlayışında dinin fonksiyonu / 28.09.2002
- Bağımsızlıkbir milletin vazgeçilmezidir / 26.09.2002
- Milli ekonomi şart / 20.09.2002
- Misyonerler, yarınlarımızı karartıyor / 02.11.2002
- Türkler geliyor / 31.10.2002
- ABD, yeni bir mâsum katliamına hazırlanıyor / 21.10.2002
- Vatandaş, BTP gerçeğinin farkında / 18.10.2002
- Milletin geleceğini düşünen tek parti BTP / 16.10.2002
- Milletin başına 'Baş' geliyor / 11.10.2002
- Batı'nın sömürge anlayışında dinin fonksiyonu / 28.09.2002
- Bağımsızlıkbir milletin vazgeçilmezidir / 26.09.2002
- Milli ekonomi şart / 20.09.2002