Hz. Zeyneb’in evlatları şehit oluyor
Hz. Zeyneb Muhammed ve Avn adındaki iki oğlunu Hz. Hüseyin’e takdim etti. Babaları Abdullah b. Ca’fer de Mekke’den ayrılırken ne olursa olsun İmam Hüseyin’den ayrılmamalarını ve O’nunla beraber savaşmalarını emretmişti
22.08.2024 17:49:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Hz. Zeyneb Muhammed ve Avn adındaki iki oğlunu Hz. Hüseyin'e takdim etti. Babaları Abdullah b. Ca'fer de Mekke'den ayrılırken ne olursa olsun İmam Hüseyin'den ayrılmamalarını ve O'nunla beraber savaşmalarını emretmişti.
Hz. Zeyneb'in oğlu Muhammed b. Abdullah b. Ca'fer savaş meydanına çıkarken şu şiiri okuyordu:
"Düşmandan Allah'a şikayet ederim
Kavmin işleri alçak bir körlük içinde
Terk ettiler Kur'an öğretilerini
Azgın bir şekilde küfürlerini açığa vurdular."
Muhammed b. Abdullah on kişiyi öldürdükten sonra Amir b. Nehşel el-Temimî tarafından şehid edildi.
Ardından kardeşi Avn b. Abdullah b. Ca'fer savaş meydanına çıktı. Şöyle diyordu:
"Beni tanımıyorsanız, ben Ca'fer'in oğluyum!
Cennette yüzü parlayan hak şehidin oğluyum
Yeşil kanadıyla uçar cennette
Yeter bize bu şeref olarak mahşerde."
Savaş meydanında atlı ve yaya yirmi bir kişiyi öldürdükten sonra Abdullah b. Katne tarafından şehit edildi.
Bütün bu katliamlar Hz. Zeyneb'in gözlerinin önünde cereyan etmekteydi. Hz. Fâtıma'nın bu aziz kızı, dayanılması imkansız olan bu acılara Allah'a olan imanı sayesinde sabır gösterebilmiştir.
Kerbela'dan sonra ona "yaşayan şehid" demeleri bu kıyımlara şahit olmuş ve tahammül gösterebilmiş olmasındandır.
Süleyman b. Kasse, Hz. Zeyneb'in şehit olan bu iki oğlu için şu mersiyeyi söylemiştir:
"Hepsi Ali'nin sülbünden olan altı kişi
Musibet gördü Akil'in de yedi canı,
Peygamber, onların uğrayacağı ihaneti bilirmiştir.
Cilalanmış keskin silahlarla onlara saldırdılar.
Gözlerim ağlamada…
Cömert olun daha da gözyaşı akıtın.
Kardeşi Avn'a ağladığında vaveyla et
Onlara yapılan sızlamalarda rüsvaylık yoktur.
Ömrüme and olsun ki, yakınlık sahiplerine eriştim
Uzun süre musibetlere ağladım."
Hz. Hasan'ın oğlu Kâsım'ın şehâdeti
Kâsım, İmam Hasan'ın buluğa ermemiş oğlu idi. Hz. Hasan'ın şehâdetinden sonra İmam Hüseyin onu himaye etmişti. Kerbela günü henüz on üç yaşındaydı. Savaş meydanına çıkmak için izin almak istiyordu.
Ebu Abdullah (İmam Hüseyin) meydana gitmesi için ona izin vermek istiyordu. Fakat ona söz ile izin vermedi. Sadece birden bire ellerini açtı ve "Kardeşimin oğlu seninle vedalaşmak istiyorum" dedi.
Kâsım kollarını amcasının boynuna doladı.
Ömer b. Sa'd'ın ordusundan Birravî şöyle söylüyor: "Bir çocuğun ata bindiğin gördük. Miğfer yerine kafasına sarık takmıştı. Ayaklarında da savaş çizmesi yoktu, yalnızca ayakkabı vardı. Ayakkabısının birinin bağı çözülmüştü. Bunun sol ayağı olduğunu hâlâ unutmuyorum. Çocuk adeta ay parçası gibiydi."
"Kâsım, meydana geldiğinde hâlâ gözlerinden yaşlar akıyordu."
Kâsım, son anlarını yaşarken acısının fazlalığından dolayı ayaklarıyla yeri dövüyordu.
Hz. Hasan'ın diğer oğlu Abdullah'ın şehâdeti
Abdullah b. Hasan da diğer kardeşi gibi Kerbela'da amcası Hüseyin'le beraberdi. Onunla ve diğer kardeşiyle halası Zeyneb ilgileniyordu. İmam Hüseyin'i korumak için kendini çadırdan dışarı attı. Ve elini İmam Hüseyin'e uzattığı sırada Bahr b. Ka'b kılıcını çocuğun koluna indirdi. Kolu ince bir deri vesilesi ile pazı da asılı kaldı.
Abdullah duyduğu acı ile İmam Hüseyin'e seslenerek, "Amca! Beni kurtar" diye feryat etti.
İmam Hüseyin ona şöyle buyurdu: "Yeğenim sabret! Allah seni pak ve sâlih ceddin Resûlullah ile Ali, Hamza, Ca'fer ve Hasan'a kavuşturacaktır."
Hz. Hüseyin'in susuz bırakılması
İmam Hüseyin bir ara Fırat nehrine yöneldi. Yanında kardeşi Abbas vardı. İbn-i Sa'd'ın atlıları önünü kestiler. Aralarında Ben-i Darim'den bir adam vardı.
Bu adam askerlere şöyle seslendi: "Yazıklar olsun size! Suya gitmesine izin vermeyin, su içmesini engelleyin!"
Hüseyin dedi ki: "Allah'ım onu susuz bırak!"
Ben-i Darim'den olan adam kızdı, İmam Hüseyin'e ok attı. Ok üst dudağına isabet etti. Hz. Hüseyin oku çekip çıkardı, elini damağını altına koydu. Avucu kanla doldu. Kanı yere döktü ve şöyle dedi:
"Allah'ım! Peygamber'inin kızının oğluna yapılanları Sana şikayet ediyorum!"
İmam Hüseyin bütün yârenleri öldürüldükten sonra şöyle yardım çağrısında bulundu:
"Acaba Peygamber'in Ehl-i Beyt'ini savunacak bir kimse, hakkımızda Allah'tan korkacak bir muvahhid ve bize yardımda bulunacak bir yardımcı yok mudur?"
Bu yardım çağrısını çadırlardaki çoluk-çocuk ve kadınlar duyunca ağlama sesleri göklere yükseldi.
İmam Hüseyin çadırlara yönelip şöyle dedi: "Yavrum Ali Asgar'ı getirin. Onunla vedalaşayım."
Küçük bebek babasının kucağındayken Harmele onu hedef alıp şehadete ulaştırdı.
İmam, bebeğin boğazından akan kanı göğe serpip şöyle dedi: "Allah'ım! Onları azaba dûçar eyle, onlardan hiç kimseyi geride sağ bırakma, onları ebedi olarak affetme!" (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)
Hz. Zeyneb'in oğlu Muhammed b. Abdullah b. Ca'fer savaş meydanına çıkarken şu şiiri okuyordu:
"Düşmandan Allah'a şikayet ederim
Kavmin işleri alçak bir körlük içinde
Terk ettiler Kur'an öğretilerini
Azgın bir şekilde küfürlerini açığa vurdular."
Muhammed b. Abdullah on kişiyi öldürdükten sonra Amir b. Nehşel el-Temimî tarafından şehid edildi.
Ardından kardeşi Avn b. Abdullah b. Ca'fer savaş meydanına çıktı. Şöyle diyordu:
"Beni tanımıyorsanız, ben Ca'fer'in oğluyum!
Cennette yüzü parlayan hak şehidin oğluyum
Yeşil kanadıyla uçar cennette
Yeter bize bu şeref olarak mahşerde."
Savaş meydanında atlı ve yaya yirmi bir kişiyi öldürdükten sonra Abdullah b. Katne tarafından şehit edildi.
Bütün bu katliamlar Hz. Zeyneb'in gözlerinin önünde cereyan etmekteydi. Hz. Fâtıma'nın bu aziz kızı, dayanılması imkansız olan bu acılara Allah'a olan imanı sayesinde sabır gösterebilmiştir.
Kerbela'dan sonra ona "yaşayan şehid" demeleri bu kıyımlara şahit olmuş ve tahammül gösterebilmiş olmasındandır.
Süleyman b. Kasse, Hz. Zeyneb'in şehit olan bu iki oğlu için şu mersiyeyi söylemiştir:
"Hepsi Ali'nin sülbünden olan altı kişi
Musibet gördü Akil'in de yedi canı,
Peygamber, onların uğrayacağı ihaneti bilirmiştir.
Cilalanmış keskin silahlarla onlara saldırdılar.
Gözlerim ağlamada…
Cömert olun daha da gözyaşı akıtın.
Kardeşi Avn'a ağladığında vaveyla et
Onlara yapılan sızlamalarda rüsvaylık yoktur.
Ömrüme and olsun ki, yakınlık sahiplerine eriştim
Uzun süre musibetlere ağladım."
Hz. Hasan'ın oğlu Kâsım'ın şehâdeti
Kâsım, İmam Hasan'ın buluğa ermemiş oğlu idi. Hz. Hasan'ın şehâdetinden sonra İmam Hüseyin onu himaye etmişti. Kerbela günü henüz on üç yaşındaydı. Savaş meydanına çıkmak için izin almak istiyordu.
Ebu Abdullah (İmam Hüseyin) meydana gitmesi için ona izin vermek istiyordu. Fakat ona söz ile izin vermedi. Sadece birden bire ellerini açtı ve "Kardeşimin oğlu seninle vedalaşmak istiyorum" dedi.
Kâsım kollarını amcasının boynuna doladı.
Ömer b. Sa'd'ın ordusundan Birravî şöyle söylüyor: "Bir çocuğun ata bindiğin gördük. Miğfer yerine kafasına sarık takmıştı. Ayaklarında da savaş çizmesi yoktu, yalnızca ayakkabı vardı. Ayakkabısının birinin bağı çözülmüştü. Bunun sol ayağı olduğunu hâlâ unutmuyorum. Çocuk adeta ay parçası gibiydi."
"Kâsım, meydana geldiğinde hâlâ gözlerinden yaşlar akıyordu."
Kâsım, son anlarını yaşarken acısının fazlalığından dolayı ayaklarıyla yeri dövüyordu.
Hz. Hasan'ın diğer oğlu Abdullah'ın şehâdeti
Abdullah b. Hasan da diğer kardeşi gibi Kerbela'da amcası Hüseyin'le beraberdi. Onunla ve diğer kardeşiyle halası Zeyneb ilgileniyordu. İmam Hüseyin'i korumak için kendini çadırdan dışarı attı. Ve elini İmam Hüseyin'e uzattığı sırada Bahr b. Ka'b kılıcını çocuğun koluna indirdi. Kolu ince bir deri vesilesi ile pazı da asılı kaldı.
Abdullah duyduğu acı ile İmam Hüseyin'e seslenerek, "Amca! Beni kurtar" diye feryat etti.
İmam Hüseyin ona şöyle buyurdu: "Yeğenim sabret! Allah seni pak ve sâlih ceddin Resûlullah ile Ali, Hamza, Ca'fer ve Hasan'a kavuşturacaktır."
Hz. Hüseyin'in susuz bırakılması
İmam Hüseyin bir ara Fırat nehrine yöneldi. Yanında kardeşi Abbas vardı. İbn-i Sa'd'ın atlıları önünü kestiler. Aralarında Ben-i Darim'den bir adam vardı.
Bu adam askerlere şöyle seslendi: "Yazıklar olsun size! Suya gitmesine izin vermeyin, su içmesini engelleyin!"
Hüseyin dedi ki: "Allah'ım onu susuz bırak!"
Ben-i Darim'den olan adam kızdı, İmam Hüseyin'e ok attı. Ok üst dudağına isabet etti. Hz. Hüseyin oku çekip çıkardı, elini damağını altına koydu. Avucu kanla doldu. Kanı yere döktü ve şöyle dedi:
"Allah'ım! Peygamber'inin kızının oğluna yapılanları Sana şikayet ediyorum!"
İmam Hüseyin bütün yârenleri öldürüldükten sonra şöyle yardım çağrısında bulundu:
"Acaba Peygamber'in Ehl-i Beyt'ini savunacak bir kimse, hakkımızda Allah'tan korkacak bir muvahhid ve bize yardımda bulunacak bir yardımcı yok mudur?"
Bu yardım çağrısını çadırlardaki çoluk-çocuk ve kadınlar duyunca ağlama sesleri göklere yükseldi.
İmam Hüseyin çadırlara yönelip şöyle dedi: "Yavrum Ali Asgar'ı getirin. Onunla vedalaşayım."
Küçük bebek babasının kucağındayken Harmele onu hedef alıp şehadete ulaştırdı.
İmam, bebeğin boğazından akan kanı göğe serpip şöyle dedi: "Allah'ım! Onları azaba dûçar eyle, onlardan hiç kimseyi geride sağ bırakma, onları ebedi olarak affetme!" (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.