Hepsi Tayyibistan için çalışıyor

Dünkü 'Siz hangi Erdoğan'a inanıyorsunuz' başlıklı yazımda Sayın Erdoğan'ın bildik tabirle 'U' dönüşlerinden binde birini sıralamıştım.

Gerçi bu dönüşler, kendini inkarlar, geçmişi ile kavgalar sadece Erdoğan'a has bir özellik değil. Ülkemizdeki siyasetçilerin genel karakteri olmuş vaziyette. 

Bak! Aklıma Numan Kurtulmuş geldi. 'AKP'de vekil olmaktansa Saadet'te çaycı olmayı' tercih ediyordu. Şimdi AKP'den TBMM Başkanı.

Ya Süleyman Soylu? DP Başkanı iken Erdoğan ve AKP'ye neler diyordu neler! Sonra AKP'li oldu ve Seçil Erzan'ın giremediği o müthiş fotoğraf albümünü oluşturdu. 

Ya Fatih Erbakan? Mayıs seçimleri için 'üç, beş koltuk için 20 yıllık günaha ortak olmam' dedi. Üç saat geçmeden bastı imzayı.

Ahmet Davutoğlu az sıkışınca 'konuşurum ha' resti çekiyor. Ali Babacan'ı, kendi bile anlamıyor.  

CHP mi? Türkiye'de siyasal İslam varsa CHP yüzünden var. AKP tek parti olduysa CHP yüzünden oldu. 

Ya Devlet Bahçeli? Sayın Erdoğan ve AKP için söylediklerini ben söylemeye kalksam en az üç ay katıksız gözaltında tutulur ardından bir daha gün yüzünü göremezdim herhalde.

"Türk siyasi tarihi AKP zihniyeti kadar' haramla helal arasındaki sınır çizgilerini ihlal eden, sevapla günahı birbirine karıştıran' yanlışa, çirkine ve kötüye mazeretler bulma densizliğini gösteren başka bir partiye şahit olmamıştır. 

Bu itibarla, Recep Tayyip Erdoğan'ın yönetimi altında AKP'nin yapmayacağı çirkeflik ve atmayacağı iftira olmayacağı açık ve nettir…

Ülkücüler içinde Recep Tayyip Erdoğan'ın bu sinsi oyun ve tuzaklarına kanacak bir tane aptal yoktur. Kanan varsa da zaten Ülkücü olamamıştır demektir' sözlerinin sahibi Devlet Bahçeli şimdi andımızı da unuttu ve Erdoğan'a karşı olmayı vatana ihanet sayıyor. 

Ya Meral Akşener

Evren'i, Özal'ı, Türkeş'i, Erbakan'ı, Demirel'i, Ecevit'i, Çiller'i, Mesut Yılmaz'ı, Bahçeli'yi, Erdoğan'ı çok iyi tanıyan ciğer gurmecisi ve 'biz siyasette 40 kişiyiz. Birbirimizin ciğerini biliriz' iddiasındaki Meral Ablamız, oturduğu masadaki 5 kişinin ciğerini bile anlamadı.

Masadan kalktı, bir daha oturdu. Ankara ve İstanbul belediye başkanlarını öne attı, geri çekti, mazeret gösterdi.  

Çok iyi ciğerden anlayan Meral Ablamız siyaseten anlamadığını gösterdi. Partisini dağıttı, dağıtmaya devam ediyor. 

Saha bir yıl geçmedi. Saraçhane'de Ekrem İmamoğlu'na sarılan, iktidara gözdağı veren Akşener Ablamız bugün kalkmış diyor ki; "Bu şehri; eli genel merkezlerinde, gözü başka mevkilerde, boş zamanlarında İstanbul'da olanlar yönetemez".

Mantıklı bir sebep arıyorum. Aklıma Sayın Erdoğan'ın, 'dur, bu daha iyi günlerin' sözleri dışında başka bir sebep gelmiyor. 

'Bütün Türkiye'yi Tayyibistan mı yapalım?'

BTP Lideri Hüseyin Baş ülkemizin nasıl yönetildiğini şu sözler ile özetledi;

"Sayın Cumhurbaşkanı son zamanlarda gittiği yerlerde halkı tehdit ediyor. 'Biz yoksak hizmet yok. Biz yoksak doğal gaz yok' diyor. Şimdi size çok basit bir şey söyleyeyim, O yoksa doğal gaz kaybediyorsunuz ama O varsa doğal gazın faturasını ödeyecek parayı bile bulamıyorsunuz. Bu kadar olur mu? Bütün Türkiye'yi Tayyibistan yapalım! Bütün Türkiye'yi emrine amade yapalım!

Yasamayı bitirdiniz, yürütmeyi bitirdiniz, yargıyı bitirdiniz. Bütün siyasi yönetimi, erkleri, güçleri kendinize bağladınız yetmedi bir de belediye… Büyükşehri alacağım, ili alacağım, ilçeyi alacağım vs. Tamam al da ne yapıyorsun karşılığında?

'Devletin elinde ne varsa peşkeş çektiler'

Atatürk'ün ilkelerinden biri olan devletçiliği kaldırdılar, devletin elinde ne varsa özel firmalara peşkeş çektiler. Size de bir hap verdiler uyuttular, 'Bu çok ilkel bir görüş, yeni dünya düzeninde yer alamaz bir görüş' dediler. Siz de, 'Ha öyle mi, tamam o zaman kaldıralım' deyip bu devletçiliği rafa kaldırdınız.

Şimdi laikliği savunan, cumhuriyetçiliği savunan, milliyetçiliği savunan, Atatürkçülüğü savunan bir kişi devletçilikten niye vazgeçiyor? Nerede kaldı sizin Atatürkçülüğünüz?"

Böyle bir yönetim anlayışına rağmen Meclis'teki partiler hala vatandaşa umut olamıyorsa demek ki  hepsi Erdoğan için siyaset yapıyor. Hepsi Tayyibistan için çalışıyor.