Son elçi, son Peygamber Hz. Muhammed aleyhisselam Veda Haccı sırasında Arafat'ta 'Veda Hutbesini' irad ettikten sonra, bir hafta ara ile dönüş yolunda Cuhfe yakınlarında 'Ğadir-i Hum' denilen mevkide de bir hutbe daha irad etmiştir.
Bilindiği üzere Kameri takvimin son ayı olan Zilhicce'nin 10'u Kurban Bayramı, 18'i de 'Ğadir Hutbesinin' günüdür.
Bir hafta ara ile alemlerin efendisi tarafından, yaklaşık yüz bin Müslümana hitaben yapılan çok önemli çok tarihi iki konuşma.
Birisi olabildiğince teşhir edilmiş, dört bir yana neşredilmiş, diğeri ise yine olabildiğince gizlenmiş, saklanmış, nesillerin dikkatinden köşe-bucak kaçırılmış.
On dört asırlık zaman içerisinde gelip geçen, yaşayıp göçen milyarlarca Müslüman söz konusu bu iki Hutbeye nedense aynı muameleyi yapmamışlar, aynı hassasiyeti göstermemişler.
Son din olan Yüce İslam'ın Peygamberi Hz. Muhammed aleyhisselamın bu iki tarihi hitabesine farklı muamele yapmak kimin haddine?
Birisi çok çok önemli ama haşa diğeri o kadar önemli değil, yetişmekte olan nesiller, gelecek nesiller öğrenmese, duymasa da olur diyerek 'Ğadir' hutbesini nesillerin gündeminden çıkaran zihniyet hangi algının, hangi anlayışın ve hangi kültürün ürünüdür?
Allah rızası için, herkes mezhep şapkasını çıkarsın bir kenara koysun ve bizzat Allah tarafından bahşedilen "Müslüman" ismi ile, zihniyeti ile ve basireti ile bir muhasebe yapsın ve kararını versin; her ikisi de alemlerin efendisinin mübarek lisanlarından dökülen bu hutbelerden birini diğerine tercih etmek, birini yaymak ama diğerini saklamak kimin işi ve bu olacak şey midir?
İslam coğrafyasının diğer köşelerinde durum nasıldır bilmiyoruz ama bu topraklarda verilen 'Din Eğitiminin' bizzat şahitleri ve muhatapları olarak diyebiliriz ki özellikle son birkaç asırda bu hayati yanlışlık yapılmış.
Yetmişli yıllarda İmam-Hatip Lisesinde okumuş birisi olarak, Veda Hutbesinin orijinal metnini ezberlediğimiz halde ki, olması gereken de budur, 'Ğadir' hutbesini duymadık.
Bize ders veren hocalarımız da haberdar olmadıklarına göre, demek ki onlar da hocalarından duymadılar ve onların da okudukları medreselerin ve okulların müfredatında yer almamıştı.
Halbuki, merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın isim isim kaydettiğine göre 220 Sünni alim eserlerinde bu uzunca hutbeye yer vermişler, içlerinde müstakil eserler yazanlar bile var.
Aynı zaman dilimi içinde, bir hafta ara ile aynı Peygamber tarafından irad edilmiş iki hutbe… Ümmet-i Muhammed'in çoğunluğu, birinden haberdar ama diğerinden değil.
Hutbelerin muhtevası, hangi evrensel ilkelerin altının çizildiği, kıyamete kadar gelecek tüm Müslümanları bağlayıcılığı meselesi tek tek incelenmesi gereken konular, ama teknik olarak birini biliyor diğerini de bilmiyor olmamız normal bir işleyişin sonucu mudur?
Bu ve benzeri soruları sorma cesaretini gösteremezsek 'mumyalanmış geleneği' sonraki nesillere devretmenin ağır vebali ile göçüp gideceğiz demektir.
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024