Yurdumuzun her yanı güzel. Karadeniz, hele de doğusu, bir başka.
Birkaç günden beri Karadeniz'deyim. Her yer yemyeşil. Tabiat duvaklandı.
Ağaçlara, bitkilere su yürüdü, can geldi; çiçekler açtı.
Toprak, canlandı. Köylü, çiftçi toprağa koşuyor.
Toprak, rızıktır.
Toprak, berekettir.
Toprak, kayıtdışı geçimdir.
Toprak, ekmektir, sudur, hayattır.
Toprak, anadır. İnançla, kültürle, örf ve adetle yoğrulmuş, şehit kanlarıyla sulanmış toprak, 'mukaddes vatan'dır.
Aşık Veysel'in ifadesiyle dosttur. Adı 'kara toprak' diye çıksa da, toprak karagün dostudur.
Karadeniz'de toprak bir başkadır. Tabiat bir başka yeşildir. Toprak bir yana, taşlardan bile hayat fışkırıyor. Taşlar bile yemyeşil. Otlar, bitkiler yeşermiş, filiz vermiş taşlardan.
Ya beton yığını şehirlerimiz; ölmeye yüz tuttu. Karadeniz'de şehirlerde bir nebze hayat emaresi var; yeşillik var.
Şehirler, istiap haddini aştı; IMF politikaları sebebiyle işyerlerinin dumanı tütmüyor, nüfusu besleyecek iş yok.
Modernizmin, 'medyatik enformasyon' sopasıyla şehirlere kışkışlayıp sürdüğü insanlar, topraklarına dönmeye başladılar bile. Şehirler artık karın doyurmuyor.
Fakat mukaddes topraklara, IMF prangaları vuruldu. Telli duvaklı gelin Karadeniz; fakat IMF'nin ihanetine uğramış.
IMF, 'toprağa ihanet'i talep etti. Buğday ekme, tütün dikme, fındığı sök, çay toplama, şekerpancarının kökünü kurut talimatlarıyla, köylümüzün kendi toprağına ihanet etmesi için uğraştı. IMF'ci politikacılar sayesinde bunu başardılar.
Toprağa ihanet başladı. Bu basit değil. Toprağa ihanet, vatana ihanettir. Toprağa ihanet, anaya ihanettir.
Toprağa ihanet, insana ihanettir, kendimize ihanettir. İnsan topraktandır çünkü; ruhumuzun zarfı topraktır, beden kalıbımız topraktandır.
Şimdi topraklardan da hayat çekilmeye yüz tuttu. Rızık kesilmeye başladı.
Köylü, misafirine 'bir bakır tas soğuk ayran' yerine 'bir bardak cola' ikram ediyor. Köylü tedirgin, endişeli. Yetiştireceği bir avuç IMF kotalı mahsulünün akıbetinden bile korkuyor.
Toprağa ihanete son verilmeli. Bunun yolu da, IMF'ye geriye dön marş marş, diyecek yürek, proje, program ve politik irade.
BTP'nin Dar Bölge Yaygın Sanayi ve Tarımsal Kalkınma Modelleri tek şans.
Köylüyü toprağına hasret komayarak en gelişmiş teknolojik imkanlarla toprağından bereketler devşirmesine imkan tanıyacak modeller. Sanayinin de tabiatı boğmadan ve çevreyi katletmeden dar bölgelerde yaygın biçimde dumanın tüteceği, insanların yatak-yorgan gurbetlere taşınmayacağı muhteşem modeller. Çalışkan insanımızın emeği, alınteri, beyin gücü ve teknoloji ile milli politikaların bütünleştiği şahlanma. Bağımsız Türkiye Partisi'nin her şeyi hesaplı, reel, somut, açık ve net. Türkiye buna muhtaç.
Toprak ihanetten, vatanımız ihanetlerden ancak bu modelle kurtulur. Buna kulak verelim.
Tuşlar sözü nereye getiriverdi. Karadenizin güzelliğinden bahsedecektim. IMF'ye dokunmayacaktım güya.
Kendimi epeyce zorladım. Dokunmadığın konular çoook. Mesela. Dün, Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu'nun kabul ettiği,
Oostlander raporundan, raporda sadece tonlama değişikliği yapılarak "ruhunda" fazla bir değişikliğe gidilmediğinden bahsetmedim. Makyajlı raporda "AB'nin siyasi değerlerinin, Yahudilik ve Hıristiyanlık kültürüne dayandığının, ancak bu değerlerin İslam ağırlıklı bir toplum tarafından da kabul edilebileceğinin ve savunulabileceğinin'' ifade edildiğinden, ordunun rolünden rahatsızlık duyulduğundan, Meclisin savunma bütçesinde ve kontrolünde söz sahibi olması gerektiğinden bahsetmedim bugün. Oostlander raporunda, Türk askerinin Kıbrıs'tan çekilmesinin öncelikli olarak istendiğinden, bu arada Ermenistan'a ambargoya son verilmesi talebinden söz açmadım. Tabii, Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül'ün, "Kıbrıs'ta kalıcı bir çözüm bulununca şüphesiz ki Türk askerlerinin Türkiye'ye çekilmesi mümkündür" beyanında ne demek istediğinden bahsetmedim size.
Bu arada güya Saddam döneminde Kerkük ve Musul'dan kovulan Kürtlere ait gayr-ı menkullerin eski sahiplerine, özellikle 'Yahudi Kürtler'e iade edileceği kararının pişirildiğini aktarmadım sizlere. Diyeceksiniz ki, Nüfus ve tapu dairelerinde evrak bırakmamışlar, her şeyi yağmalamışlar, nereden bilecekler bunları? Siz merak etmeyin, onlar bilir.
Bütün bunları konu etmedim; Karadeniz'in güzelliğine gölge düşmesin diye. Ama ne mümkün.
Karadeniz'den çiçek buketleri halinde selamlarımı iletiyor, geçmiş Mevlid Kandili'nizi tebrik ediyorum.
Birkaç günden beri Karadeniz'deyim. Her yer yemyeşil. Tabiat duvaklandı.
Ağaçlara, bitkilere su yürüdü, can geldi; çiçekler açtı.
Toprak, canlandı. Köylü, çiftçi toprağa koşuyor.
Toprak, rızıktır.
Toprak, berekettir.
Toprak, kayıtdışı geçimdir.
Toprak, ekmektir, sudur, hayattır.
Toprak, anadır. İnançla, kültürle, örf ve adetle yoğrulmuş, şehit kanlarıyla sulanmış toprak, 'mukaddes vatan'dır.
Aşık Veysel'in ifadesiyle dosttur. Adı 'kara toprak' diye çıksa da, toprak karagün dostudur.
Karadeniz'de toprak bir başkadır. Tabiat bir başka yeşildir. Toprak bir yana, taşlardan bile hayat fışkırıyor. Taşlar bile yemyeşil. Otlar, bitkiler yeşermiş, filiz vermiş taşlardan.
Ya beton yığını şehirlerimiz; ölmeye yüz tuttu. Karadeniz'de şehirlerde bir nebze hayat emaresi var; yeşillik var.
Şehirler, istiap haddini aştı; IMF politikaları sebebiyle işyerlerinin dumanı tütmüyor, nüfusu besleyecek iş yok.
Modernizmin, 'medyatik enformasyon' sopasıyla şehirlere kışkışlayıp sürdüğü insanlar, topraklarına dönmeye başladılar bile. Şehirler artık karın doyurmuyor.
Fakat mukaddes topraklara, IMF prangaları vuruldu. Telli duvaklı gelin Karadeniz; fakat IMF'nin ihanetine uğramış.
IMF, 'toprağa ihanet'i talep etti. Buğday ekme, tütün dikme, fındığı sök, çay toplama, şekerpancarının kökünü kurut talimatlarıyla, köylümüzün kendi toprağına ihanet etmesi için uğraştı. IMF'ci politikacılar sayesinde bunu başardılar.
Toprağa ihanet başladı. Bu basit değil. Toprağa ihanet, vatana ihanettir. Toprağa ihanet, anaya ihanettir.
Toprağa ihanet, insana ihanettir, kendimize ihanettir. İnsan topraktandır çünkü; ruhumuzun zarfı topraktır, beden kalıbımız topraktandır.
Şimdi topraklardan da hayat çekilmeye yüz tuttu. Rızık kesilmeye başladı.
Köylü, misafirine 'bir bakır tas soğuk ayran' yerine 'bir bardak cola' ikram ediyor. Köylü tedirgin, endişeli. Yetiştireceği bir avuç IMF kotalı mahsulünün akıbetinden bile korkuyor.
Toprağa ihanete son verilmeli. Bunun yolu da, IMF'ye geriye dön marş marş, diyecek yürek, proje, program ve politik irade.
BTP'nin Dar Bölge Yaygın Sanayi ve Tarımsal Kalkınma Modelleri tek şans.
Köylüyü toprağına hasret komayarak en gelişmiş teknolojik imkanlarla toprağından bereketler devşirmesine imkan tanıyacak modeller. Sanayinin de tabiatı boğmadan ve çevreyi katletmeden dar bölgelerde yaygın biçimde dumanın tüteceği, insanların yatak-yorgan gurbetlere taşınmayacağı muhteşem modeller. Çalışkan insanımızın emeği, alınteri, beyin gücü ve teknoloji ile milli politikaların bütünleştiği şahlanma. Bağımsız Türkiye Partisi'nin her şeyi hesaplı, reel, somut, açık ve net. Türkiye buna muhtaç.
Toprak ihanetten, vatanımız ihanetlerden ancak bu modelle kurtulur. Buna kulak verelim.
Tuşlar sözü nereye getiriverdi. Karadenizin güzelliğinden bahsedecektim. IMF'ye dokunmayacaktım güya.
Kendimi epeyce zorladım. Dokunmadığın konular çoook. Mesela. Dün, Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu'nun kabul ettiği,
Oostlander raporundan, raporda sadece tonlama değişikliği yapılarak "ruhunda" fazla bir değişikliğe gidilmediğinden bahsetmedim. Makyajlı raporda "AB'nin siyasi değerlerinin, Yahudilik ve Hıristiyanlık kültürüne dayandığının, ancak bu değerlerin İslam ağırlıklı bir toplum tarafından da kabul edilebileceğinin ve savunulabileceğinin'' ifade edildiğinden, ordunun rolünden rahatsızlık duyulduğundan, Meclisin savunma bütçesinde ve kontrolünde söz sahibi olması gerektiğinden bahsetmedim bugün. Oostlander raporunda, Türk askerinin Kıbrıs'tan çekilmesinin öncelikli olarak istendiğinden, bu arada Ermenistan'a ambargoya son verilmesi talebinden söz açmadım. Tabii, Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül'ün, "Kıbrıs'ta kalıcı bir çözüm bulununca şüphesiz ki Türk askerlerinin Türkiye'ye çekilmesi mümkündür" beyanında ne demek istediğinden bahsetmedim size.
Bu arada güya Saddam döneminde Kerkük ve Musul'dan kovulan Kürtlere ait gayr-ı menkullerin eski sahiplerine, özellikle 'Yahudi Kürtler'e iade edileceği kararının pişirildiğini aktarmadım sizlere. Diyeceksiniz ki, Nüfus ve tapu dairelerinde evrak bırakmamışlar, her şeyi yağmalamışlar, nereden bilecekler bunları? Siz merak etmeyin, onlar bilir.
Bütün bunları konu etmedim; Karadeniz'in güzelliğine gölge düşmesin diye. Ama ne mümkün.
Karadeniz'den çiçek buketleri halinde selamlarımı iletiyor, geçmiş Mevlid Kandili'nizi tebrik ediyorum.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019