"Allah'ın yardımı ve zaferi gelip de, insanların bölük bölük Allah'ın dinine girmekte olduklarını gördüğün vakitRabbine hamdederek O'nu tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O,tövbeleri çok kabul edendir." (en Nasr, 110/1-3) Yukarıda mealini verdiğim sure, Kur'an-i Kerimin 110. Suresidir.
Nasr; Yadım manasına gelmekte olup, Allah'ın Hz. Peygambere yardım ederek fetihlere/Muvaffakiyetlere kavuşturduğu için bu isimle anılmıştır. Mekke'nin fethi, yani İslam'ın nihayi zaferi sırasında inmiştir. Ve bu surenin inmesinden sonra Hz. Peygamber 80 gün yaşamıştır.
Bir anlamı da şudur: Ey Muhammed! Seni gönderen, senin yegane mabudun olan Allah'ın nusrati ile fetih gelecek ve sen insanların Allah'ın dinine bölük bölük girmeye başladığını göreceksin işte bunlartahakkuk ettiği zaman Rabbini tespih ederek istiğfar et.
Muhakkak o tövbeleri kabul edendir. Sure bir sonuç bildirgesi, bir özet gibidir.
1- Allah'ın yardımı/Nusrat
2- Mekke'nin fethi/muvaffakiyet
3- İnsanların mesajınızı kabul etmesi
4- Görevin artık sona ermesi/öte aleme rihlet.
"Nusratullah/Allah'ın yardımı. Biz Müslümanların en fazla unuttuğu şeylerin başında işte bu "nusrat" geldiğini söylesek yanlış mı yapmış oluruz? Allah'ın yardımını, O olmadan hiçbir şeyin olamayacağını, asıl mesele Allah'ın yardımını şartları müsait hale getirip beklemek, niyete eklemek ve her ortamda istemek olduğu gerçeği, yaptığımız kaç işte aklımıza geliyor? İş yerinde patrona, okulda öğretmene, ticarette müşteriye, çalışmada başkasına, işte kendimize güvendiğimiz kadar acaba Allah'ın yardımına güveniyor muyuz?
Allah'ın yardımını/"nusratı" hesaba katmadığımız için ya işlerimizde başarısızlık meydana geliyorsa bunun suçlusu kim Peki? Aslında "besmele" de bu "nusratı" elde etmenin, elde etmeyi istemenin bir başka manası değil mi? "besmelesiz iş sonuçsuzdur" hadis-i şerifi bunu ifade etmiyor mu?
Kul besmele çekerek şunu der: "Rahman ve Rahim olna Rabbin, işime senin adınla başlıyorum. Bu ismin hürmetine bana yardım et."
Ayette geçen Mekke'nin fethi, Mekke şehrinin fethedilmesi manasına geldiği gibi bir kısım İslam alimine göre bunun manası gelecekte yapılacak olan bütün fetihlerdir. Yani İslam adına yapılacak bütün çalışmalar bu fethin kapsamındadır.
Mekke fethinden sonra insanların bölük bölük İslam dinine girmiş olmalarından, bu surede geçen "feth"in asıl manası, kalplerin fethi olduğunu söyleyen alimlerin görüşü de meşhurdur. Çünkü o gün Arabistan'da bir çok insan İslam'a girmek için bu zaferi, Mekke'nin fethinin gerçekleşmesini bekliyordu. Yani görünüşte Mekke şehri fethedilmiş olsa da asıl fethedilen gönüllerdir. En büyük fetih de işte bu fetihtir. Bu görüş cumhurun görüşüdür.
Ayette geçen "insanlar" tabiri Araplar gibi anlaşılsa da asıl manası bütün insanlığın bölük bölük İslam'a girmesidir. Yani bu fetihle bütün insanlar bölük bölük İslam'ın yüceliğini, tek ve son hak din olduğunu kabul edip o dine intisap etmişlerdir. Yani umumi bir fetih. İstikbalde meydana gelecek olan bütün fetihler de buna dahildir.
Allah'ın yardımı.
Mekke'nin fethi.
İnsanların dini kabulü.
Peki bir muvaffakiyetten sonra kula düşen ne? Ben başardım, ben yaptım, ben ettim deyip gerçek galibi unutmak mı? Gündelik hayatta yaptığımız gibi, başaramadığımız zaman Allah'a sığınıp, başarınca da O'nu unutmak mı? Hayır. Başarsak da başarmasak da Allah'ı unutmamak.
Ama özellikle başarınca bu başarıyı bize bahşeden Allah'a hamd etmek, O'nu tesbih etmek/yüceltmek, O'na istiğfar etmek. Yani her hal-ü karda O'nu unutmamak. İşte kula düşen vazife budur.
Bu "fetihle" artık Hz. Peygamber'in görevi de bitmiştir.
Bundandır ki, o ilk ve en büyük "fatih" olandır.
Nasr; Yadım manasına gelmekte olup, Allah'ın Hz. Peygambere yardım ederek fetihlere/Muvaffakiyetlere kavuşturduğu için bu isimle anılmıştır. Mekke'nin fethi, yani İslam'ın nihayi zaferi sırasında inmiştir. Ve bu surenin inmesinden sonra Hz. Peygamber 80 gün yaşamıştır.
Bir anlamı da şudur: Ey Muhammed! Seni gönderen, senin yegane mabudun olan Allah'ın nusrati ile fetih gelecek ve sen insanların Allah'ın dinine bölük bölük girmeye başladığını göreceksin işte bunlartahakkuk ettiği zaman Rabbini tespih ederek istiğfar et.
Muhakkak o tövbeleri kabul edendir. Sure bir sonuç bildirgesi, bir özet gibidir.
1- Allah'ın yardımı/Nusrat
2- Mekke'nin fethi/muvaffakiyet
3- İnsanların mesajınızı kabul etmesi
4- Görevin artık sona ermesi/öte aleme rihlet.
"Nusratullah/Allah'ın yardımı. Biz Müslümanların en fazla unuttuğu şeylerin başında işte bu "nusrat" geldiğini söylesek yanlış mı yapmış oluruz? Allah'ın yardımını, O olmadan hiçbir şeyin olamayacağını, asıl mesele Allah'ın yardımını şartları müsait hale getirip beklemek, niyete eklemek ve her ortamda istemek olduğu gerçeği, yaptığımız kaç işte aklımıza geliyor? İş yerinde patrona, okulda öğretmene, ticarette müşteriye, çalışmada başkasına, işte kendimize güvendiğimiz kadar acaba Allah'ın yardımına güveniyor muyuz?
Allah'ın yardımını/"nusratı" hesaba katmadığımız için ya işlerimizde başarısızlık meydana geliyorsa bunun suçlusu kim Peki? Aslında "besmele" de bu "nusratı" elde etmenin, elde etmeyi istemenin bir başka manası değil mi? "besmelesiz iş sonuçsuzdur" hadis-i şerifi bunu ifade etmiyor mu?
Kul besmele çekerek şunu der: "Rahman ve Rahim olna Rabbin, işime senin adınla başlıyorum. Bu ismin hürmetine bana yardım et."
Ayette geçen Mekke'nin fethi, Mekke şehrinin fethedilmesi manasına geldiği gibi bir kısım İslam alimine göre bunun manası gelecekte yapılacak olan bütün fetihlerdir. Yani İslam adına yapılacak bütün çalışmalar bu fethin kapsamındadır.
Mekke fethinden sonra insanların bölük bölük İslam dinine girmiş olmalarından, bu surede geçen "feth"in asıl manası, kalplerin fethi olduğunu söyleyen alimlerin görüşü de meşhurdur. Çünkü o gün Arabistan'da bir çok insan İslam'a girmek için bu zaferi, Mekke'nin fethinin gerçekleşmesini bekliyordu. Yani görünüşte Mekke şehri fethedilmiş olsa da asıl fethedilen gönüllerdir. En büyük fetih de işte bu fetihtir. Bu görüş cumhurun görüşüdür.
Ayette geçen "insanlar" tabiri Araplar gibi anlaşılsa da asıl manası bütün insanlığın bölük bölük İslam'a girmesidir. Yani bu fetihle bütün insanlar bölük bölük İslam'ın yüceliğini, tek ve son hak din olduğunu kabul edip o dine intisap etmişlerdir. Yani umumi bir fetih. İstikbalde meydana gelecek olan bütün fetihler de buna dahildir.
Allah'ın yardımı.
Mekke'nin fethi.
İnsanların dini kabulü.
Peki bir muvaffakiyetten sonra kula düşen ne? Ben başardım, ben yaptım, ben ettim deyip gerçek galibi unutmak mı? Gündelik hayatta yaptığımız gibi, başaramadığımız zaman Allah'a sığınıp, başarınca da O'nu unutmak mı? Hayır. Başarsak da başarmasak da Allah'ı unutmamak.
Ama özellikle başarınca bu başarıyı bize bahşeden Allah'a hamd etmek, O'nu tesbih etmek/yüceltmek, O'na istiğfar etmek. Yani her hal-ü karda O'nu unutmamak. İşte kula düşen vazife budur.
Bu "fetihle" artık Hz. Peygamber'in görevi de bitmiştir.
Bundandır ki, o ilk ve en büyük "fatih" olandır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024