Kapitalizmin doymak bilmeyen bir iştahı vardır. Ha bire beslenmesi şarttır. Ve temel besin maddesi para değil, kandır. Çünkü kan olmadan asla kazanamazlar ve haliyle de hayatta kalamazlar.
Bizim gençlik yıllarımızda “vampir” filmleri modaydı. Gerçek olmasa da, film icabı vampirler kanla beslenen yaratıklar olarak tanıtılmıştı. Ve Vampir rollerinde genelde zahiri olarak karşı cinsi (erkekleri) etkileyecek güzellikte hatta aşırı güzellikte kadınlar rol alırdı. Erkekleri etkileyerek, aklının yerine ihtiraslarının peşine gitmelerini sağlar ve fırsatını ele geçirince kanını emerek öldürürlerdi. (Ha sondan söyleyeyim; Bu tür filmlerin birkaç sahnesine denk geldim artı arkadaşların dehşetli anlatışlarına. Ben hala bu ve benzeri filmleri izleyemem. Çünkü Ruhum daralıyor, midem bulanıyor artı korkuyorum)
Bugün batı medeniyeti diye adlandırdığımız küresel haçlı güçleri, gerçekte vampir ama görünüşte alımlı, makyajlı, cazibeli bir kadın edasıyla İslam coğrafyasında dolaşmakta. Bizlerde görmemişlikle, hayranlıkla hatta aptallıkla kanımızı emecek bu mahluklara bakmaktayız…
Afrikalı ilim adamı Jomo Kenyatta ne demişti; “Avrupalılar geldiklerinde onların elinde İncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda baktık ki İncil, bizim elimizdeydi. Topraklarımız ise beyazların olmuştu...”
Bizim başbakanda geçte olsa bu gerçeğin farkına vardı. Ne işi var onların Libya’da, diyordu. Sonra beraber Libya’yı ele geçirdiler, Kaddafi katledildi. Ve Sayın Erdoğan diyor ki; “Siz Libya’ya petrol için gittiniz.”
Haçlı dünyası hem dünyalık menfaatleri hem de inançları gereği İslam coğrafyasında kan akıtmaya devam ediyor. Hem de bizzat bizleri (Müslümanları) kullanarak yapıyor bu işi.
Neden buna razı oluyoruz, izin veriyoruz vb. gibi sorulara, kendimizden başlayarak cevap arayacağız. Biz kimiz? Neden yaratıldık? Yaratılış gayemiz ne? Sonumuz ne olacak? Kimin peşine, hangi amaçla gidiyoruz? Peşine gittiğimiz, desteklediğimiz kişi, kurum, parti, maddi ve manevi yapılanmaları tanıyor muyuz? Amaçları ne? Nerden besleniyorlar? Kimlerle dost, kimlere hasımlık ediyorlar vb. soruların cevaplarını iyi araştırıp, doğru şıkları bulmalıyız. Yoksa bu film bitmez, hep kan akar…
Geçenlerde ülkemizde bir olay yaşandı. Hem gururlandım, hem duygulandım. Kendisini tanımam. Belki farklı düşüncelerde, farklı yaşam tarzları benimsemiş kişileriz ama doğru tektir. İşte bundan dolayı Gaziantep Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1’nci sınıf öğrencisi Yakup Beşli kardeşimi üstün cesaretinden ötürü tebrik ediyor, bütün Türk gençlerine hatta devlet büyüklerine örnek olmasını diliyorum.
Evet, Jees Baily. ABD’nin Ankara baş müsteşarı. Gaziantep Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Konferans Salonu’nda “Türkiye ve ABD ilişkileri” konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı.
Baily konuşmasının sonunda öğrencilerin sorularını yanıtlamak istedi. Bunun üzerine mikrofonu alan Gaziantep Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1’nci sınıf öğrencisi Yakup Beşli ne siyasilerin, ne askerlerin ve ne de aydın geçinenlerin haykıramadığı gerçekleri haykırdı;
“Sayın baş müsteşar! Afganistan’a ve Irak’a demokrasi götüreceğiz dediniz; Kan götürdünüz. Müslüman kadınların ırzına geçip, Türk askerinin başına çuval geçirdiniz. Sizin demokrasiden anladığınız kan ve petroldür. Demokrasiden başka hiç bir şey anlamıyorsunuz…
Bu demokrasi, neden sadece Ortadoğu’daki petrol ve maden zengini ülkelere gidiyor? Neden Sudan’a, Somali’ye, Afrika’ya, açlıktan kıvranan ülkelere gitmiyor? Konuşmanızda Büyük Ortadoğu Projesi’ne değinmediniz. Bizim Başbakanımız Erdoğan da bu projenin eşbaşkanı olduğunu söylüyor. Bu proje kapsamında üstünde bulunduğumuz topraklar Kürdistan toprakları olarak gözüküyor. Siz neden bu hain planınızı, bu Türk gençliğinden gizliyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti değil Amerikan emperyalizmi mi kalacak?”
Bu yiğit kardeşimin haklı isyanı ve çıkışı karşısında afallayan baş müsteşar, aynen “vampir” rolünü oynayan kadın gibi dekoltesini biraz daha gevşetmeye kalktı. Kendince masumane cevaplar verdi. Artık inanıp, ihtirasa kapılanların vay haline!
Bizim gençlik yıllarımızda “vampir” filmleri modaydı. Gerçek olmasa da, film icabı vampirler kanla beslenen yaratıklar olarak tanıtılmıştı. Ve Vampir rollerinde genelde zahiri olarak karşı cinsi (erkekleri) etkileyecek güzellikte hatta aşırı güzellikte kadınlar rol alırdı. Erkekleri etkileyerek, aklının yerine ihtiraslarının peşine gitmelerini sağlar ve fırsatını ele geçirince kanını emerek öldürürlerdi. (Ha sondan söyleyeyim; Bu tür filmlerin birkaç sahnesine denk geldim artı arkadaşların dehşetli anlatışlarına. Ben hala bu ve benzeri filmleri izleyemem. Çünkü Ruhum daralıyor, midem bulanıyor artı korkuyorum)
Bugün batı medeniyeti diye adlandırdığımız küresel haçlı güçleri, gerçekte vampir ama görünüşte alımlı, makyajlı, cazibeli bir kadın edasıyla İslam coğrafyasında dolaşmakta. Bizlerde görmemişlikle, hayranlıkla hatta aptallıkla kanımızı emecek bu mahluklara bakmaktayız…
Afrikalı ilim adamı Jomo Kenyatta ne demişti; “Avrupalılar geldiklerinde onların elinde İncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda baktık ki İncil, bizim elimizdeydi. Topraklarımız ise beyazların olmuştu...”
Bizim başbakanda geçte olsa bu gerçeğin farkına vardı. Ne işi var onların Libya’da, diyordu. Sonra beraber Libya’yı ele geçirdiler, Kaddafi katledildi. Ve Sayın Erdoğan diyor ki; “Siz Libya’ya petrol için gittiniz.”
Haçlı dünyası hem dünyalık menfaatleri hem de inançları gereği İslam coğrafyasında kan akıtmaya devam ediyor. Hem de bizzat bizleri (Müslümanları) kullanarak yapıyor bu işi.
Neden buna razı oluyoruz, izin veriyoruz vb. gibi sorulara, kendimizden başlayarak cevap arayacağız. Biz kimiz? Neden yaratıldık? Yaratılış gayemiz ne? Sonumuz ne olacak? Kimin peşine, hangi amaçla gidiyoruz? Peşine gittiğimiz, desteklediğimiz kişi, kurum, parti, maddi ve manevi yapılanmaları tanıyor muyuz? Amaçları ne? Nerden besleniyorlar? Kimlerle dost, kimlere hasımlık ediyorlar vb. soruların cevaplarını iyi araştırıp, doğru şıkları bulmalıyız. Yoksa bu film bitmez, hep kan akar…
Geçenlerde ülkemizde bir olay yaşandı. Hem gururlandım, hem duygulandım. Kendisini tanımam. Belki farklı düşüncelerde, farklı yaşam tarzları benimsemiş kişileriz ama doğru tektir. İşte bundan dolayı Gaziantep Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1’nci sınıf öğrencisi Yakup Beşli kardeşimi üstün cesaretinden ötürü tebrik ediyor, bütün Türk gençlerine hatta devlet büyüklerine örnek olmasını diliyorum.
Evet, Jees Baily. ABD’nin Ankara baş müsteşarı. Gaziantep Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Konferans Salonu’nda “Türkiye ve ABD ilişkileri” konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı.
Baily konuşmasının sonunda öğrencilerin sorularını yanıtlamak istedi. Bunun üzerine mikrofonu alan Gaziantep Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1’nci sınıf öğrencisi Yakup Beşli ne siyasilerin, ne askerlerin ve ne de aydın geçinenlerin haykıramadığı gerçekleri haykırdı;
“Sayın baş müsteşar! Afganistan’a ve Irak’a demokrasi götüreceğiz dediniz; Kan götürdünüz. Müslüman kadınların ırzına geçip, Türk askerinin başına çuval geçirdiniz. Sizin demokrasiden anladığınız kan ve petroldür. Demokrasiden başka hiç bir şey anlamıyorsunuz…
Bu demokrasi, neden sadece Ortadoğu’daki petrol ve maden zengini ülkelere gidiyor? Neden Sudan’a, Somali’ye, Afrika’ya, açlıktan kıvranan ülkelere gitmiyor? Konuşmanızda Büyük Ortadoğu Projesi’ne değinmediniz. Bizim Başbakanımız Erdoğan da bu projenin eşbaşkanı olduğunu söylüyor. Bu proje kapsamında üstünde bulunduğumuz topraklar Kürdistan toprakları olarak gözüküyor. Siz neden bu hain planınızı, bu Türk gençliğinden gizliyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti değil Amerikan emperyalizmi mi kalacak?”
Bu yiğit kardeşimin haklı isyanı ve çıkışı karşısında afallayan baş müsteşar, aynen “vampir” rolünü oynayan kadın gibi dekoltesini biraz daha gevşetmeye kalktı. Kendince masumane cevaplar verdi. Artık inanıp, ihtirasa kapılanların vay haline!
Akın Aydın / diğer yazıları
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024