Hz. Ali bin Musa’ya ‘Rıza’ lakabının verilmesinin sebebi
İmam Cevad’a arz ettim ki: ‘Sizin muhaliflerinizden bazıları Memun’un, babanızı, kendi veliahtı olarak beğenip seçtiği için ona Rıza adını verdiğini sanıyorlar.’
16.01.2024 19:08:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





Ahmed bin Muhammed bin Ebu Nasr'ın şöyle dediği naklolunmuştur:
"İmam Cevad'a arz ettim ki: 'Sizin muhaliflerinizden bazıları Memun'un, babanızı, kendi veliahtı olarak beğenip seçtiği için ona Rıza adını verdiğini sanıyorlar.'
Hz. İmam Cevad buyurdular: 'And olsun Allah'a ki, bu doğru değil, yalan söylüyorlar. Allah Tebareke ve Teala, ona Rıza adını verdi. Çünkü o, göklerde Allah için, yeryüzünde Hz. Peygamber ve ondan sonraki imamlar için râzı olmuş biri idi."
Bezentî der ki: "Peki, diğer babaların, Allah, Hz. Peygamber ve imamlar (a.s.) için râzı olmuş kimseler değiller miydi?" diye arz ettiğimde buyurdular ki: "Elbette."
Ben de: "Peki neden onların içerisinde sadece babanız Rıza olarak adlandırıldı?" dedim.
Buyurdular ki: "Çünkü dostları ve taraftarları ondan razı oldukları gibi, düşmanları ve muhalifleri de ondan razı idiler. Bu durum babalarından hiçbiri için tahakkuk etmedi. Bunun içindir ki, onların arasında sadece babama Rıza adı verildi."
Süleyman bin Hafs el-Mervezî'den rivayet olunmuştur ki: "Hz. İmam Kâzım (a.s.), oğlu Ali'ye 'Rıza' derdi. Mesela, 'Oğlum Rıza'yı çağırın', 'Oğlum Rıza'ya dedim', 'Oğlum Rıza bana dedi' şeklinde buyururlardı.
İmam Rıza'ya seslendiklerinde ise, 'Ey Ebu'l-Hasan' diye hitap ederlerdi."
İMAM MÛSA KÂZIM'IN DÖNEMİNE KISA BİR BAKIŞ
Bu dönemde birçok sapık düşünce akımı ortaya çıktı. Bazı fakihler yöneticilere yanlış uygulamalarında destek oluyorlardı. Bu dönemin sapık akımlarından bazıları Müşebbihe, Mücessime, Cebriye, Mufavvide vb. idi.
Bu dönem ahlakî ve mâlî sahada da ciddi bir bozulma dönemiydi. Halife Mansur öldüğü zaman geride altı yüz milyon dirhem ve on dört milyon dinar bırakmıştı.
Bir gün Mervan b. Ebu Hafsa, Abbasi halifesi Mehdi'nin huzuruna girer ve Abbasileri öven, Ehl-i Beyt'i ise yeren bir şiir okur. Halife ona yetmiş bin dirhem verir.
Abdullah b. Mâlik, Mehdi'ye bir şarkıcı cariye gönderir. O da bunun karşılığı olarak ona kırk bin dirhem yollar.
Halife Hârun Reşid, kız kardeşi Abbase bint-i Mehdi ve Câfer el-Bermekî ile birlikte oturur şarap içerdi. Sonra oradan kalkar ve sarhoş olan kız kardeşini, Câfer el-Bermekî ile yalnız bırakırdı.
Daha ileriki bölümlerde de ifade edeceğimiz gibi, gerek İmam Kâzım'ın, gerekse İmam Rıza'nın döneminin en belirgin özelliklerinden biri de silahlı ayaklanmalardı.
Bu ayaklanmalar İmam Rıza'nın babasıyla yaşadığı dönem boyunca devam etti. Bu ayaklanmalardan en önemlisi "Fahh (tuzak sahibi)" adıyla bilinen Hüseyin b. Ali b. Hasan b. İmam Hasan önderliğinde gerçekleşendir.
Hüseyin, Abbasilerin Medine valisine karşı ayaklanmıştı. Ancak, bu ayaklanma Hüseyin ve ailesinin öldürülmesiyle son bulmuştu.
Hicri 176 senesinde Yahya b. Abdullah b. Hasan baş kaldırdı. Halife Harun Reşid onun üzerine binlerce asker gönderdi. Sonra kendisine eman verdi, ardından hapse attı ve orada öldü.
Babası hayatta olduğu dönemde İmam Rıza fiilen imamlık görevini yürüten İmam Kâzım'a tâbiydi. Yani bağımsız bir tavır almıyordu. Zira İmam Câfer aynı dönemde birden fazla imam bulunması ile ilgili olarak şunları söyler: "... biri hariç diğerleri susmak durumundadır."
Ancak, bu suskunluk İmam Rıza'nın iyiliği emredip kötülükten sakındırma vazifesini yerine getirmesine mâni olmuyordu.
"İmam Rıza yirmi küsur yaşındayken Resûlullah'ın mescidinde fetva veriyordu."
Zehebî şöyle der: "Rıza henüz gençken Mâlik zamanında fetva verirdi."
Babasının imamlığı zamanında babasından ve dedesinden hadis rivayet ederdi. Ehl-i Beyt hadislerini ve Resûlullah'ın hadislerini yayardı. Ondan hadis rivayet edenler arasında Ebubekir Ahmed b. Habbab el-Himyerî, Davud b. Süleyman b. Yusuf el-Gazi, Süleyman b. Câfer gibi isimler vardır.
İmam Mûsa Kâzım da ashabını ona yönlendirir ve şöyle derdi: "Şu benim oğlumun yazdığı benim yazdığım, söylediği benim söylediğim, sözü benim sözüm, elçisi benim elçimdir. O bir şey diyorsa dediği doğrudur."
İmam Kâzım, Ali b. Yaktin'e şöyle demişti: "Ey Ali! Şu Ali benim çocuklarımın seyyididir. Ona kendi künyemi verdim." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
"İmam Cevad'a arz ettim ki: 'Sizin muhaliflerinizden bazıları Memun'un, babanızı, kendi veliahtı olarak beğenip seçtiği için ona Rıza adını verdiğini sanıyorlar.'
Hz. İmam Cevad buyurdular: 'And olsun Allah'a ki, bu doğru değil, yalan söylüyorlar. Allah Tebareke ve Teala, ona Rıza adını verdi. Çünkü o, göklerde Allah için, yeryüzünde Hz. Peygamber ve ondan sonraki imamlar için râzı olmuş biri idi."
Bezentî der ki: "Peki, diğer babaların, Allah, Hz. Peygamber ve imamlar (a.s.) için râzı olmuş kimseler değiller miydi?" diye arz ettiğimde buyurdular ki: "Elbette."
Ben de: "Peki neden onların içerisinde sadece babanız Rıza olarak adlandırıldı?" dedim.
Buyurdular ki: "Çünkü dostları ve taraftarları ondan razı oldukları gibi, düşmanları ve muhalifleri de ondan razı idiler. Bu durum babalarından hiçbiri için tahakkuk etmedi. Bunun içindir ki, onların arasında sadece babama Rıza adı verildi."
Süleyman bin Hafs el-Mervezî'den rivayet olunmuştur ki: "Hz. İmam Kâzım (a.s.), oğlu Ali'ye 'Rıza' derdi. Mesela, 'Oğlum Rıza'yı çağırın', 'Oğlum Rıza'ya dedim', 'Oğlum Rıza bana dedi' şeklinde buyururlardı.
İmam Rıza'ya seslendiklerinde ise, 'Ey Ebu'l-Hasan' diye hitap ederlerdi."
İMAM MÛSA KÂZIM'IN DÖNEMİNE KISA BİR BAKIŞ
Bu dönemde birçok sapık düşünce akımı ortaya çıktı. Bazı fakihler yöneticilere yanlış uygulamalarında destek oluyorlardı. Bu dönemin sapık akımlarından bazıları Müşebbihe, Mücessime, Cebriye, Mufavvide vb. idi.
Bu dönem ahlakî ve mâlî sahada da ciddi bir bozulma dönemiydi. Halife Mansur öldüğü zaman geride altı yüz milyon dirhem ve on dört milyon dinar bırakmıştı.
Bir gün Mervan b. Ebu Hafsa, Abbasi halifesi Mehdi'nin huzuruna girer ve Abbasileri öven, Ehl-i Beyt'i ise yeren bir şiir okur. Halife ona yetmiş bin dirhem verir.
Abdullah b. Mâlik, Mehdi'ye bir şarkıcı cariye gönderir. O da bunun karşılığı olarak ona kırk bin dirhem yollar.
Halife Hârun Reşid, kız kardeşi Abbase bint-i Mehdi ve Câfer el-Bermekî ile birlikte oturur şarap içerdi. Sonra oradan kalkar ve sarhoş olan kız kardeşini, Câfer el-Bermekî ile yalnız bırakırdı.
Daha ileriki bölümlerde de ifade edeceğimiz gibi, gerek İmam Kâzım'ın, gerekse İmam Rıza'nın döneminin en belirgin özelliklerinden biri de silahlı ayaklanmalardı.
Bu ayaklanmalar İmam Rıza'nın babasıyla yaşadığı dönem boyunca devam etti. Bu ayaklanmalardan en önemlisi "Fahh (tuzak sahibi)" adıyla bilinen Hüseyin b. Ali b. Hasan b. İmam Hasan önderliğinde gerçekleşendir.
Hüseyin, Abbasilerin Medine valisine karşı ayaklanmıştı. Ancak, bu ayaklanma Hüseyin ve ailesinin öldürülmesiyle son bulmuştu.
Hicri 176 senesinde Yahya b. Abdullah b. Hasan baş kaldırdı. Halife Harun Reşid onun üzerine binlerce asker gönderdi. Sonra kendisine eman verdi, ardından hapse attı ve orada öldü.
Babası hayatta olduğu dönemde İmam Rıza fiilen imamlık görevini yürüten İmam Kâzım'a tâbiydi. Yani bağımsız bir tavır almıyordu. Zira İmam Câfer aynı dönemde birden fazla imam bulunması ile ilgili olarak şunları söyler: "... biri hariç diğerleri susmak durumundadır."
Ancak, bu suskunluk İmam Rıza'nın iyiliği emredip kötülükten sakındırma vazifesini yerine getirmesine mâni olmuyordu.
"İmam Rıza yirmi küsur yaşındayken Resûlullah'ın mescidinde fetva veriyordu."
Zehebî şöyle der: "Rıza henüz gençken Mâlik zamanında fetva verirdi."
Babasının imamlığı zamanında babasından ve dedesinden hadis rivayet ederdi. Ehl-i Beyt hadislerini ve Resûlullah'ın hadislerini yayardı. Ondan hadis rivayet edenler arasında Ebubekir Ahmed b. Habbab el-Himyerî, Davud b. Süleyman b. Yusuf el-Gazi, Süleyman b. Câfer gibi isimler vardır.
İmam Mûsa Kâzım da ashabını ona yönlendirir ve şöyle derdi: "Şu benim oğlumun yazdığı benim yazdığım, söylediği benim söylediğim, sözü benim sözüm, elçisi benim elçimdir. O bir şey diyorsa dediği doğrudur."
İmam Kâzım, Ali b. Yaktin'e şöyle demişti: "Ey Ali! Şu Ali benim çocuklarımın seyyididir. Ona kendi künyemi verdim." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.