Hükümet vatandaşa neden cimri?

Dün olduğu gibi bugün siyaset arenasındaki her parti adaletten, sosyal yardımlaşmadan, insanca yaşama hakkından, gelişmişlikten, refahtan, toplum huzurundan vs. bahsederler, çeşitli fikir ve projeler ortaya koyarlar. 

Hele iktidarsanız devlet ve millet başlıklarında mangalda kül bırakmazsınız. Muhalefette iseniz ise yanlışları eleştirmekten doğruları unutursunuz.

Şimdi tarihler 21. yüzyılın 22. yılındayız. Dünün ekonomik sorunları bugün zirve yaptı mı? Yaptı. İç ve dış politikadaki dünün sorunları bugün katlanarak devam ediyor mu? Ediyor. 

Dün sanayi ve teknolojideki eksikliklerimiz bugünde devam ediyor mu? Ediyor. Sağlıkta, eğitimde sorunlar büyüdü mü? Büyüdü. Düne göre toplumda ayrılaşma, gayrılaşma hatta kindarlaşma var mı? Var.

Demek ki, ülkemizdeki siyasete, BTP lideri Sayın Baş'ın tabiriyle format atıp, yaşlı parti liderlerinin torunlarıyla daha çok vakit geçirmelerinin önünü açmamız lazım.

Tabi akla şu soruda geliyor: Her anlayış bu ülkede iktidar oldu. Hatta cumhuriyet tarihini bir anlamda görmezden gelen her daim eleştiren AKP, 20 yıldır iktidarda ve sorunlar bitmek yerine çoğaldı. Neden?

Binlerce neden, sıralanabilir. Ama ilk sırada 'insan' gerçeği var.  

Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın tabiri ile 'önce insan' demediler. Haliyle icraatları da insanları mutlu etmedi.

Merhum Prof. Dr. Haydar Baş ise 'önce insan' dedi ve ortaya koyduğu eserlerde, modellerde, planlarda insanı, merkez alarak siyasetin amacını anlattı. 

Birkaç başlığını hatırlarsak: "Bizim siyaset mantığımızın temellerinden birisi de sadece söz ile değil icraat ve uygulanabilir projelerle 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' mantığı üzerine kuruludur.

İnsanın doğuştan gelen hakları, sonradan kazanılan hakları ve ihtiyaçlarını karşılamak için projeler geliştirmek, uygulanmalarını sağlayacak adımlar atmaktır. 

Yine bizim devlet geleneğimizde devlet, baba olarak tanımlanır. Nasıl bir baba evlatlarının geçimi ve geleceğinden sorumluysa devlette vatandaşlarının geçim ve geleceğinden sorumludur, diyordu Merhum Prof. Dr. Haydar Baş.

Diyeceksiniz ki (!) benzer cümleleri diğer liderlerde kuruyor. Lafa değil. Adama ve icraata bakın, derim. 

Örneğin ekonomi başlığında iktidar partisi hazineyi laboratuvar, Merkez Bankasını madde, piyasa ve vatandaşı da denek yaptı. 

Nereden ilham alıyorlarsa bir formül akıllarına geliyor. Hemen laboratuvara sokup deniyorlar. Sonuç: Milletten 2 trilyon 628 milyar vergi toplandı, 70 milyar dolarlık satış yapıldı, 128 milyar dolar nerede, sorusu cevaplanmadı. 

Haliyle açlık sınırı 6 bin 700 TL olan ülkemizde vatandaşa, 5 bin 500 TL takdir edildi.

Şimdi Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Yılbaşından sonra ekonomideki rakamları, istikrarı, ekonomideki güçlenerek yürümeyi hep birlikte göreceğiz" diyor.

İyi de (!) 2006'da da, 8'de de, 10'da da, 15'te de aynı cümleleri duymuştuk. Hatta 2018'de 'bu kardeşinize yetkiyi verin, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz' denilmişti. Gördük mü etkiyi? 

'Önce insan' mantığıyla yetişmiş BTP lideri Hüseyin Baş'ın dediği gibi 'hiçbir şey veremezler. Çünkü sistem yanlış! Sistem bitti, ne yaparsan yap bu sistem içinde bir sonuca ulaşamayacaksın. Bize 'milli ekonomi' lazım.'

İtirazı olanlara Sayın Baş, farklı ortamlarda çok çarpıcı örnek ve karşılaştırmalarla cevap verdi.

Örneğin iktidar, dünyada en çok büyüyen ekonomiye sahibiz, diyor. Muhalefet pahalılıktan bahsediyor. 

Sayın Baş ne diyor?

'Bizim temel problemimiz paramızın olmayışı. Size samimiyetle söylüyorum Türkiye'de hayat pahalı falan değil, bizde para yok. 

Bulgar geliyor hayat ucuz, savaştan kaçmış Suriyeli geliyor burada hayat ona ucuz, Afgan geliyor hayat ona ucuz ama burada yaşayan Türk'e hayat pahalı. 

Problem, bizim paramızın olmayışı. O zaman piyasaya müdahaleci bir irade lazım. Bu iradeye devlet deniyor.  

Devlet piyasayı, vatandaşı destekleyecek. Devlet vatandaşın cebinde para olmasını sağlayacak, bu parayı vatandaşına verecek. Nasıl verecek? Mesela tarıma destek vermesi lazım. Nasıl destekleyecek. Mesela köprüye geçiş garantisi vermeyecek, çiftçiye alım garantisi verecek'.

Sen de sor kardeşim!

Hastaneye hasta, havalimanına yolcu, yola, köprüye araç garantisi verenler, 'her yeri ekin, ekilmedik bir karış yer kalmasın' dedikten sonra çiftçiye, ürün alım garantisi neden vermiyor?

Diğer taraftan 'KK' diye bir sistem kurdular. Doları, Euro'su olanlara garanti kar sistemi. 

Peki, zenginin malına kar garantisi verenler, müjde diye açıkladıkları toplu konut projesine sabit fiyat garantisi neden vermiyor?

'KK' demişken. Bu kur korumalı mevduat sistemine hazineden verilen paranın 70 milyar TL'yi geçtiğini ve yıl sonunda 100 milyar TL'yi aşacağı ifade ediliyor.

BTP lideri Hüseyin Baş geçen Ramazan'da ne demişti? 'Ben bunların zekatı ile asgari ücreti 10 bin TL yaparım'. 

Son cümleyi siz yazın…