Hem söyle hem de ağla: ‘Vah, uyanmazlığıma, vah yüzsüzlüğüme’
Dünya karanlık içindedir; ilim ise onun nurudur. O kimse ki, cahildir, şu zulmet âleminde batmaya mahkûm sayılır ve yıktığı yaptığından çok olur
26.02.2023 09:18:00





Dünya karanlık içindedir; ilim ise onun nurudur. O kimse ki, cahildir, şu zulmet âleminde batmaya mahkûm sayılır ve yıktığı yaptığından çok olur.
Ey ilim iddiasında bulunan; nefsin, tabiî arzularını ve şeytanın elini bırak. Kendi vücudunu da at. Riya, nifak hâlini bir yana it.
Dıştan zâhidlik gösterisi yaparsın, ama iç âleminde her şeyi toplamak hevesindesin. Bu boş bir zâhidliktir. Ve böyle bir zâhidlik sana mükâfat değil, ceza getirir.
O, senin içindekileri, saklıda yaptığın hataları bilir. Kalbinde olan şeyler O'na örtülü değildir. O'nun için ne açık ne de kapalı vardır.
Hem söyle hem de ağla. "Vah, uyanmazlığıma! Vah yüzsüzlüğüme! Vah, felâketime!" diyerek. "Eyvah! Hak, her hâlime vâkıf. Gece gündüz yaptığım cümle iş, O'na ayan! Hâl böyle iken O'ndan nasıl oluyor da utanmıyorsun?" diye kendini kınayarak.
Yaptığın edep dışı hareketleri terk et. Farz ibadetleri yap; yasakları da bırak ve O'na yakın ol. Bunlar seni yaklaştırır. İç ve dış hataları bırak. Açık olan hayırlı işleri yap.
Ancak O'nun kapısına böyle varabilirsin. O'na yakın olursan, seni sever, kullara sevdirir, halkın ötesine de sevdirir. Sonra halkın arasına katar.
Seni, Allah ve melekleri severse, bütün halk sever. Yalnız kâfir ve münafıklar seni sevmez.
Çünkü onlar, Allah sevgisinde sana iştirak etmezler. Her kim ki, kalbinde iman taşır, o iman sahibini sever ve her kim ki, küfürle doludur, o da iman sahibine öfke duyar.
Kâfirlerin birçoğunda fikir denen şey yoktur. Münafıklar ve şeytanlar fikirsiz ve dilsiz olurlar. Ancak küfür, nifak ve şeytanlık dili ile lâf ederler; onlar insandan azma şeytanlardır.
İmanını kalbine yerleştiren tam mü'min, kalbi, sırrı ve manası halktan ayrıdır. O öyle bir hâle gelir ki, nefsi için bile halktan gelen zararı atmaya gücü yetmez, hiçbir iyiliği celbe kadir olamaz.
Hakk'ın kudreti önünde, güçsüz ve kuvvetsiz olarak serilir. Kendine has ne kuvveti ne kudreti vardır. Bu hâli bulan iman sahibine her şeyden iyilik yağar.
Canları ve başları ile Hak yola girenlere zahmet verme, mücerret iddia ile onların karşısına çıkma.
Uzlete geçmek ve boş temenni etmekle bu hâl elde edilmez. Sebeplerden kör oluncaya kadar söz yok. Halkın kapısına gitmeye karşı ayakların kesilinceye ve onlara koşmaya karşı kötürüm oluncaya kadar sus.
Kalbin, aklın ve yüzün halktan ayrılıp Hakk'a dönünceye kadar sesini çıkarma. Halka arkanı, Hakk'a ise yüzünü vermedikten sonra sana söz hakkı yoktur.
Dış varlığın zahirdeki şekli, kullara olacak, iç âlemin ve özün ise Yaratan'a... İşte hâlin böyle olunca, kalbin meleklerin kalbi gibi olur. Kalbini peygamberler doyurur, içtikleri mana şarabını içirir ve o cins taamları yedirirler.
Söylenen bu işler, kalp, sır ve mana âlemini ilgilendirir, dışla anlaşılmaz ve bilinmez.
Allah'ım, halkın aklı ötesinde cereyan etmekte olan, Zât'ınla aramızdaki işleri safiyete erdir. Ve sırlarımızı temizle, kalbimizi de pak eyle." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)
Ey ilim iddiasında bulunan; nefsin, tabiî arzularını ve şeytanın elini bırak. Kendi vücudunu da at. Riya, nifak hâlini bir yana it.
Dıştan zâhidlik gösterisi yaparsın, ama iç âleminde her şeyi toplamak hevesindesin. Bu boş bir zâhidliktir. Ve böyle bir zâhidlik sana mükâfat değil, ceza getirir.
O, senin içindekileri, saklıda yaptığın hataları bilir. Kalbinde olan şeyler O'na örtülü değildir. O'nun için ne açık ne de kapalı vardır.
Hem söyle hem de ağla. "Vah, uyanmazlığıma! Vah yüzsüzlüğüme! Vah, felâketime!" diyerek. "Eyvah! Hak, her hâlime vâkıf. Gece gündüz yaptığım cümle iş, O'na ayan! Hâl böyle iken O'ndan nasıl oluyor da utanmıyorsun?" diye kendini kınayarak.
Yaptığın edep dışı hareketleri terk et. Farz ibadetleri yap; yasakları da bırak ve O'na yakın ol. Bunlar seni yaklaştırır. İç ve dış hataları bırak. Açık olan hayırlı işleri yap.
Ancak O'nun kapısına böyle varabilirsin. O'na yakın olursan, seni sever, kullara sevdirir, halkın ötesine de sevdirir. Sonra halkın arasına katar.
Seni, Allah ve melekleri severse, bütün halk sever. Yalnız kâfir ve münafıklar seni sevmez.
Çünkü onlar, Allah sevgisinde sana iştirak etmezler. Her kim ki, kalbinde iman taşır, o iman sahibini sever ve her kim ki, küfürle doludur, o da iman sahibine öfke duyar.
Kâfirlerin birçoğunda fikir denen şey yoktur. Münafıklar ve şeytanlar fikirsiz ve dilsiz olurlar. Ancak küfür, nifak ve şeytanlık dili ile lâf ederler; onlar insandan azma şeytanlardır.
İmanını kalbine yerleştiren tam mü'min, kalbi, sırrı ve manası halktan ayrıdır. O öyle bir hâle gelir ki, nefsi için bile halktan gelen zararı atmaya gücü yetmez, hiçbir iyiliği celbe kadir olamaz.
Hakk'ın kudreti önünde, güçsüz ve kuvvetsiz olarak serilir. Kendine has ne kuvveti ne kudreti vardır. Bu hâli bulan iman sahibine her şeyden iyilik yağar.
Canları ve başları ile Hak yola girenlere zahmet verme, mücerret iddia ile onların karşısına çıkma.
Uzlete geçmek ve boş temenni etmekle bu hâl elde edilmez. Sebeplerden kör oluncaya kadar söz yok. Halkın kapısına gitmeye karşı ayakların kesilinceye ve onlara koşmaya karşı kötürüm oluncaya kadar sus.
Kalbin, aklın ve yüzün halktan ayrılıp Hakk'a dönünceye kadar sesini çıkarma. Halka arkanı, Hakk'a ise yüzünü vermedikten sonra sana söz hakkı yoktur.
Dış varlığın zahirdeki şekli, kullara olacak, iç âlemin ve özün ise Yaratan'a... İşte hâlin böyle olunca, kalbin meleklerin kalbi gibi olur. Kalbini peygamberler doyurur, içtikleri mana şarabını içirir ve o cins taamları yedirirler.
Söylenen bu işler, kalp, sır ve mana âlemini ilgilendirir, dışla anlaşılmaz ve bilinmez.
Allah'ım, halkın aklı ötesinde cereyan etmekte olan, Zât'ınla aramızdaki işleri safiyete erdir. Ve sırlarımızı temizle, kalbimizi de pak eyle." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.